1. Bölüm

373 18 10
                                    

Multimedia: Dolunay

_______

Hayatımın aşkını bizim evimizde ve başka biriyle yakaladıktan sonra bu eskimiş, kullanılmaktan bok rengine dönmüş bar taburesinde tam 4 saattir oturuyordum.

Ah, ah Kim derdiki Dolunay'ın bu günleri yaşayacağını. Ya ben Dolunay Keskin'im nasıl bu hataya düştüm. Aptal kafam! Aptal! Aptalsın işte. Hayatıma geri dönüp bakınca görülen tek şey, hayal kırıklıkları ve benim sadece 'ona' karşı gösteremediğim özgüvenim var. ''Kapatıyoruz Hanımefendi.'' Barın sahibinin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Yaşlı gözlerim ve uçmuş beynimle ona ''Tamam.'' dedim.

'Pat!' geldiğimden beri yanımda en az 45 tane bardak kıran çocuk, 1 bardak daha kırdı ve kahkahalar eşliğinde gitti. Hayat kahkaha atacak kadar güzel değildir!

Eteğimin açılmasını önemsemeden tabureden kayarak indim. Tezgahtaki dolu bira şişesini gördüğüm gibi kapıp barın çıkışına doğru yürümeye başlamıştım ki daha 2 dakika geçmeden yine kahkaha sesleri kulaklarımda yankılanıp hıçkırıklarımı bastırdı. Durun artık lanet olasıcalar! Niye durmuyorsunuz! Zaten altüst olmuş sinir sistemime bir kırbaç daha vurdu. ''Ne diye kahkaha atıp duruyorsun şizofren! Kes sesini artık!'' Çocuk sanki söylediklerimi duymuyormuşçasına deli gibi gülmeye devam etti. ''E yeter ama artık çarpıcam iki tane suratına!'' Diyerek kafamı ona bakmaya zorladım. Dağınık, uzaktan bile yumuşaklığını belli eden sarının herbir tonunu barındıran saçları, ince kıvrımlı dudakları alayla kıvrılı bir biçimde beni baştan aşağı süzüyordu. Normalde olsa bu yaptığını hoş karşılardım ama hayatımı adadığım sevgilim tarafından ihanete uğramamın üstünden daha bir gün bile geçmemişken ister istemez yanlış anlıyordu insan.

''Ne var? Ne bakıyorsun bana öyle?'' Çocuk gözlerini kısarak inci gibi dişlerini gösterip bir kahkaha daha patlattı. ''Uğraşamayacağım seninle ne halin varsa gör.'' diyerek oturduğum kaldırımdan elimde bira şişesiyle kalkıp sendeleyerek yürümeye başladım. Henüz birkaç adım atmışken kolumda farklı bir ten hissedip çığlık atarak ittirmeye çalışmam bir oldu. Kolumu tutanın az önce tabiri caizse psikopat olan çocuk olduğunu anlayınca derin bir nefes verdim. Hayvan! ani hareketiyle nasılda korkutmuştu beni öyle! ''Nereye gidiyorsun ufaklık? Daha eğlencem bitmedi.'' Ne dediğini anlamam biraz zamanımı almıştı çünkü lanet olasıca her şey pusluydu, bulanıktı, hissizdi. Baktığım her yerde o kızın yüzü vardı. Benim dağılmış makyajımın, göz çevrelerimin ağlamaktan morun binbir tonuna bürünmüş görüntüsünden bahsetmiyordm bile.

''Ne eğlencesi? Ben kendi dertlerimde boğuluyorum birde senin mutluluk kahkahalarını mı dinleyeceğim? Çok beklersin gidiyorum ben.'' Diyerek kolumu elinden sertçe çekip yürümeye başladım. Dengesiz şey. Ne olurdu yani neden bu hale geldiğimi sorsa, neden sarsılırcasına ağladığımı, birden durgunlaşıp aniden hırçınlaşmamın sebebini sorsa ne olur. Ama yok! O erkek. Bizler üzülemeyiz, hata yapamayız hakkımız yok çünkü buna.

Kendi duygularımla savaş içerisine girip derin düşüncelere dalmışken birkez daha hıçkırarak biramdan büyük bir yudum aldım. ''Bünyenin kaldıramayacağı kadar içme ufaklık, şurada ölüpte başıma kalmanı istemem.'' Bu çocuk rahat bırakmayacakmıydı artık beni. Ciddi anlamda başımı ağrıtıyordu. Ne konuşmak istiyordum nede başka bir halt, sadece hiçbir şey düşünemeyecek kadar içip sonrasında da evde güzel bi uyku çekmek istiyordum hepsi bu. Ah, tabi gidecek bir evim olursa. ''İstersen birlikte içebiliriz? Sen de iyice sarhoş olduğumdan emin olduktan sonra istediğin gibi davranabilirsin. Nasıl fikir?'' Kelimeler ağzımdan geveleyerek çıkmıştı. Daha ne kadar aptalca
davranabilirdim acaba! An itibariyle beni korup kollayacak, yanında olmaktan, sarılmaktan, birlikte uyumaktan mutluluk duyacağım bir sevgilim olmadığına göre sorun olmasa gerekti. ''Daha iyi teklifler almışlığım var ama bunuda gözden geçireceğim.'' dediğinden sonra baygın bakışlarla gözlerinin içine bakmaya başladım.

Bu çocuk dalga geçtiğimi falan düşünüyordu galiba. Oysa ben gayet mantıklı bir teklifte bulunduğuma emindim, hem ukala hem aptal. Ciddi bakışlarımla gözlerine bakmaya devam ettiğimden anlamış olsa gerek, şaşkınca kirpiklerini kırpıştırıp ''Sen ciddisin?'' dediğinden sonra abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. ''Tabiki ciddiyim aptal. Her şeyimi saatler önce kaybettim zaten ne önemi var?'' sesim sonlara doğru fısıltı gibi dökülmüştü dudaklarımın arasından, omuz silktim. Gerçekten ne önemi vardı? Canımı verebilecek kadar sevdiğim, onun için bütün ailemi karşıma aldığım çocuğun ihanetine uğramıştım. Hayata, aşka, erkeklere, sadıklığa karşı güvenim sarsılmıştı birkere ne önemi vardı? Beni bu bok çukurunu aratmayan düşüncelerimden alıkoyan şey psikopat çocuğun nefesini yüzümde hissetmem olmuştu. Sahi hangi ara biz bukadar yakınlaşmıştık. Daha da önemlisi benim kalbim neden göğüs kafesimden fırlayacakmışçasına atıyordu.

Buz gibi havada kolaylıkla hissedebildiğim sıcak nefesi busefer de kulağımın dibindeydi ve söylediği şeyden sonra benim için artık zaman durmuştu. ''İçme sırası sende kaldı."

_______________________________

İlk çalışma olduğundan dolayı kısa ve biraz saçma gelebilir ama ilerleyen bölümler daha heyecanlı ve biraz komik birazda duygu yüklü olucağından emin olabilirsiniz, kurgu hazır ve yazmak cidden zor tıkanıyo insan iyi okumalarr xx

SARHOŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin