#11. Bölüm#

31 13 0
                                    

"Prenses! Lütfen dur, lütfen..."
Nefes nefese kaldığımda mecburen durmak zorunda kaldım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, o an yerinden çıksa şaşırmazdım.
"İzin ver açıklayayım!"
Arkamı dönüp, hastane çıkışına kadar beni takip eden adama baktım. Birşey açıklamasına gerek yoktu ki... Ona karşı imkansız olan hayalleri ben kurmuştum. Cezasını da şimdi çekiyordum işte...
"Açıklayacağın bir mesele göremiyorum"
Gözlerini kapatıp hafifçe sıktı.
"O kız benim kız arkadaşım de-"
Daha söyleyeceğini tamamlamadan başımı iki yana salladım. Kabullenmek istemiyordum.
"Kız arkadaşın veya değil! Bu beni ilgilendirmiyor..."
Çıkış kapısını açacaktım ki, ilk tanıştığımız gece yaptığı gibi, kolumu aynı yerden tuttu.
"Bir daha göremeyecek miyim seni?"
Gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamadım. Cevap vermemeyi tercih ettim. Bazen susmak en iyi cevaptır derler ya... Kolundan kurtulup kapıyı açacakken, beyaz tişörtünde büyük bir kan lekesi gördüm. Dikişi açılmıştı!
"Barış!"
Biraz bağırmış olabilirdim ama korkutucuydu. Gözlerimle işaret ettiğim yere kafasını eğip baktı.

"Bırak kanasın, kalırsın belki yanımda"

Söylediği cümleyle birlikte yüzüne baktım. Kolumu tutan parmakları yavaş yavaş gevşedi.
"Barış saçmalama! Yürü hemşirenin yanına gidiyoruz!"

Başta istemese de zorla götürdüm onu ameliyat eden hemşirenin odasına

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başta istemese de zorla götürdüm onu ameliyat eden hemşirenin odasına. Çok açılmamış dedi ama yine de büyük bir kan tabakası vardı tişörtünde.
"İyi misin kardeşim?"
Pelin denilen kızın 'kardeşim' demesi dikkatimden kaçmadı. Barış gerçekten doğru söylüyordu galiba. Savaş'ın söylediği gibi bir durum söz konusu değildi.
"İyiyim!"
Keşke biraz daha yavaş ilerleseydim. Onun daha yeni yeni iyileştiğini hesaba katmadan peşimden koşmasına sebep oldum.
"Madem iyisin, ben gideyim artık"
Cümlem bittiğinde kalkmaya çalıştı.
"Bıraksaydım seni?"
"Bu halinle mi?"
Gülümsedi.
"Şoför bırakırdı"
"Gerek yok, kendim gidebilirim!"
Arkamdan geleceğini bildiğim için yavaş adımlarla çıktım odadan. Defalarca dikiş acısı çekmenin hissini tahmin edebiliyordum.
Bana yetişmesi için olduğum yerde bir müddet bekledim.
"Özletme kendini!"
Söylediği bu iki kelime başımı yere eğme sebebim oldu. Ama değil özletmek, bir daha onu görebileceğimi düşünmüyordum.
"Bir daha görüşebileceğimizi sanmıyorum"
Güldü.
"Buraya kadar mıydı dostluğun? Babama söylediği lafları yedirirken farklı bir kız olduğunu düşünmüştüm!"
Ağzımın beş karış açılmaması için kaslarımı zorladım. Hasta haliyle bir de konuştuklarımızı mı dinlemişti?
"Bende senin kapı dinlemeyecek kadar aklı başında bir insan olduğunu düşünmüştüm!"
"Kulak misafiri oldum diyelim(!)"
Bu kez ben güldüm.
"Neyse, görüşürüz tekrar. Dünya küçük!"
Merdivenlerden inerken söylediği bu cümleyle birlikte yüzüne baktım.
"Bizim dünyalar farklı..."
Gözlerini kaçırdı ama bunu yapıp yapmaması gerçeği değiştirmiyordu. Söylediğimde haklıydım.
"Hoşça kal..."

Bu kez hastaneden çıktım. Onun baskısı altında kalmadan... Gitmeme engel olmadan... Arkama baktığımda el sallıyordu sadece. Gözümden istemsizce süzülen bir damla gözyaşını sildim. Otobüs durağına ilerlerken, akmalarına engel olamıyordum. Onu kaybetme korkusu yaşamamdan ya da onu bir daha göremeyecek olmamdan mı karar veremedim.

"Sonunu bile bile ona bağlandım..."

Kelebek Etkisi | 🦋✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin