...
"Öyle bir an gelir ki, bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü, bazı insanların anlamı olmaz."
< Turgenyev >
Başalama tarihinizi buraya bırakabilirsiniz🙏
^~^
....................🕸İyi okumalar🕸...................
< 04.01.2008 İstanbul >
Puslu gökyüzü ayna misali güzel gözlerin, izdivaca bürünmüş kötü ruhların kanlı elleriyle çizdiği kırmızı çizgiydi gri bulutlardan sızan dolunay. Çizildiği çizgilerden ağlıyordu şimdi. Göz yaşları kırmızı mürekkebin rengine bulanmışa benziyordu. Akanın kan olduğuna inanmayı reddediyordu şehir.
Ağlıyorlardı...
Duygularını söküp atma isteği veren, kasvet perdesi gibi bulunduğu yere perdesini çekmiş, insanların kötü olayların hebercisiymiş, kirli bedenlere pay çıkarmak istermiş gibi kötü ve pis bir geceyi koynuna alıyordu şehir. Acısını ve mutluluğunu hala sır gibi saklayan şehir şimdiyse şimşeklerini yolluyordu o günün karanlığına.
Karanlık evin içini aydınlık bırakacak kadar içeri sızan mürekkebin rengine benzer gözü yaşlı ay aydınlatıyordu onları. Bundan bile habersiz birbirlerini kinle izleyen iki adam vardı ayın düştüğü yerde.
Gözünü ısıran ayın ışığının izin verdiği kadar bakabiliyordu karşısındaki genç adama. Elini yavaşca beline doğru kaydırdı adam. Önce zihniyle ilk olarak küçük kızını yokladı sonra da oğlunu. Kendi elleriyle kızını yatırmıştı yatağına, oğlunuda kontrol ettiğini hatırlıyordu. Uyanmamalarını dileyerek belinde ki silahı kavradı yavaşca. Varlığını örten ceketini kenara doğru kaydırıp silahı hızla karşıya doğrulttu. Elleri cebinde, ne kadar rahat görünse de aslında bir o kadar da gergin olan adamla bakıştı silahı.
Dilinin kilidini çözdü genç adam. Kin ve nerfretle silahının hedef aldığı adamın gözlerine baktı iyice. Kilidi çözülmüş dilinden çıkan sözler onu bir an bile pişman etmedi. Bundan zevk bile duydu.
"Sustuğunda, konuşacak bir şeyin kalmadığında, elindekileri bir bir aldığımda, çaresiz kaldığında kendini dağıtmak istediğin o an öz evlatlarının acısıyla acına acı ekleyeceğime söz veriyorum."
Uyandığından haberdar olmayan iki genç adam da algılarını sadece birbirlerine açık tutuyor, kabuslarından uyandırılan küçük kızın burada daha büyük bir kabus yaşayacağından habersizdiler.
Küçük kız ise kolona koymuş olduğu titreyen ellerini yavaşca kendine çekti. Karanlıkta belli olmayan bedenini kolondan biraz dışarı çıkarıp bu sözlerin sahibine baktı. Kabuslarından uyandırıldığı için mutluydu. Ancak babasının onu kabuslarından uyandırıp kafasını okşamasını, 'geçti' demesini bekliyordu. Bu seslerin onu uyandırması küçük kızı çok korkutmuştu. Tıpkı kabusları gibi.
Küçük kız kulaklarını konuşan babasına verdi. Ne demek istediğini anlamaya çalıştı.
Aslında dahaden babasının sözlerinin çirkinliğine tam akıl erdiremeyecek yaşta olsa da çevredi ki huzursuzluğu çok iyi biliyordu. Babasının pörtlettiği gözlerine baktı. Babası böyle yaptığında ona komik gelirdi. Lakin şimdi korkmuştu babasından. Elindeki silahı, görmüş olduğu, genç adamın küçük kızına arkası dönük olan o adama doğrultuyordu. Bu onu ürkütüyordu. Silahın kötü bir şey olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHUR
Teen Fiction☘☘☘ Puslu gökyüzü ayna misaliydi güzel gözlerin. İzdivaca bürünmüştü kötü ruhları. Kanlı ellerle çizmiştiler siyah bulutlardan sızan dolunayı. Çizildiği yerlerden kan döküp ağlıyordu o sıralar. İşte o vakit kalbe emarelerin bıraktı bir geçmişle dolu...