ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

36 6 23
                                    

Multimedia Merve

Keyifli okumalar...

Hiç her şeyiniz elinizden kayıp giderken, ucuz bir sinema bileti bulup arka koltuklara ilişmiş bir seyirci misali gizlenip, hayatınızı şaşkın bir şekilde izlediğinizi düşündünüz mü? Veya çocukken don-ateş oyununda herkesin ateşken sizin don olup hareket edemediğiniz, etrafınızdaki oyuna sadece şahitlik edip müdahil olamadığınızı?

Göğsümdeki büyük ağırlık, başımdaki şiddetli ağrı ve kulağımdaki saçma uğultu ile babamın ellerinde ki valizlere bakıyordum. Annem hergün kitap okumaktan hoşlandığı küçük eskimiş gibi duran sarı renkli tekli koltuğumuzda sessiz sessiz ağlıyor, babamın kapıya doğru yönelişini izliyordu. Sesler tekrar boğuklaşıyor, ben annem ve babamın arasında bakışlarım ile mekik dokuyordum. Bağıramıyor, ağlayamıyor, gitme baba diyemiyordum.

Göğsümdeki ağrı artarken kulağımdaki uğultu yerini bilindik melodiye bırakmış ardından gözümü zorlukla açmayı başarmıştım. El yordamıyla susturmak istediğim telefonu açtığımda zil sesinin yerini her sabah sevgi dolu sözcüklerini duymak için açtığım o kişinin bağırışları almıştı.

"Merve dün akşamdan beri neredesin, siz o telefonları süs için mi kullanıyorsunuz? Hadi o aklı bi karış havada Nur'u geçtim, sen bana haber vermeden nereye kayboldun?"

Ard arda sıralanan soru yağmuruyla kendime gelmeye çalışırken dün gece bağırmaktan kısılmış olduğunu düşündüğüm sesim ile cevap vermeye çalıştım. "Sana da günaydın sevgilim."

"Ya geç günaydını falan, neredesiniz çabuk söyle."

Uyku mahmurluğu ile saçmalamış en sonunda Cansu'larda olduğumuzu söyleyip kapatmıştım telefonu. Sanırım Yiğit'te yarım saate kapıda olacağını söylemişti. Usulca sağ tarafıma dönerken rüyamda göğsüme baskı yapan ağırlığın Cansu'nun bacağı olduğunu anlamıştım..

Yataktan çıkmaya üşenip yarım saat kadar hayatı sorgulamış daha sonra bir eksiklik olduğunu farkedip Nur'u aramaya başlamıştım. Odanın içinde boş boş dolandıktan sonra Cansu'yu uyandırmanın daha iyi bi fikir olduğu kanısına varmış yastığını dürtükleyerek Cansu'ya seslenmeye başlamıştım. Cansu'nun n'oluyor lan ne bu tantana tavrı ile mırıldanarak uyanmasından sonra bir dakika kadar boş boş tarlası yanmış köylü gibi etrafına bakıp sonra deli dürtmüş gibi "Nur, abim, Nur siktir!" diyerek ayağa fırlamasını şaşkınlıkla izledim.

Cansu'nun hızla odadan çıkması ve benim arkasına takılıp nolduğunu anlamaya çalışmam ile geçen bütün evi arama maceramızın ilk durağı Cihan'ın odası olmuştu. Cihan odada yoktu, Nur zaten ortalıkta yoktu. Tekrar Cansu'nun odasına döndüğümüzde en sonunda Cansu dün olanları kısaca bir özet geçmişti.

Ağzı açık ayran budalası gibi şok olan ben ve Nur'un nerde olduğunu bulmaya çalışan Cansu ile birbirimize bakıyorduk. Derin bir nefes aldıktan sonra Yiğitin yarım saate burda olacağı gerçeği birden aklıma dank etmiş ve akmış makyajımı silmek için banyoya ilerlemiştim. Kapıyı aralayıp küvetten uzanmış bi kol görmem ile şok olmuş bir şekilde Cansu'ya seslendim "Cansu koş çabuk burda biri ölmüş sanırım!"

Nur'u küvetin içerisinde perişan bir halde bulduğumda onu uyandırmaya çalıştım. Sızlanarak gözlerini ağır ağır açtı, Cansu çoktan yanımıza gelmişti bile. Küvetten kendi başına kalkamayacağını anladığımda kollarından tutup ona yardım ettim.

Banyodan çıkmadan elini yüzünü yıkayıp, yatağın karşısındaki koltuğa oturup derin bir of çekerek iki eliyle yüzünü kapattı.

"Gerçekten bunu yapmadım değil mi? Hatırladıklarımın bir rüya olduğunu söyleyin bana." diye sitem ettiğinde Cansu yavaşça yanına oturdu ve usulca sordu "Bize anlatman gereken bi şeyler var sanırım?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 30, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sağım Solum AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin