Delphi Gözünden
"Nihayet!" diye bağırdım. Gülmeme engel olamıyordum. Başarmıştım. Nihayet o kâbustan kurtulmuştum işte! Yarım kalan işimi bitirebilirdim artık. Bunu düşünmenin bile verdiği keyifli duygu ile titredim. Kim bilir babam benimle ne kadar gurur duyacaktı. Sadece babamı canlandırmakla kalmayacak, ölen bütün ölüm yiyenleri canlandıracak ve Azkabandaki dostlarımızı da kurtaracaktım. Nasıl kaçtığıma gelirsek, o kadar da zor olmadı. Bir dostumun yardımını aldım. Sirius Black olayından sonra ruh emicilerin hayvanları algılayamadıklarını öğrenmem işimi fazlasıyla kolaylaştırmıştı. Hemen buluşma yerimize cisimlendim. Herkes buradaydı. Yeni kişiler de görüyordum. Beni gördüklerinde hepsi ayağa kalktı. Bu odadakilerin çoğu benim gibi intikam istiyordu. Lord Voldemort başta olmak üzere diğerlerini de canlandırmak istiyorlardı. Hatta bazıları ölen diğer ölüm yiyenlerin çocuklarıydı. Hepsine oturmaları için işaret verdim ve ben de masanın başına oturdum ve oradakilerle sohbete başladık. "Görüşmeyeli büyümüşsün kardeşim." dedim yavaşça Ivy'e dönerek. Gülümsedi. "Seni nihayet görmek güzel.". Ardından diğer kardeşime de döndüm. "Vay canına, sen de öyle.". O da gülümsedi. Ardından gözüm yeni gelen iki kıza takıldı. Biri fazlasıyla sert bakıyordu ve aşırı depresif bir hali vardı. "Aramıza yeni katılanları görüyorum..." kafamı hafif yana yatırıp gülümsedim. "Acaba kendilerini tanıtmayı düşünmüyorlar mı?". Bunu demem üzerine sarışın bir kız ayağa kalktı ve kendinden emin bir biçimde konuştu. "Ben Melisa Lestrange.". "Memnun oldum Melisa. Peki ya sen?". Depresif görünümlü kız ayağa kalktı. "Ben Hydra Orion.". Kızın bunu söylerken biraz sesi titredi. Bu iki kızı da sevmiştim. "Seninle de tanışmak güzel Hydra. Neyse, artık konumuza geçmenin zamanı geldi." . Gözlerimle herkesi süzdüm. Hepsi hazırdı. "Planımızı nasıl gerçekleştirebileceğimiz hakkında önerisi olan?". Herkes garip fikirler ortaya sunmaya başladı. Kimi yeni büyüler denemeyi, kimi ruh aktarmasını, kimi de 3 yadigardan olan diriltme taşını kullanmayı öneriyordu. Açıkçası şu diriltme taşı aklıma çok yatmıştı. Fikri sunan kıza döndüm. "Açıkla Sara Grindelwald. Bu taşı nasıl bulabiliriz?". Kız başta hafif paniklese de konuştu. "Büyük babamın üç yadigara sahip olma arzusunu hepiniz bilirsiniz. Onun notlarından birkaçını buldum ve bu notlar büyük ipuçları içeriyor. Ayrıca taş en son Hogwarts'ta bırakılmış. Harry Potter tarafından.".Alison Gözünden
Konuşmakta olan Sara'nın sözünü kesip odaya daldım. Belli ki fazlasıyla geç kalmıştım. Yağmurdan dolayı da sırılsıklamdım ve bir an herkes bana garip garip bakmaya başladı. Onlara "ne var be!" bakışı atıp konuşmaya başladım. "6 yıldır Hogwarts'da okuyorum ve yasak ormanın her yanında o taşı aradım. Biri çoktan onu almış olmalı.". Sözümü bitirdikten sonra ablam Delphi'nin yanına oturdum. Merlin... Onu cidden özlemiştim. Annelerimiz aynı olmasa da küçüklükten beri çok samimiydik ve hep babamı geri getirmenin ve dünyaya hükmetmenin hayallerini kurardık. İç çektim. Sara sözünün kesilmesinden dolayı hafif bozulmuştu fakat belli etmeden devam etti. "Herneyse. Onun nerede olduğunu bence bulabiliriz. Eminim ki ipuçları vardır.". Kızın tekrar sözünü kestim. "Evet, ipuçları vardı. Hepsini topladım.". Cebimden bu ipuçlarını ve teorilerimi yazdığım minik defterimi çıkarıp masaya koydum. Herkes dikkatle incelemeye koyuldu. O sırada bir kız hışımla odadan çıkmak için ayağa kalktı. Bu kız Lakaisha idi. Kızın bir anda boyu uzamaya ve saçları sarıya dönmeye başladı. Bu işte bir iş vardı. Yoksa... bir ajan içimize sızmayı başarmış mıydı. Kızın ayağa kalkmasıyla ben de kalktım ve ani bir refleksle onu yakasından tuttum. Kız bir anda başka birine dönüşmüştü. Bu kızı tanıyordum. Bir Black'ti. Kız bana bir yumruk attı ve kaçmaya başladı. Delphi onu dondurmuştu. Herkes hâla olanların şokundaydı. O sırada içeriye 2 kişi daha girdi. Olaylar çok ani gelişiyordu.Artemis Gözünden
A planı başarısız olunca devreye B planı girmişti. Lyna'ya içirdiğimiz çok özlü iksirin etkisi umduğumuz kadar uzun sürmemişti. Delphi'nin kaçış haberinden sonra biz de kendimizi hemen Kanada'da bulmuştuk. Scorpius ve Albus bu sefer maalesef bize katılmamışlardı. Tabii ki aileleri izin vermemişti tekrar kendilerini tehlikeye atmalarına. Ayrıca sırf bunun için de başka şehre taşınamazlardı. Fakat James bizimleydi. O da Isla gibi okuldan bir süre uzaklaştırılmıştı ve bunun için mutluydu. Ben ise ablam Alate'de yeni bir iş bulunca buraya onunla gelmiştim. Herneyse, şu an konudan fazlasıyla saptık. Lyna'yı dondurdukları an James, ben ve Isla içeriye daldık. Ben kedi formumda olduğumdan kimse beni farketmeden içeriye sızabildim. Isla ve James ise onlara yöneltilen büyülere ustaca karşılık verip dikkat dağıtıyorlardı. Hemen kedi formumdan çıkıp masadaki notları cebime attım. O sırada Isla bir çığlık attı ve onun çığlığıyla aniden öne eğildim. Büyü beni sıyırmıştı. Hemen asamı aldım ve rastgele büyüler savurdum. O sırada üzücü bir şey farkettim. "Mel?! S... Sen burada ne arıyorsun?!"Nihayet bölüm atabildim ksndjsb! ♥️
Sizce Delphi'yi Azkaban'dan kaçıran kimdi?
Melisa orada ne arıyor?
Sonaki bölümde ne olacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alate Cadılık ve Büyücülük Okulu (Katılımlı)
Fantasy♡ Hogwarts'dan tutun Ilvermony'e kadar dünyada birçok büyü okulu olduğunu biliyoruz. Alate de bunlardan biri. Katılmaya ne dersin? . Ara Verilmiştir 🌟İlk Katılımlı Büyücülük Okulu🌟 Bütün hakları Alate'nin gizli odalarından birinde saklıdır.