#2. Bölüm#

96 35 8
                                    

             2. Bölüm sizlerle...🖤
          Oy vermeyi unutmayın🤞🏻
           ---------------------------------------
Ben, anlamaz anlamaz suratına bakmaya devam ederken bu durumdan sıkıldığım, aksi savunulamayacak bir gerçekti. Aslında inat etsem, ilgilenmiyormuş gibi yapabilirdim, ama bu kez merak hislerim inadıma ağır bastı. İşaret ettiği yere kafamı kaldırıp baktığımda tabelada 'Türkü Bar' yazıyordu. Düşündüğüm şeyi yapmasından korktum. Burası gazinonun farklı bir haliydi. Zaten burada çalışmasını istemezken, beni böyle bir günde sinirlendirmek için mi getirmişti buraya? Tüm bu sorularımın cevabını almak için hiç hoşlanmayacağı bir ses tonuyla sordum.

"Ne işimiz var burada?"
"Bu sefer sen söyleyeceksin!"
Söylediği dört kelimenin gerçek olmadığını düşünerek sesli bir kahkaha attım.
"Anne saçmalama! Hemen gidiyoruz buradan!"
Kendisinin burada şarkı söylemesine yeterince kızarken, kızdığım şeyi kendim yapacak değildim. Elimiz ağzımıza zor yetiyor olabilirdi ama illa bu mesleği yapmasına gerek yoktu.
"Nergis Abla! Bizde sizi bekliyorduk!"
Duyduğum kalın erkek sesiyle birlikte arkamı döndüm, ama hangisine daha öfkeli bakacağıma karar veremedim. Annem burda çalıştığından olsa gerek, kapıda kimse yaşımı sormamıştı. İçeridekilerin 18 yaşından büyük olduğunu biliyordum. Ben istisnaydım ama yine de istisnalar kaideyi bozmazdı. Buraya hiç gelmememin bir sebebi de buydu.

Büyük salona girdiğimde önce etrafa sonra sahneye göz gezdirdim. Solistin mesaisi bittikten sonra isteyen herkes şarkı söyleyebiliyordu. Sahne boştu, çıkıp çıkmayacağımdan emin değildim hâlâ. Ama güzel olduğunu düşündüğüm sesimi bir kereliğine de olsa hiç tanımadığım insanlara duyurmanın yanlış birşey olmayacağını düşündüm.
Sahneden birkaç adım uzakta olan masalardan birine oturdum. Şuan şarkı söyleyen kimse yoktu ama ilk söyleyen ben olmak istemedim, henüz o kadar cesaretim yoktu.
Tahmini yarım saat sonra mekan neşelendi.

Art arda sahneye çıkan kişilere, söyledikleri şarkıları bildiğim kadarıyla eşlik ediyordum. Şuana kadar dinlediğim sesler kulağıma oldukça hoş gelmişti. Benim içinde böyle düşünmelerini umut ettim. Söyleyeceğim şarkı bugünün anlam ve önemini anlatıyordu. Okulda arkadaşlarıma söylediğim şarkıları saymazsak, ilk kez kalabalık önünde mırıldanmanın heyecanıyla yerimde kıpırdandım. Ama duyduğum sesle, şok oldum diyebilirim.

"Bugün benim doğum günüm,
Hem sarhoşum, hem yastayım.
Bir bar taburesi üstünde
Babamın öldüğü yaştayım."

Benim söyleyeceğim şarkıyı, ortalama benim yaşlarımda olan bir çocuk söylüyordu. Ve sesi benimkinden kat kat güzeldi.
Öfke dolu bakışlarımın sahibi bugün birçok kez değişirken, şimdi sıra ondaydı. Şarkıyı tamamladığında tüm salon tarafından beğeniyle alkışlandı. Anneme aldırış etmeden, oturduğum sandalyeyi geriye itip kalktım. Sahne basamaklarını inerken karşısında beliren bedenim, yürümesine engel oldu.

"Şarkı hırsızı!"
Çatık kaşlarım ve gergin çene kaslarımla oldukça sinirli söylediğim bu cümle onu hem şaşırtmış, hem güldürmüştü.
"Şarkı hırsızı mı?" diye sordu, yanlış anlamadığından emin olmak ister gibi.
"Evet şarkı hırsızısın sen! Benim söyleyeceğim şarkıyı söyledin!"
"Sende aynısını söyle?"
Bana sunabileceği en saçma teklifi sunmuştu. Onun sesinden sonra benim sesim devede kulak kalırdı.
"İstemiyorum!"

