#7. Bölüm#

48 19 9
                                    

Vakit kaybetmeden hemen koştum yanına. Kanlar içindeydi... Yapanı gördüm ama kim, Barış'ı neden bıçaklamıştı? Nabzını yokladım hemen. ATIYORDU! YAŞIYORDU!
"Barış?"
Gözlerini yarım yamalak açtı. Buz kesen elleriyle sarılmaya çalıştı bana.
"Prenses..."
Boğuk sesi beni daha çok tedirgin etti.
"Buradayım." Dedim onu sakinleştirmeye çalışır gibi. Ama ben daha kendimi sakinleştirememişken onu nasıl sakinleştirecektim? Acilen birşeyler yapmalıydım. Çok acil!

Yanımızdan geçen bir taksiyi, önüne atlayarak durdurdum, ama bu yaptığım çokta akıllıca olmasa gerek, şoför içinden inip yanıma geldi.
"Şu İstanbul'da bir tane akıllı adam olmaz mı be kardeşim? Niye taksinin önüne atlıyorsun, öldürecek misin kendini?"
Bize yardım edebileceğini düşündüm. Zaten bu saatte başka şansımız yoktu!
"En yakın hastaneye gidelim ama yardım etmeniz gerekiyor"  Parmağımla Barış'ı gösterdim. Yüzüme baktı.
"Ablacığım baştan söylesene şunu"
Ben arka koltuğa oturdum ve Barış'ı da güç bela dizime yatırdıktan sonra hastaneye gitmek üzere yola koyulduk. Birkaç kez adını seslendim ama duymadığına emindim.
"Yapanı gördünüz mü? Nereye gitti?"
"Gördüm ama tanımıyorum. Birkaç kişi peşinden gitti."
"Sokak kavgasıdır büyük ihtimalle, bu civarda çok olur. Zaten saatte geç olmuş. Ama üzülme! Güçlü birisine benziyor. Hem, kendini bıçağın önüne atacak kadar cesursa, bir o kadar da güçlü biridir. Ben niye anlattıysam bunu sana? Senin benden daha iyi bilmen lazım erkek arkadaşını. Üzme kendini, herşey olacağına varır!"  Sadece gülümsedim. Yaklaşık beş dakika sonra hastanenin önüne gelmiştik. Parayı ödeyip, verdiği teselliler için teşekkür ettim. İçeriden bir sedye ve dört hasta bakıcı, Barış'ı götürmek için taksinin hemen yanına geldiler. Dikkatlice taksiden indirmelerine yardım ettikten sonra peşlerinden gittim ama ameliyata alınmıştı. Takside gözyaşlarıma engel olabilmiştim ama artık olamıyordum. Suçlu hissediyordum. Çok suçlu... Onu bırakıp ayrılmamalıydım yanından... Belki yanında olsaydım, engel olabilirdim? Ama artık çok geçti... Ben ağlamaya devam ederken omzumda bir elin varlığını hissettim.
"İyi misiniz?"

Polis üniformalı adamın sorduğu bu soru biraz olsun kendime gelmemi sağladı. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
"Teşekkürler, iyiyim"
Bu söylediğime kendim bile inanmazken onun inanmasını beklemiyordum zaten.
"İfadenize başvurmamız gerekiyor. Memur arkadaş yan odada. Orada ifadenizi verebilirsiniz"
"Peki"
Bahsettiği odaya girip, gördüğüm kişiyi tarif ettim, ama çizim yapmak için yeterli değildi sanırım. Heyecandan bıçaklayan kişinin yüzüne bile bakamamıştım ki... Zaten anlatacak kadar fazla birşey bilmediğim icin, bir iki cümleyle, olayın benimle olan kısmını özet geçtim. İfade probleminden kurtulmuştuk en azından. Ama daha tonlarca problem vardı çözmem gereken. Mesela ilk olarak Barış'ın ailesi buraya gelmeden onları durdurmakla başlayabilirdim. Saat oldukça geç olmuştu ve bu saatte telaşlanmalarına hiç gerek yoktu. Danışmanın alt katta olduğunu bildiğimden, alt kata indim ve her ne kadar zor olduğunu bilsem de, bunu yapmak zorundaydım.
"Merhaba..."
Sesim oldukça çekimser çıkmıştı ama umursamadım.
"Buyrun, nasıl yardımcı olabilirim?" Benim aksine biraz daha iyimserdi.
"Biliyorsunuzdur, az önce acile bir hasta geldi ve ameliyata alındı"
"Bilgim var."
"Ailesine haber verdiniz mi?"
Bu kez hem korku, hem telaş sarmıştı sesimi.
"Hayır, daha aramadım. Bugün, olduğundan biraz fazla yoğunuz da, kusura bakmayın. O yüzden bilgileri yeni geldi hastanın. Şimdi hemen arıyorum." dedi özür diler gibi ve eş zamanlı olarak elini telefona götürdü.
"Durun durun! Şeyy... Ben aslında, sizden bunu isteyecektim. Ailesine en azından yarına kadar haber vermeseniz olmaz mı? Şimdi bu saatte, hem panik olurlar hem de magazin felan! Bilgilerde görmüşsünüzdür, iş adamının oğlu. Bugün yeterince gerildik, bir de magazincilerle uğraşmayalım şimdi. Çok rica ediyorum, benim için bu iyiliği yapın!"
Birkaç saniye yüzüme baktı, sonra durumu anlamış olmalı ki, cevap verdi.

"Benden istediğin çok zor, hatta imkansız bişey. Normalde bu teklifini görmezden gelmem gerek, ama-" Meraklı bakışlarımla adeta göz hapsine aldım onu.
"Ama gecenin bu saatinde ağlamaktan gözleri şişmiş bir kızı görmezden gelemem. Git elini yüzünü yıka ben halletmeye çalışıcam. Bu kıyağı da başkasına yapmam ona göre"
Göz kırparak söyledikleriyle, kalbimi kazanmıştı.
"Çok, çok teşekkür ederim. Bu iyiliğini asla unutmam"
Demek ki gerçekten kötü görünüyordum. Hatta acınacak haldeydim. Bu halimin bir iyiliğe mâl olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi ama sanırım söylediği gibi yüzümü yıkasam iyi olacaktı. En yakın lavaboyu kullanmak üzere koridorun sağından döndüm ve yüzümü soğuk suyla birkaç kez yıkadım. Eskisinden iyi görünmek ümidiyle, tekrar ameliyathane katına çıkarken, annem geldi aklıma. Beni merak etmiştir diyerekten elimi cebime attım, ama telefonum yoktu! Tabi ya! Telefonum çantamın içindeydi. Peki ya çantam? Allah kahretsin! Kafede mi unutmuştum yani? Barış apar topar kafeden çıkardığı için, unutmadan şaşırırdım zaten(!)

"Offf" diye sesli şekilde söylenirken, benimle birlikte merdiven çıkan bir hemşireye rastladım.
"Çok pardon, telefonunuzu kullanabilir miyim?"
"Tabi ama kısa olsun. Yukarıdaki hastaya acil bakmam gerek"
Beyaz önlüğünün cebindeki telefonu çıkarıp bana uzattı. Kafamı olumlu yönde salladıktan sonra, vakit kaybetmeden annemin numarasını tuşladım.
"Buyrun?" Diyerek açtı telefonu.
"Anne benim, Belis"
"Belis? Neredesin sen? Saatten haberin var mı?"
"Anne şimdi bırak saati de beni dinle. Kubilay kaza geçirdi, onun yanındayız"
"Ne? Durumu nasıl?"
"Bilmiyoruz. Ameliyattan çıkmadı daha"
"O kadar ciddi mi yani?"
"Evet..." Dedim pişmanlıkla ve hızlıca devam ettim.
"Haberin olsun istedim. Telefonum bizimkilerde kaldı, o yüzden bakamıyorum. Bugünlük burdayım, yarın yine haber veririm sana"
"Tamam kızım, çok geçmiş olsun. Sizde dikkat edin. Kubilay oğlum güçlüdür. Sağ salim çıkar ordan"
"İnşallah... İyi geceler sana"
Telefonu, hâlâ bıraktığım yerde bekleyen hemşireye uzatarak teşekkür ettikten sonra koşar adım merdivenleri çıktım.

Bütün sorunları hallederek geride sadece bir sorun bırakmıştım ; Barış...
Yine gözlerim dolmuştu. Ameliyathanenin önüne gittim ve yere oturup düşünmeye başladım. Ameliyata gireli bir saat oluyordu ama hâlâ hiçbir bilgi yoktu.
On dakikaya yakın zaman sonra, doktor çıktı içeriden ve onun çıkmasıyla benim yerden kalkmam bir oldu...

Kelebek Etkisi | 🦋✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin