Aradan günler geçmişti. Gül hayata küsmüş bir vaziyette evinde, balkonda, elinde bir kalem ve küçük bir defterle oturuyordu. Günlük vardı elinde. Artık tek sırdaşı günlüğü kalmıştı, ki o da pek işe yaramıyordu. Gül gözlerinden akan yaşları saymaksızın titreyen elleriyle kalemi tuttu ve kağıda değdirdiği. Tam o anda sol gözünden akan bir damla yaş, ve peşisıra gelenler Gül'ün yazı yazmasını engellemişti. Gül sinirle kalemi yere fırlattı ve ıslanan sayfayı yırtıp attı. Artık hiçbirşey ona iyi gelmiyordu. Yaptığı her şey, yediği içtiği her şey, okuduğu veya yazdığı her yazı, dinlediği her şarkı, duyduğu her söz, ağzından çıkan her bir kelime, gözlerinden akan her bir damla ona Mustafa'yı hatırlatıyordu. Onur'un saçma şakalarını,yüzünü boyayarak onları eğlendirmesini, Onur'un dinlediği şarkıları, Onur'un kendisine bulaşıp rahatsız etmesini, derslerde kağıdı uçak yapıp fırlatarak mesajlaştığı günleri, garip danslarını, ve hatta kopya vermediği zaman kendisini azarlayan sesini özlemişti. Onur'u özlemişti. Biraz daha sakinleştiğini farkedince ciğerlerini yavaş yavaş havayla doldurup boşaltmaya başladı. Hâlâ ağlıyordu. Yere eğilip yavaş bir şekile kalemi yerden aldı. Açık kalan sayfanın arasına kalemini koydu ve fünlüğün ilk sayfasını açıp okumaya başladı. İlk sayfada Mustafa'yı anlatmıştı. O zamanlar 7. sınıfa gidiyordu tabii. Mustafa'nın saklambaç oynarken onu nasıl ebelediğini, ilk onunla konuştuğu zamanları, O'nunla ilgili her bir düşüncesini okurken istemsizce gülümsüyor, fakat gözyaşları artıyordu. Birkaç sayfa geçti. Mustafa'nın ölümünden sonra yazdığı günlere gelmişti Gül, sanki o anları tekrar yaşıyormuşcasına. Her sayfanın en alt satırında "Seni Özledim" yazıyordu. Her sayfada bir tarih yazıyordu; 03.10.2019. Her sayfada farklı bir şarkı sözü yazıyordu. Ve her sayfada bir "ay" çizimi vardı. Birkaç sayfa sonra günlüğün arasından bie fotoğraf düştü. Gül eğilip fotoğrafı aldı. Fotoğrafı çevirdiğinde ise şoka girmişti. Kim çekmişti bu fotoğrafları, nasıl çekmişti? Fotoğrafta aslında yirmiye yakın fotoğrafın birleşimi vardı. Hepsi Gül'ün fotoğrafıydı. Fakat hepsi habersiz çekilmişti. Fotoğrafın sağ alt köşesindeki yazı dikkatini çekmişti Gül'ün. 'Merak etme, hep seninleyim. Sen hep benimsin♡' yazıyordu. Gül fotoğrafın arkasını çevirdiğinde bşr sürü tarih çıktı karşısına. Her fotoğrafın tarihi yazılmıştı. Gül, Mustafa'ya olan hayranlığıyla ağzı iki metre açılmış, gözyaşları sel olmuş bir şekilde fotoğrafı inceliyordu. Dolunay'la beraber bir sürü fotoğrafı vardı. Gül bu fotoğrafları görünce gözyaşları şiddetlendi. Çok istiyordu o günlere geri dönmek. Ama artık dönemezdi, her şey bitmişti. Dolunay da gitmişti. Gül kalemi tekrardan eline alıp yazmaya başladı.
"Bugün Dolunay da gitti benden,o da gitti bu dünyadan. Elimde kalan tek şeydi o. O da ilaçlar yüzünden yumdu gözlerini. Onur'un ölümü onu daha çok hırpalamıştı. O da ilaçlara sığınmıştı. Onlar da fazla geldi. Gitti... Gökyüzündeki son Dolunay'ım da gitti... O da kurtuldu. Şimdi o üçü beraber, ben ise gözyaşlarımla başbaşa... Artık mantıklı düşünemiyorum, korkuyorum. Önce kanser, sonra trafik kazası, en son da ilaçlar... Elimde birşeyim kalmadı ki hayat. Daha elimden ne alacaksın? Canımı mı? Al, al o da senin olsun. Ama Dolunay'ımı geri ver bana..."
Gül ağlamaktan daha fazla yazamayacağını farkedince sakince kalemi defterinin arasına koydu ve yanındaki masanın üzerine koydu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Aklından yalnızca tek bir cümle geçiyordu;Daha elimden neyimi alacaksın hayat? Son defa neyimi alacaksın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK KANLI CİNAYET
Paranormalher zaman arkadaşlarınızın yanında durun ne olursa olsun onları bırakma