Az önce hışımla kalktığım masaya göz ucuyla baktım, annemin keyfi yerinde görünüyordu. Hergün burda olduğu için alışıktı ortama. Kendimden emin şekilde kapıya ilerledim. O olmadan da gidebilirdim eve. Alelacele geldiğimiz yolu hatırlamam çok sürmedi. Merdivenlerden inerken tenimde bir sıcaklık hissettim. Başımı çevirip baktığımda gecemi kâbusa çeviren baş belasını gördüm.
"Nereye?"
Kahverengi gözlerini endişe almış gibiydi ama bu duruma aldırış etmedim. Moralimi bozduktan sonra bir de ona hesap verecek değildim. Tekrar yoluma dönüp yürümeye çalıştığımda buna engel oldu.
"Soru sordum!"
"Ama cevaplamak zorunda değilim."
"Bana kızdığın için gitmek zorunda da değilsin."
"Bunu nereden çıkardın? Zaten gidecektim."
İçeride söylediklerimden sonra inanılması zor bir cümle kurmuştum. "Beni affetmen için ne yapmam gerekiyor?"
"Affedilmek için önce birşey yapmış olman gerek, öyle değil mi?"
"Şarkını çaldım, yetmez mi?"
Gülmeme neden olan bu sözcükler az önce yaptığım çocukluğu hatırlattı. İçimdeki öfkeye hakim olamadığım zamanlar, küçük bir kız çocuğu gibi mızmızlanıp istediğimi yaptırmaya çalışıyordum. Aslında tek çocuk olmama rağmen şımarık değildim. Daha doğrusu şımarık olabileceğim bir hayata sahip değildim.

"Bunu boynunda taşırsan affeder misin beni?"
Elinde sağa sola salladığı kelebekli kolyeye baktım. Avucunun içine koyup bana uzattığında daha net görebilmiştim. Çok naif bir parçaydı ama bunu almam doğru olmazdı.
"Kendimi daha iyi şekilde affettirmek isterdim ama olanla yetinmek zorundayız. Bunu barışma hediyem olarak kabul et!"
Birşey söylemediğimi görünce arkama geçip saçlarımı sol tarafıma attı. Elimi boynuma götürüp yokladım. Sokak lambasının ışığıyla daha parlak görünüyordu.
"Teşekkür ederim..."
Kekeleyerek söylediğim iki kelimeye karşılık olarak göz kırptı.
"Yanlış anlamazsan birşey soracağım."
"Sor prenses."
"Adım Belis!" diye uyardım.
"Güzel isim. Bende Barış, memnun oldum."
Umursamayıp sorumu sordum.
"Bugün neden o şarkıyı söyledin? Başka şarkı kalmadı mı?"
Kısa bir an düşündü.
"Doğum günümde söyleyecek daha anlamlı bir şarkı bulamadım diyelim."
Dudaklarından çıkan kelimeler şaşkınlıktan bayılmama yetecek güçteydi. Şuana kadar hayatımda olan ve aynı doğum gününe sahip olduğum kimse bulamamışken, şuan karşımdaki kişiyle aynı doğum gününü paylaşıyordum.

"Doğum günün kutlu olsun!"
"Seninkide!"
Benim doğum günümün bugün olduğunu anlaması çok uzun sürmese gerek. Dakikalar öncesinde o şarkıyı söylemek için salonu başına yıkacak olmamı düşünecek olursak, bunu anlaması için fazladan çaba sarf etmesine gerek yoktu.
"Çocukkende bu kadar mızmız mıydın?"
Sorduğu soruyla eş zamanlı olarak kaşlarımı çattım.
"Çocukken dediğim, geçen sene falan(!)"
Her geçen saniye artan sinirim, onun kahkahalarla gülmesinden başka bir işe yaramıyordu.
"Tamam, kızma hemen."
Gözlerimi sola doğru döndürdüm. Sinirlerimi bozacak o kadar çok şey yapmıştı ki, bunları başka biri yapsa asla bu kadar sakin davranmazdım. Sadece, yeni tanıştığım biri tarafından bu şekilde tanınmak istemiyordum.
"Belis!"
Sesin geldiği yöne baktığımda merdivenlerde bekleyen annemi gördüm. Mimikleriyle birşeyler ima ettiğinde saatin geç olduğunu anladım.
"Sanırım gitmem gerek..."

Gözlerini kapatarak onaylarmış gibi yaptı. Çok uzağında olmadığımız anneme doğru adımlamaya başladım.
O da uzun sahne elbisesini hafifçe kaldırarak merdivenlerden iniyordu aynı zamanda. Evden çıkarken yaptığı gibi sürüklemeye başladı beni. Daha arkama son kez bakmama bile fırsat vermemişti. Sıkıca kavradığı bileğimi tek hamlede kendime çektikten sonra, onun duyabileceği bir ses tonuyla konuşmaya, tabir-i caizse sokağın ortasında bağırmaya başladım.
"Sandığın kadar mızmız birisi değilim, inan bana! Her neyse sonra görüşü-"
Söyleyeceklerimi bitirmeden beni apar topar taksiye bindirdi. Önceki doğum günlerimi evde geçirdiğime üzüldüğüm için kendime kızdım. Hayatımın en güzel doğum gününü on yedi yaşıma girerken geçireceğimi tahmin etmemiştim. Annemin bu durumdan asla memnun olmadığını yüz ifadesinden bile çok net anlayabiliyordum ama birşey söylememeyi tercih etmişti. Onun beni buraya getirme amacı farklıydı ve gerçekleştiremediği için kızgındı sanırım. Ben ise dakikalar önce çikolatadan daha tatlı birisinden hediye almanın mutluluğunu yaşıyordum. Gözüm bir an bu gecenin bana kattığı en güzel şeye kaydı. Onu, nedenini bilmediğim bir şekilde sonsuza kadar boynumda taşımak istiyordum. Belki de boynumda yer etmesini sağlayan adamın, kalbimde 'Kelebek Etkisi' yaratmasından dolayı...
                          * * * * * * *

Şarkı : Müslüm Gürses - Paramparça

Kelebek Etkisi | 🦋✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin