Ayaklarımı sürüyerek Kral'a girdim. Kral bizim borçlarımızı çeken, her türlü sıkışıklığımızda cebimize para koyan, yeri geldiğinde son biraları ısmarlayan mekan. Adının hakkını verir. Bir mekan ve kişiler silsilesinden ziyade artık ben ve kusmuklu, sirkeli arkadaşlarıma yuva olmuştur.
-Aga bi 50lik, diyerek yüksek taburelerden birine oturdum. Cebimden çıkardığım sigarayı sakince yakıp uzun bir nefes çektim. Bu yüksek tabureleri neden üretirler hiç anlamam, otururken de zordur oturmaktayken de.
-Neli istiyor? Cüneyt yüzüme anlamsızca bakıyordu.
-Peynirli olmayacakmış.
-Ş. Peynir yemiş yani.
Gülümsedim. Artık rutine binmiş olan ilişkimiz beni sevindiriyordu bir yandan, bir yandan da boku yedik lan diyordum; alışkanlıklar kötüdür.
Elime aldığım tost ile koşarak yukarı çıktım. Yeşil uzanmış sigarasını izliyordu.
-Amına koduğumun kapısını açık bırakmayın diyorum, kedi kaçacak.
-Hadi bugün ballısın, sana aseton aldım.
-Zaten bunu ne boka sürdün bilmiyorum, ben sevmem böyle şeyler. Dedi yeşil.
-Sirke fikri nerden çıktı?
-Evdeki en tesirli madde buydu; ne saçma bir evimiz var lan, bugün farkettim hiçbir şeyimiz yok, birimiz geberene kadar içiyor. Öbürü kral'dan çıkmıyor, tamam arkadaşım anlıyoruz aşıksın da borç aldığın adamla olmaz, baban gibi bir şey oldu o senin.
-Kendine lafın yok mu yeşil?
-Kendimin Allah belasını verdi ne olacak. Neyse şu Ş.yi ne yapcaz bilmiyorum canını fena yakıcam sonunda.
-Ben konuşurum bi' olmadı sen kulağını çek. Bu arada kral selamını yolladı.
Yeşil:
-Cüneyt orda mıydı? Ne konuştunuz?-Pek bir şey konuşmadık. Rutin şeyler. Tostunu sordu, Ş.'yi sordu. Çok durmadım zaten bir sigaralık kaldım.
Tavana bakıp gülümsemekten kendimi alamıyordum.-Yine aptallaştın, akşam birlikte gidelim de seni hizaya sokayım biraz, olmayacak böyle avanak avanak.
Asetonu üstüne fırlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL
General FictionOmuzlarından baktı: yeşil. Yorgun ve telaşsız. Bekleyeni yok. Zamanı yok. Düşüncesi yok. Bitmiş. Gitmiş. Bırakmış. Hepsini, her şeyi. Yeşil affedilmeyi bekliyor.