Küçük Bir Başlangıç

56 4 0
                                    

Ablamın gelişinin üzerimde birazcık etkisinin olması benim için yadsınamayacak derecede iyiydi. Ama hâla kimseyle konuşmuyor , sadece sorgulamaya devam ediyordum.

Bir sabah yine duvarlara bakıp anlamsız düşüncelerin içinde kaybolmuşken odama farklı birinin girdiğini fark ettim. Yüzüne detaylı bakmamıştım ama doktorlarımdan veya ailemden biri değildi. Okuldaki arkadaşlarımdan hiç değildi.

"Merhaba Ayça" diyip yatağıma oturdu. Kafamı o yöne doğru çevirdiğimde parlak , yeşil gözlerini ve açık kahverengi saçlarını gördüm. Sarışın olmayı nerdeyse çok az bir farkla kaçırmıştı. Cildi o kadar beyaz ve düzgündü ki , insan gözünü alamıyordu doğrusu. İlk defa kendi yaşlarımda ünlü olmayan birini yakışıklı bulmuştum. Şimdiye kadar hiç erkek arkadaşımın olmamasının nedenlerinden biri de buydu belki de. O an kendi görünüşümden utandım. Onun yanında kendimi çirkin hissettim. Ve bir kez daha bu berbat hastalığa öfkelendim. Neden böyleydi ki? Belki eski halimi görse o da beni severdi ama şimdiki halimin berbat olduğu inkar edilemez.

"Biliyorum beni tanımıyorsun. Ama ben seni uzun zamandır tanıyorum. Adım Berke. Seninle aynı yaştayım. Yan sitenizde oturuyorum ve okula gelip giderken gördüğüm birinin neden bu kadar uzun süre okula gitmediği , dışarıya çıkmadığı dikkatimi çekmişti doğrusu. Lösemi olduğunu öğrendim ve buraya geldim. Seni teselli etmek , polyanacılık oynamak gibi bir niyetim yok. Sadece seni görmek istedim."
Diksyonu mükemmeldi. İyi bi karakteri olduğunu da sezinlemiştim. Yumuşak huylu , iyi birine benziyordu. O an ona birkaç güzel söz söyleyebilmek için yüzlerce kitap okumuş olmayı isterdim.

Biraz durduktan sonra: "Rahatsız olduysan gidebilirim. Hiçbirşey yapmak zorunda değilsin. Acını , öfkeni tahmin edebiliyorum. Bu yüzden konuşmak zorunda da değilsin. Herşey sana kalmış."
Aman allahım ne kadar da naif... İlk kez birini bu derece her yönüyle beğenmiştim. Belki saçma gelebilir ama böyle birinin benimle ilgilenmesi hoşuma gitmişti doğrusu.

Nerden geldiğini anlamadığım garip bir sesle: "Zararı yok , durabilirsin." dedim. Sesimin inceliği şaşırtmıştı. O kadar uzun zaman konuşmamıştım ki , şu an yaptıklarıma hayret ediyordum.

"Peki. Sadece oturursak sıkılırız değil mi? Sana kitap okumamı ister misin?"

"Evet , olur" dedim. Konuşmam ve tavırlarım o an çok soğuk gelmiş olabilir ama bunları söylemek için bile çok büyük bir çaba sarfediyordum.

Komodinin üzerindeki Suç ve Ceza kitabına doğru uzandı. "Bu olur mu?"
Başımı salladım evet anlamında.

Okumaya başladı. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum. Hayatımda ilk defa birşeyi bu kadar dikkatli dinlemiştim. Kitabın güzelliğinden mi , yoksa sesinin yumuşaklığından mı bilinmez... O an herşey huzur vericiydi.

LÖSEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin