harmonynur arkadaşıma ilk yorumu için teşekkür eder ve yeni bölümü beğeninize sunarım.....
Bir yağmur damlasıyla başlar benim hayatım. Ardından gök yüzünü aydınlatan bir şimşekle devam eder ve o korkunç gök gürültüsü korkunun zirvesine çıkarır küçücük bedenimi. Dev alev topları saldırırken üzerime, gülmek ve ağlamak arasında kalan bir kadın çığlığı duyulur alevler arasında. Korkunun soğuk nefesi, göz yaşlarıyla beslenirken, sinsi bir yılan gibi gelir karanlık gözlerime. Güçlü bir çift kolun beni sarması ve havalanmam ile biter her kâbus. Eğer şanslıysam o kollar beni sarıp çıkartır o kâbustan, ama degilsem o karanlığın içinde ki kabusta kaybolurum.
O gece de kurtulmuştu küçük Maral'ın bedeni güçlü kollar sayesinde. Bir gece daha karanlığın işkenceli zindanı beni mahkum edememişti. Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken, gözlerim yeni güne yorgun da olsa merhaba demişti. Bugün büyük gündü, çünkü kazı alanına gidecek ve ilk kez gerçek bir alanda yapılan çalışmaları izleyecektim. Dün gece ki tanışma faslının beklediğimden daha iyi ve samimi oluşu, bugünün güzel başlaması anlamına geliyordu. Lobiye indiğimde üçü köşeli koltukta sohbet eden, ikisi de bilgisayar başında araştırma yapan toplam da beş kişi vardı. Kazı ekibinin çekirdek kadrosu tam karşımdaydı. Bilye mavisi gözler ilk odağım olmuştu. Çekici ve bir o kadarda derin olan bakışları gözlerimden ayrılmadan yavaşça ayağa kalktı. Merdivenlerde çarptığım, telefonum ve gözlüğümün kırılma sebebi olan adam şu an tam karşımdaydı. Demekki oda bu ekibin içindeydi. Uzun bacakları bir kaç adımda tam da karşıma gelmesine olanak tanırken, bu eylemi diğer üyelerinde dikkatini çekmişti. İnsanların odak noktası olmaktan oldum olası rahatsız olan benliğim, bir anda heycan ve panik duygusuyla sarıp sarmalanmıştı.
" hoşgeldin, sen Maral olmalısın"
"e..evet, şey ben Maral Derinsu, Ankara'dan geliyorum."
Ben bir aptaldım, gerçektende bir aptal. Adımı bilen biri nereden ne için geldiğimi zaten biliyor olmalıydı. Herkesin gözü benim üzerimde olunca biraz, hatta bayağı saçmalaya biliyordum. Dudağının hafif kıvrılan haraketi, bu aptal halimle dalga geçtiği anlamına mı geliyordu? O zaman gözlerindeki samimi parıltı neydi?
" Ben de Arslan Soylu, araştırma bölüm başkanı ve bu ekibin lideriyim" diyerek elini uzattı. Elimden geldiğince onun kadar samimi olmaya çalışarak bende gülümsedim ve elini sıktım.
"gel seni ekiple tanıştırayım" dedi. Merdivendeki kazadan hiç bahsetmemesi, beni rahatlatsa da bu konuyu sonraya sakladığını hissediyordum. İlk önce Havai güzellerine benzeyen, gözleri iri, saçları kıvırcık ve çok güzel görünen ekipteki tek kıza doğru yaklaşıp, bir elini omuzuna koyarak tanıttı.
" bu Eylem, araştırma bölümünün en zeki öğrencisidir."
"iltifat ediyorsunuz hocam ama yine de hoşuma gitti."dedi ve bana dönerek" aramıza gecici de olsa hoşgeldin " dedi. Bu kız da aşırı derecede rahatsız edici bir şey vardı. Arslan'a karşı bakışları çok yumuşak ve samimiyken bir başkasına karşı sert ve savunmacı gibiydi. Sözleri de bunu destekliyordu zaten ya hadi neyse. Eylem'in yanında oturan bir yabancıydı, ismi Robert'i. Tam olarak anlamasam da bu projenin yatırım ortaklarından biriymiş. Kırk yaşlarında ama daha atletik bir vücudu olduğundan genç görümlü, kır saçlarının da getirisi olarak karizmatik bir ingilizdi.
Bilgisayar başında oturan iki kişiden biri Alp, diğeri ise Serdar'dı. Alp, bilgisayar konusunda çok iyiydi, mitolojik ve kalıtsal tarihi araştırıyor, bulunan eserlerin ne olduğu hakkında bilgi topluyordu. Serdar ise tarih bilimci ve aynı zamanda bir yazardı. Böyle bir ekiple çalışmak için can atan ne kadar insan vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALOMA
Historical FictionSabırla karanlıklar arasında beklenen yılların intikamını alacaktı. Tüm erkek soyundan....! Tarihî kalıntılar arasında kaybolmuş bir efsane ve bu efsanevi hikayeyle yolları kesişen bir genç kızın hikayesi.. *SALOMA*