Episode 9. "Cold."

10.8K 556 167
                                        

Bölüme başlamadan önce canımı sıkan ve haksızlığa uğradığımı düşündüğüm bir konu var. APE ve feci derecede koyuluk taşıyan bir biçimde Anti Zerrie olmakla beraber şu ana kadar hikayelerimin hiç birinde Perrie'yi hedef alan küfür veyahut hakarette bulunmadım. Hatta Zayn ve Perrie'nin nişanlandıkları bölümün başında Perrie'ye küfretmemenizi istediğimi de belirtmiştim.

Ama buna karşılık Perrie'ye 'sürtük' dediğimi iddia edenler var. Rica ediyorum elinde kanıtı varsa bana sunabilir mi?

Kısacası sevgili Mixer okuyucularım. Sevimli minik karıştırıcılar. Yerinizde oturup bana klavye artistliği yapmayın, adınız gibi karıştırmayın ortalığı. Efendi olun, adam olun, akıllı olun.

Buyrun şimdi, bölüm sizde.
Tm.
Tşk.
Öd.
Bölüm şarkısı "Joe Jonas - See No More."

İyi okumalar!

Bölüm 9. "Soğuk."

Elimi tutup beni odasına kadar ilerletti. "Toplantıya kadar burada takılacağız." Britney ve annesi kadrajımdan çıkmıştı. Kapıyı açtı ve bana öncelik verdi.

"Efendim?"

Arkadan gelen kibar bayan sesiyle ikimizde aynı anda oraya döndük. Jennifer başıyla bana selam verdikten sonra Zayn'e döndü. "Önemli bir şeyler var. Biraz gelir misiniz?" Zayn bana döndü. "Keyfine bak. Az sonra geleceğim." Sol elini yanağıma koydu ve okşarken alnımdan öptü.

Zayn.

"Bizden Lily Gibson'ı araştırmamızı istemiştiniz." Jennifer masasına ilerken konuştu. "Tehlikeli ya da ters giden bir şey yok ama bunu bilmeniz gerektiğini düşündüm." Masanın üstündeki kağıt yığını yararak bir kağıt çekip bana uzattı. "Bayan Gibson, Steve Gibson ile evlenmeden önce babanız ile nişanlıymış."

Dedikleri beynime şok sinyalleri yollarken gözümü kırpıştırdım. Jennifer'ın uzattığı kağıt 23 yıl öncesinden bir gazete küpürüydü. Küpürde Lily ve babamın nişanının olay getirdiği yazıyordu. "Toplantı için dosyalar hazır mı?" dedim beynimi ve düşünceleri es geçip. "Evet?" dedi ama bu bir cümleden çok soru şekliydi. Tepkimin daha farklı olacağını düşünmüş olmalıydı. "Toplantı başlasın o zaman." Elimdeki kağıdı yırtıp masanın yanındaki çöp kutusuna attım. "Bu şey aramızda küçük bir sır olacak kalacak, Jennifer." "Tabii efendim." dedi.

Odama girdiğimde Arabell'i masanın arkasındaki pencereden bakarken buldum. Sırtı bana dönüktü. Arkasından yavaşça sarılıp ellerimi belime koydum, çenemi de omzuna. "Kar yağacak gibi." dedi. "Hava soğuyacak." Omzunu öptüm. "Soğuğu sevmezsin." "Öyle." dedi beni onaylayarak. "Korkutucu şeyler hissetmeme neden oluyor."

O'nu biraz daha kendime bastırırken sordum. "Toplantı da bize katılmak ister misin?" "Olabilir." dedi. Kollarımın arasında bana döndü. Açık bıraktığı saçları siyah gömleğinin omuzlarına dökülüyordu. Elini yanağıma koydu. "Sabah ki dediğinde," dedi ve yutkundu. "Gerçekten ciddi miydin?" Gözlerimi anlık kapatıp gülümsedim. "Sen dövme konusunda ciddiydin. Değil mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı. "Tesadüfe bak, bende bebek olayında ciddiydim."

Gözlerimi temelli kapatıp alnımı onunkine yasladım ve ellerimi belinin arkasında kenetledim. "Düşünsene, benim gibi esmer siyah saçlı bir erkek bebek. Kız da olur." Güldüm. "Tombul yanakları, ısırmalık bacakları ve kolları. Gece aramıza alır yatarız. Uyumadığı zamanlar bacaklarımda sallarım. Ağladığında beraber güldürmeye çalışırız." Doyamama hissi ile O'nu kendime daha çok çektim. "Seni çok seviyorum ben. Ve bir ömür iyisinde kötüsünde, hastalığında sağlığında yanında olma sözünü boşuna vermedim." Derin bir nefes aldığını duydum. "2 yıl sonra bebeğimizin ilk adımını, ilk konuşmasını seninle yaşamak istiyorum. Saçlarıma aklar düşüp 70'e merdiven dayadığımda, hala sana aynı aşkla bakmak istiyorum." Alnımı hafiften oynattım. "Ne yaşanırşa yaşansın, hep sen," "Sadece sen," diye devamını getirdi ve aynı anda konuştuk.

"Daima sen."

*** (Görecem ben az sonra sizi. Hop son sodoco son doomo son. Kekolar sizi.)

Arabell.

Büyük toplantı salonunda Zayn'in yanında yerimi aldığımda oda henüz dolmamıştı. Bu işleri iyi bildiğimden Zayn'in önündeki dosyalardan birini çektim. "Toplantıyı birlikte yönetsek?" diye kulağıma eğildi. Masanın altından bacağını titretiyordu. Bunu birbirimize yakın oturduğumuz için beyaz pantolonuma değen bacaklarından anlayabilirdim.

Masanın üzerindeki elini tuttuğumda Britney'in bize baktığını gördüm. "Sakin ol." dedim elinin üzerini okşarken. "Tabii ki de sana yardım ederim. Rahatla." Ellerimi elleri arasına alıp öptü ve "Teşekkür ederim." diye mırıldandı.

"Merhaba, Zayn!" Dosyalara gömülmüş haldeyken Britney'in ince sesini duydum. "Hey, merhaba Brit." dedi Zayn. "Nasıl gidiyor?"

Brit mi dedi o az önce?

"Gayet iyi." dedi Britney. "Peki ya sende?" Zayn gülümseyip bana döndü ve kafasını omzuma koyarken "Kesinlikle fazla iyi." diye cevap verdi. "Evliliğinizde sorun olmadığına sevindim." dedi Britney ama bu içtenlikten son derece uzak bir dilekti. İçten içe aramızın kötü olmasını ister gibi olduğunu hissettim ve günün olumsuz ilk enerjisi bedenimi kapladı.

"Çizimleri yapan kim?" dedim toplantının en hararetli yerinde. "Kıyafet tasarımları falan. Kim yapıyor?" Zayn eliyle Britney'i gösterdi. "Güzel." dedim ama güzel falan değildi. "Bana kalırsa bu sene erkek koleksiyonu da hazırlamalıyız." Odada beni onaylayan sesler çıktığında devam ettim. "Sadece bayanlar ve bayan mankenler üzerinde çalışamazsınız." "Bence," diye araya girdi Britney. İçimde küfürün bini bin para geziniyordu.

"Öneri mantıklı. Ve mankenin biri şu an aramızda." Sırıtarak bize baktı. "Zayn!"

O sırada masanın üzerindeki beyaz telefon titreşti. Zayn telefonuma benden önce uzanıp ekrana baktı. Stuart arıyordu. Sinir barındıran gözlerle bana bakarken aramayı reddetti.

"Ayağa kalkar mısın?" Britney ve Zayn aynı anda ayağa kalktılar. Bütün oda onları izliyordu. "Şekilli omuzlar, uzun bacaklar." Elini Zayn'in göğsüne attığında irkilen vücudumu kendime sakladım. "Oldukça sıkı bir beden. Beğendim."

"Kocama sulanma işin bitti mi?" Kelimeler benden habersiz dudaklarımdan çıktı. Zayn bu lafin acısını fena çıkartacaktı. "Anlamadım?" dedi Britney. Madem bir laf söyledim, devamı gelmeli ha?

"Burada iş konuşuyoruz." dedim. "Bu kadar kişi senin kocama asılmanı izlemek için burada değil." Zayn bakışlarıyla bana sus sinyalleri gönderiyordu.

Zayn kolumdan tuttu ve beni toplantı odasından çıkardı. Kendi odasına girdiğimizde beni resmen içeri savurdu. Az önceki Zayn gitmişti. "Paltonu ve çantanı al." dedi samimiyetten uzam bir sesle. "Gidiyoruz."

Arabaya bindiğimizde paltomu ve çantamı arka koltuğa koydum. Hava feci soğuktu ve kar yağmaya başlamıştı.

"Kıskandığını biliyorum." Bembeyaz olmuş elleriyle direksiyonu çevirdi ve daha kısa olmasını umarak otobana girdi. "Ne bekliyordun?" Ellerim iki yana açılmıştı. "Seni ayakta becerecek gibiyken susmalı mıydım?" "Biraz daha edepli laflar kullanabilirdin!" diye kükrediğinde irkildim. Sertti. Fazla sert.

"Onu kıskanmadım." dedim durumu toparlamak ister gibi. Yarı yarıya suçluyduk. "Senin oranı buranı ellerken izleyemedim." Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Britney'i kıskanmayacak kadar büyüdüm."

Ani bir fren ile sarıldım. Arabayı kenara çekmişti. "Öyle mi?" dedi gözlerinden ateş saçarken. Önümden kapıma uzandı ve açıp bana dönüp bağırdı. "Madem o kadar büyüksün, eve de kendin gidebilirsin o zaman." Ekledi. "Arabadan in. Seni burada istemiyorum." "Anla--" "İn dedim!" diye kükredi tekrar. Kalbimin kırılma sesi rahatlıkla duyulabilirdi.

Arabadan indim ve kapıyı kapattım. Kar yüzünden kayan yolda patinaj yaptı ve son gaz yanımdan uzaklaşıp gözden kayboldu.

Paltom, çantam ve telefonum arabadaydı. Kar her geçen saniye daha hızlanıyor, soğuk içime işliyordu ve o an üzerime baktım.

Siyah ince bir gömlek ve beyaz pantolon. Soğuk her yerdeydi ve ben gecenin bir yarısı otobanda kalmıştım.

Yalnız. Tek başıma.

Never Been Hurt || A New LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin