Bölüm8: Kâbuslarımdan Kaçamıyorum

1.1K 115 160
                                    

Bu hikâye Unbreakable Red Riot'a aittir. Ben çevirisini yapıyorum. İyi okumalar.

Kalbi tamamen boştu.

Ne battaniyelerin sıcaklığı, ne onu sarmalayan gece, ne de kolları arasında sıktığı yastık o boşluğu dolduramıyordu, ne kadar çabalarsa çabalasın işe yaramıyordu. Düşünceler kafasında daireler çiziyordu, ağır, gri ve kafa karıştırıcı şekilde saçmaydı ve ciğerlerini sıkarak titrek nefesler almasına sebep olacak bir anksiyeteyle birleşiyordu.

"Başka insanlara bağımlı olmama izin veremem."

Birkaç dakika konuştular. Daha doğrusu Bakugou konuştu ve Kirishima onu dinlerken her bir kelimenin onu parçalamasına izin verdi. Saatler sonra bile bütün olanlar kırık bir plak gibi zihninde dönüp duruyordu.

"Bu işi kendi başıma çözmeye çalışmalıyım."

Eijirou gözlerini sıkı sıkı yumdu. Yastığına sıkıca sarıldı.

Kendi başına.

Ağlamak istiyordu. Belki zaten ağlıyordu da, emin değildi, saatlerdir süren ve düşüncelerle gelen baş ağrısı izin vermiyordu ve nefesi boğazında tıkanıyordu, Eijirou bir an bunun kalp kırıklığı olup olmadığını merak etti. Her şey o kadar gerçek ve yoğundu ki doğru olduğunu biliyordu. Kalbi kırılmıştı, zihni karmançormandı, olabilecek her şekilde kırılmıştı.

Bakugou'yla beraber olmak istiyordu. Güçlü kolları etrafında, yumuşak saçları parmakları arasında hissetmek ve tenine vuran sıcak nefesin onu uyutmasını istiyordu. Arkadaş olduklarını bilirken yanında uyanmanın nasıl hissettirdiğini bilmek istiyordu, arkadaştan farklı olduklarını da bilmek istiyordu, yumuşak avucu ellerinde, parmakları parmaklarına dolanmış, dudakları dudaklarında, aynı anda yumuşak ve sert ama tembel dudaklar. Battaniyesinin altına saklandı, utanç duygusu onu sarmaladı.

Salakçaydı, çok ama çok salakçaydı ve sanki ona bunun asla, asla olmayacağını hatırlatırcasına kalbini acıtıyordu.

Acı vericiydi. Onu uyanık tuttu, onu böylesine aşk hastası ve yalnız olduğu için azarladı. Öylesine küçüldü ki, ortadan kaybolmak istiyordu.

Bu Bakugou için. Buna ihtiyacı var.

Beyni onu ikna edebilmek için çabalıyordu. En azından biraz uyuyabilse, bu konu hakkında mantıklı düşünebilirdi ama içindeki gürültücü bir parça uyumasını istemiyordu. Şimdi olmaz. Yine bir kâbus olup olmayacağını bilmeliydi. Yardım edebileceğinden değil, Bakugou haykırarak, küfürler ederek ve quirkiyle geceyi patlatacak olabilirdi ama bilmek zorundaydı.

Saat ikiyi geçti. Yavaş ve acı vericiydi ama geçti. Sonra üç oldu, hâlâ tık yok ve onu parçalayacak düşünceler beynine yerleşmeye başladı.

Belki... Belki de Bakugou gerçekten ona ihtiyaç duymuyordu.

Bu daha da acıttı.

Gece devam ederken Eijirou hiç iyi uyuyamadı, bir uyuyup bir uyandı, birşeylerin eksikliğini hissedebiliyordu, tamamen uyanık olmasa da o his oradaydı ve alarmı ertesi günün yumuşak ışıklarıyla çalıp da onu rahatsız uykusundan uyandırdığında o acınası his beynindeydi.

Gözlerini kırpıştırdı, yaşlar kirpiklerinden kurtulmak istiyordu ve wow, ağlayarak uyumak ona hiç yakışmıyordu. Ağlayarak uyanmak da onluk bir hareket değildi ama son yirmi dört saat Eijirou'ya birşey öğrettiyse o da istediği her şeye her zaman sahip olamayacağıydı. Sonra tüm bu olay karşısında fazla melodramatik davrandığını düşündü ama göğsündeki kalp kırıklığının acısı umursamasını engelliyordu.

2am Knows All  SecretsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin