#5. Bölüm#

67 21 2
                                    

Her sabah kapı ziliyle uyanmak zorunda mıydım ben? :/
"Geldim geldim"
Koşar adımlarla kapıyı açtım ama karşılaştığım bir çift ela göz bana öyle bıkkın bakıyordu ki, Didem olduğunu bilmesem, suratına kapatırdım!
"Belis!"
Gözlerindeki o bıkkınlık kızgınlığa dönüşmüştü.
"Didem!"
Onun aksine yumuşak sesimle karşılık verdim.
"Daha giyinmemişsin bile!"
"Şeyy... Evet."
Yeni uyandığımı söylesem, kim bilir kaç saat mızmızlanırdı. Ve sabah en son isteyeceğim şey Didem'in çenesiydi.
"Hadi hadi çabuk!"
Eş zamanlı olarak beni de kendisiyle birlikte odama sürüklemeye başladı. Giysi dolabımı ardına kadar açtı ve sağa sola bakınmaya başladı. En sevdiğim pembe bisiklet yaka kazağımı, ardından siyah kot pantolonumu yatağın üzerine attıktan sonra, bu kombinin üzerine kolye bakınmaya başladı. Ben ise onun yatağa attığı kıyafetleri giyinmekle meşguldüm çünkü başka çarem yok gibi görünüyordu.
"Boşuna kolye arama. Sadece bunu takacağım." diyerek boynumdaki kolyeyi gösterdim.
"Ama onun kıyafetle hiçbir alakası yok."
Hâlâ bakmaya devam ediyordu.
"Kıyafetimle uyumlu olup olmamasına önem vermiyorum."
Israrım üzerine sadece gülümsemekle yetindi ve hiçbir şey söylemeyerek saçlarımı balıksırtı şeklinde örmeye başladı.
"Bugün benim için gereğinden fazla bir çaban var, hayırdır?"
Alay edercesine sorduğum bu soru gözlerini devirmesine sebep oldu. Gerçekten Didem kolay kolay bunları yapmazdı. 'Didem gel saçımı ör' desem, 'Elin mi yok, kendin ör!' derdi. Ama bugün bir değişiklik vardı, gayet belli ediyordu.
"Yoo, gereğinden fazla bir çabam yok, her şey olması gerektiği gibi."

Beni bir kez daha şaşırttı. Nedense bu çabayı daha önceleri göstermiyordu. Bugün heveslenmişti herhalde...

"Hadi artık çıkalım."
Kapıya doğru ilerledi Didem.
"Anahtarı bulursam çıkacağız"
Söylediğim cümleyle aynı zamanda etrafa bakınmaya başladım.
"Burada ya kızım, kör müsün?" Elindeki anahtarı göstermek amaçlı, sallayarak ses çıkardı. Anahtarı elinden kaptığım gibi kapıyı kilitledim. Didem'de geç kaldığımızı söyleyerek koşa koşa merdiven iniyordu.
"Birgün de şu evden sakin çıkın." diyerek bağırdım arkasından. Cidden şu kapıdan bir Allah'ın kulu sakin çıkmıyordu son zamanlarda. Bende sakin yürümeye devam edersem Didem'i kaçıracağımdan, artık bende koşuyordum. Birkaç adımda yanına vardım neyse ki. Okul bizim eve çok uzak değildi. Beş dakikada, bilemedim on dakika da giderdik. Yol boyunca Didem hiç konuşmadı, bende bir şey demedim.
Sonunda okula geldiğimizde, kapıdan içeriye girdik ve merdivenleri çıkıp, koridorun sonuna doğru ilerledik. Kapıyı çalıp sınıfa girdiğimde neredeyse herkes gelmişti, hatta karneler dağıtılıyordu bile. Bizde kalabalığı hiçe sayarak, karnelerimizi almak için öğretmenler masasına doğru ilerledik.

Bizim tayfa çoktan aşağıya inmişti. Bizde daha fazla vakit kaybetmeden, karneleri çantamıza tıkıştırıp, bahçeye gitmek üzere merdivenlerden indik. Banklara oturmuş, bizi bekliyorlardı.
"Nereye gidiyoruz şimdi otantik şekerler?"
Berkay'ın gülerek sorduğu soru bizide güldürmüştü.
"Didem'in takıldığı mekanlara"
Kubilay ona karşılık verdi. İkisinin arasındaki bu diyaloğa gülmeye devam ederken, Didem yolun kenarından taksi çevirdi çünkü Etiler'e kendi başımıza hayatta gidemezdik. Taksiye bindik ve tahminimce bir saat sonra Didem'in dediği yere geldik. Hem İstanbul'un karışık trafiğini, hemde uzaklığı düşünecek olursak, belki bir saatten bile fazladır. Kafenin dış görünüşünden bile anlaşılıyordu ne kadar lüks bir yer olduğu.
"Didem emin misin bizim buradan çıkabileceğimize? Hani ben bulaşıkçılık yapmak için daha çok gencim"
Mert'e hak verdim.
"O saçma sapan esprilerini kendine sakla ve ilerle Mert!"
Didem fena sert çıkmıştı o yüzden Mert'e katıldığımı söylemedim. Onun bu iğneleyici ses tonu Nil'i endişelendirirken, araya girdi.
"Gençler atışmanıza gerek yok, hadi girelim artık, çünkü zaten burada ağaç oldum, biraz daha beklersek meyve vereceğim"
Söylediği, bu saçma konuşmaya son vermiş ve içeriye girmemizi kolaylaştırmıştı.
Didem önden giderek sanki bize rehberlik yapıyordu. Bu durumda da biz turist oluyorduk sanırım. Her şey bir yana, geldiğimiz yer gerçekten 'muhteşem' denilebilecek kadar güzeldi. Masalar yuvarlak ve her masanın kendine özel renkli sandalyeleri vardı. Tavanlarda sallanan ahşap süslemeler ve duvarlardaki resim tabloları burayı daha da mükemmel kılmıştı. Buranın iç tasarımını yapan kişiyi bulup, sohbet etmeyi çok isterdim çünkü bir insan ancak bu kadar zevkli olabilirdi. Bizimkiler en yakın olduğumuz masaya oturdular ve bende onlara eşlik ettim. Bu gruptan Didem haricinde en yakın olduğum kişi, Kubilay'dı. Her zamanki gibi elini omzuma atmıştı. Bizim grubun olduğu yerler haricinde bu hareketi yapmasından pek haz etmezdim, çünkü bizimkiler hariç herkes, bu durumu yanlış anlayabilirdi.

Sohbet sohbeti açmış, saat bayağı geç olmuştu. Sanki birbirimizi yıllardır görmüyormuşuz gibi, bütün her şeyi burada konuşmayı tercih etmiştik. Saatin 9 olduğuna hiçbirimiz inanamazken, hesabı istedik. Birkaç dakika içinde parayı aramızda topladıktan sonra ödemeyi yaptık. Didem biraz daha oturmamız için ısrar ettiğinden biz daha gitmemiştik ama Kubilay ve Mert hesaptan sonra kalkmışlardı. Kubilay her ne kadar beni yalnız bırakmak istemese de önemli bir işi olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Didem istediğini elde ettiği için mutluydu. Bense daha fazla burda oturmak istemediğim için biraz etrafı dolaşmak üzere eşyalarımı masada bırakıp yanlarından kalktım. İlerledikçe hafiften bir müzik sesi kulaklarımı dolduruyordu. Söylenen şarkıyı biliyor olmam bir yana, söyleyen her kimse, sesi acayip tanıdık geliyordu. Biraz daha yaklaştım sahnenin olduğu yöne.

"Sanma üç günlük bu hislerim,
Ben burda hergün seni beklerim.
Gel beni kendinden mahrum etme nolur,
Bu hayat sen yoksan zehir olur.
Duy beni duy nolur, dön bana dön nolur.
Aşk dediğin elbet bir yol bulur."

Gözlerime inanamıyordum. Her iddiasına girerim, bu Barış'tı!
Bir dakika...
Giriş kapısının üzerindeki 'Karahan Şirketler Grubu' yazısı geldi gözümün önüne. İşte şimdi taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Barış Karahan... Ve bu mekanın onların olmasını anlamam tam iki saniye sürdü. Didem bizi, özellikle benim geleceğimi bile bile, buraya getirmişti, öyle mi? Bugün bana neden bu kadar özendiği ve gereğinden fazla çabasını şimdi anlayabiliyordum...
Hâlâ olayın şaşkınlığını üzerimden atamamışken, onun içinde badem bulunduran kehribar gözleri etrafta bakınmaya başladı ve eş zamanlı olarak sahneden inerek yanıma geldi.
"Hoşgeldin Prenses!" dedi. Ama ben nedense onun kadar sakin değildim.
"Adım prenses değil!"
"Biliyorum."
"O zaman kendini bu 'prensescilik' oyununa çok alıştırmasan iyi olur!" Arkamı döndüm ve gitmeye hazırlanırken, o gece yaptığı gibi önümü kesti!
"Nereye?"
Gülerek sorduğu bu soru sinirlerimi bozmaya yetti.
"Eğer önümden çekilirsen, yanlarına gitmem gereken arkadaşlarım var, onlara bakacağım."
Samimi olmayan gülüşümle ileriye doğru bir adım attım, ama ne olduğunu anlamadığım şekilde beni bileğinden tutarak, çıkışa doğru sürüklemeye başladı. Neler oluyordu? Ya da en önemlisi nereye gidiyorduk? Birkaç kez adını seslendim, ama beni duymuyordu bile... Neye bu kadar sinirlenmişti? Hem, her neye sinirlendiyse, sinirini benden çıkartamazdı. Beklemediği bir anda bileğimi çektim ve sanırım onu durdurabilmiştim!
"Sen nerenin manyağısın arkadaşım?" Arkasını dönüp bana baktı.
"Kendine gel!"
Yüksek sesle uyardım sokakta olduğumuzu umursamadan. Öfkeyle çıkmıştı kelimeler ağzımdan. Bu uyarı onun için yeterli olmuş olacak ki;
Başını öne eğip yanıma yaklaştı ve,
"Özür dilerim..."
Özür dilemiş olması benim için pek bir şey ifade etmiyordu çünkü fazla dengesizdi.
Birkaç dakika hiçbir şey söylemeyip sadece yüzüne bakarken, bir araba farının gözüme gelmesiyle refleks olarak kafamı diğer tarafa çevirmek zorunda kaldım. Yanımıza makam aracına benzeyen, lüks bir araba yanaştı ve tabii ki içinden bir şoför indi. Ardından ise arka kapıyı açarak, lacivert takım elbiseli ve oldukça resmi adamın inmesini sağladı.
Adam, kafenin önünde durmuş, bir bana, bir Barış'a bakarken, sessizliği bozan Barış oldu.
"Baba!"
Bir bu eksikti. Ne yapacaktık şimdi?

Şarkı : Majeste - Aşk Dediğin

Kelebek Etkisi | 🦋✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin