• d ö r t •

354 40 14
                                    

Mark'ın sahte özüründen sonra birkaç gün geçmişti ve ondan haber yoktu. Bu en çok beni sevindiriyordu. Keyifli bir şekilde her zamanki gibi salıncağıma uzanmış, kitabımı okumaya çalışıyordum ki kaç gündür yok olan çocuk, arkadaşlarıyla birlikte bahçelerine gelmişlerdi.

İçimden içeriye girip bir daha da dışarı çıkmamaları için dua ediyordum ki istediğim olmamıştı. Kızlı erkekli bir sürü kişi vardı ve bu da kocaman bir ses kirliliği oluşturuyordu daha şimdiden.

Kendimi kitaba vermeye çalışıyordum ama su savaşı yapan şımarık kızların bağırışları ve onları ıslatmaya çalışan erkeklerin zafer çığlıkları bunu her şekilde engelliyordu. Tabii bir de zevksiz birisinin açtığı belli olan şarkı da vardı gürültünün içinde. Dayanamayıp bahçe duvarının kenarına gitmiş ve büyük çoğunlukla Mark'a seslenmiştim.

"Pardon ama biraz sessiz olur musunuz acaba? Ayrıca şu şarkının da sesini kısın lütfen." Duymaları için aynı şeyi birkaç defa bağırmam gerekmişti ama sonunda sözcüklerim ulaşmıştı gereken kişiye.

"Senin için eğlencemizi bozamayız HYUCK!" Adımın kısa halini üstüne basa basa söyledikten sonra arkadaşına seslenmişti. "Şu şarkının sesini biraz daha açar mısın? Duyamıyorum da."

Ben ne kadar kibar olmaya çalışsam da kendisi tam bir gıcık ve saygısız bir insandı. Kendisiyle tekrar herhangi bir diyalog yaşamak istemediğim için odama çıkmıştım kitabımı okumak için. Ama ne yazık ki odamın camı bahçeye bakıyordu.

Klimayı açıp camı kapatmıştım. Ses gelmesin diye ne kadar uğraştıysam olmamıştı. Annemler Mark'ın ailesiyle dışarı çıktığı için benden başka müdahale edecek kimse yoktu.

Evden çıkmış bahçe kapılarına kadar gelmiştim. Kapıyı çalmak yerine direkt açmış ve içeriye girmiştim. Girer girmez gördüğüm kişi Mark olmuştu. Kapının açıldığını ne hissetmiş, ne de duymuştu. Hâlâ yanındakilerle birbirlerini ıslatıyorlardı.

Sinirlenip bağırmadan önce dilim tutulmuştu resmen. Onu ilk defa böyle görüyordum. Giydiği ince beyaz tişört üzerine, kim bilir kaç aydır yapmakla uğraştığı kaslı vücuduna yapışmıştı. Islak saçlarını elleriyle taradıktan sonra sonunda beni fark edip bana doğru dönmüştü. Aklımı meşgul eden düşüncelerden sıyrılıp bağırmaya başlamıştım.

"Siz kendinizi sirkte falan mı zannediyorsunuz acaba?" Beni daha rahat duymaları için müziğin sesini kısmıştı hoparlörün yanında olan çocuk ve hepsi bana doğru dönmüştü.

"Burada sadece siz yaşamıyors-"

İçimden geçen şeyleri tek tek söylemek üzereydim ki saçma sapan bir kız elindeki hortumu bana doğru döndürüp baştan aşağı sırılsıklam etmişti beni.

Başta Mark olmak üzere bahçedeki herkes gülmeye başlamış ve bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Kızın elindeki hortumu alıp onları ıslatan kişi bu sefer ben olmuştum. Ama hedefimde tek bir kişi vardı o da kendini beğenmiş Mark Lee'ydi.

Hortumdan çıkan su seviyesinden tatmin olmamıştım ve gözlerimle çeşmeyi arayıp bulduktan sonra en sona döndürmüştüm.

Mark gözlerini kapatmış, ellerini sanki suyu engelleyebilirmişcesine kafasının önünde tutuyordu.

"Şimdi de eğleniyor musun bakalım?" Sinsice bir gülüş attıktan sonra çeşmeyi kapatmış kendi bahçemde oturup az önce okuyamadığım kitabımı okumaya başlamıştım salıncağımda.

Mark onu kurulamak veya herhangi bir şey için yanına gelen kıza bağırıp diğerleriyle beraber evden kovmuştu. Yaptığımın iyi bir şey olduğunu savunmuyordum ama kendimle gurur duyuyordum.

Saat biraz ilerledikten sonra bahçe kapısı açılmış, içeriye annem ve babam girmişti. Gezmelerinden dönmüşlerdi. Tam konuşacakken yan bahçeden bağırma sesleri gelmişti.

"MARK LEE! ÇABUK BURAYA GEL BU HAL NE?" Şey, yani şaşırmamıştım.

Annemle babam önce birbirlerine sonra da bana sorgulayan gözlerle baktıklarında boşverin der gibi elimi sallayıp zorla içeri sokmuştum ikisini de. Hep birlikte biraz salonda oturup sohbet ettikten sonra yatmak veya daha doğrusu yatakta telefonumla uğraşmak için odama çıkmıştım.

Biraz zaman geçtikten sonra sıkılmıştım ama her ne kadar uyumaya çalışsam da olmuyordu bir türlü. En sonunda biraz deniz havasının iyi geleceğini düşünüp, soğuk olma ihtimaline karşı üzerime montumu alıp dışarı çıkmıştım. Hava gerçekten karanlıktı ve sokaklar da bir o kadar ıssızdı. Korkmuyorum desem yalan olurdu.

Kısa bir yolculuktan sonra sahile varmıştım. Sarhoş birkaç insandan başka kimse yoktu ve bu harika bir şeydi. Kafamı kumlara koyup uzanmıştım yere olduğu gibi. Ellerimi başımın altına alıp yıldızları izlemeye başlamıştım. Hepsi o kadar güzel görünüyordu ki gündüzleri görünmedikleri için lanetler savurasım geliyordu etrafa.

summertime sadness あ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin