Sabah olduğunda resmen gözlerimi açamıyordum. Adeta üstümden tır geçmiş gibi hissediyordum. Zorlukla gözlerimi açtığımda karşımda burnum değecek kadar yakın olan duvarı gördüm. Dizlerimi karnıma çekmiş ve duvara dayamıştım. Resmen iki santimlik yerde yatıyordum. Neden böyle olduğunu düşününce aklıma akşam olanlar geldi. Hızla arkamı döndüm. Gözlerim Kaan'ı aradı. Ama yoktu. Nasıl olur ya? Ben rüya falan mı gördüm acaba diye düşünmeye başladım? Ya da sabaha karşı uyanıp sessizce evden çıkmıştı. Ama yere atmış olduğum, akşam Kaan'ın yanına giderken giydiğim hırkamı görünce rüya görmediğime emin olmuştum. Demek sabah ayılıp gitmişti. Ama ya annem veya babam farkettiyse? Olumsuz tepki verebilirlerdi. Farkedip farketmediklerini öğrenmek için bir an önce kıyafetlerimi giyip kahvaltıya inmeliydim.
Hızlıca giyinip aşağı inerken bir yandan da tedirgindim. Kimsenin ailesi, kızlarının onlardan habersiz gece eve erkek atmasını olumlu karşılamazdı herhalde. Durumun özeti tam olarak bu değildi fakat ebeveynlerin bakış açıları pek değişik de değildi.
Masaya indiğimde anneme ve babama birer sabah öpücüğü verdikten sonra yerime oturup kahvaltımı etmeye başladım. Görünüşe göre kimsenin bir şeyden haberi yoktu. Çünkü her şey gayet normaldi. Geç kalmamak için hızlıca önümdekileri bitirip evden çıktım. Fakat ben Kaan olayını hiç düşünmemiştim. Ne yapacaktım? Yine onunla konuşmak zorunda mıydım? Onunla karşılaşmama dualarıyla evden çıktım.
Görünüşe göre ortalıkta yoktu. Ya okula gelmeyecekti ya da çoktan okula gitmişti, bilmiyorum. Aslında okula gelmemesi daha iyi olurdu. Çünkü eğer gelirse benim gidip ona dün gece olanları anlatmam gerekecekti. Ve takdir edilir ki onunla konuşmak dahi istemiyordum. Hoş bugün gelmese bile elbet bir gün muhattap olmak zorunda kalacaktım.
Oflaya poflaya okula girdim. Daha zilin çalmasına 45 dakika vardı. Okulun neredeyse yarısı okula gelmiş sayılırdı. Ben de sınıfa çıkıp çantamı bıraktım. Ne yapsam diye düşünürken kulaklığımı takıp müzik dinlemeye karar verdim. Yaklaşık 10 dakika öyle takıldıktan sonra hemen sıkıldım. İçim içime sığmıyordu. Hala Kaan'a, akşam sarhoş olduğunu ve ben de eve getirip aynı yatakta yattığımızı nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Umutlanmasını istemiyordum sonuçta. Kalkıp pencereden baktım. Karşımda istemediğim manzarayla karşı karşıya kalmıştım tabii ki. Kaan ve Mert bahçedeki banklardan birinde oturmuş her zamanki gibi sohbet ediyorlardı. Daha fazla ertlemek istemiyordum. Yanına gitmeye karar verdim ve merdivenleri inmeye başladım.
Yanlarına vardığımda, pencereden farkedememişim ama, Kaan gergindi. Beni gördüğünde şaşırdı. Ben de bir şey diyemiyordum ki, öylece saf gibi başlarında dikilmiş duruyordum. Sonunda "Mert biz Kaan'la biraz konuşabilir miyiz izin verirsen?" dedim. İzin verirsen ne demekti ya? Vermese konuşmayacaktım sanki. İzin verirsenmiş. Saçmalamaya başlamıştım bile.
Mert, Kaan'a "İş ciddi kanka" bakışları atarak yanımızdan uzaklaştı. O gidince Kaan da benim gibi ayağa kalktı. Canı sıkkındı. Tabii ki sıkkın olacak yani, sonuçta sabah uyandığında aynı yataktaydık. Artık söylemem gerektiğini düşünerek "Kaan akşam.." diye cümleye başlamıştım ki "Biliyorum Aysu" dedi yüksek sesle. Bahçedeki öğrenciler buna tepkisiz kalamayıp bize baktılar. Kaan umursamaz bir havaya girmişti. Elleri ceplerindeydi. "Kaan konuşmak istiyorum" dedim. Yine umursamaz bir şekilde "Konuş Aysu" dedi. Ben burada utancımdan ecel terleri dökerken o ise resmen beni takmıyordu. Bu umursamazlığı fazla sinirimi bozmuştu. "Ya insan gibi dinleyeceksen dinle be. Ne bu ya umrunda bile değilim" diye hafif sesimi yükselttim. Yüz hatları hemen gerildi. Bir şey söylemek istediği fakat karşısındaki onun söylediğine kırılacağı zamanlar böyle olurdu. Ceplerinde olan ellerini çıkarıp iki yana açarak "Ne bekliyordunuz hanımefendi?" diye sesini tüm okulun duyacağı seviyeye yükseltmişti. Bahçedekiler bize bakıyor mu diye çevremi kontrol etmek için başımı sağa sola çevirmeye başladığımda tekrar sesi yükseldi. "Ne bakıyorsun Aysu? Utandın mı ha? Ne bakıyorsun etrafa?" Sinirle yüzüne baktım. Dişlerimin arasından "Kaan sesini yükseltme" diye tısladım. Tekrar bağırmaya başladı. "Allah allah! Yükseltirsem ne olur? Bak yükseltiyorum. Ne olacak ha?!" diyordu. Hiçbir şey demeden sinirle yüzüne bakmaya devam ediyordum. "Beğenemediniz mi hanımefendi? O güzel gözleriniz beğenemedi mi? Ama pardon, siz hiçbir şeyi beğenmezsiniz değil mi? Aşkımı bile beğenmeyen insan neyi beğenebilir ki?" diye topu bana atmıştı. Gözlerinde hırs ve intikam vardı adeta. Elinden tutup "Kaan sus!" diye çekiştirsem de elbette gücümü yettirememiştim. Yine bağırmaya başlamıştı. "Susmuyorum ulan susmuyorum!! Ben senelerce sustum Aysu. Seni incitmemek için senelerce sustum ben. Tamam, ben sustum; sen neden fark etmedin Aysu? Senelerce taşıdığım o yükü, sana olan hassasiyetimi nasıl göremedin ha?! İlle siktiğimin alkolü yüzünden her şeyi berbat etmem mi gerekiyordu? Ya ben eşşek herifin tekiyim ama seni çok seviyorum be Aysu."
Başım çatlıyordu. Kaan'ın söyledikleri kulaklarımda uğulduyordu. Git gide onu duyamamaya başlıyordum. Gerisini hatırlamıyorum.
Multimedia: Kaan