2. Bölüm

310 18 3
                                    

Bölüm şarkısı var en sevdiğim coverlardan birisidir ayrıca bölümü onu dinleyerek yazdım. Yani şarkıyı dinleyerek okursanız daha iyi olur aşkımlar :D İyi okumalarr

_________________

Teklifi sunan ben değil miydim, şimdi neden iliklerime kadar korkuyu en saf haliyle hissediyordum. Canım acıyordu. Ciddi anlamda canım acıyordu ve ben buna dur bile demiyordum, diyemiyordum. Şimdi ne yapacaktım? Nefeslerimizin birbirlerine karışacağı kadar yakınımdayken, buda yetmiyormuş gibi okyanus rengi gözlerini gözlerime dikip ruhuma dokunuyorken ne yapabilirdim ki.

Ruha dokunmak? Bu çok uçuk bir söylenimdi. Bir elin, üstündeki bütün damarların bir bir ortaya çıkacak şekilde boğazıma sıkıca sarıldığını hissediyordum. Yeni doğan bir bebeğin ciğerlerine giden ilk oksijenin tattırdığı o yakıcılık hissinin kat ve katını hissediyordum. Kim yapıyordu bunları bana? Kim yaşattırıyordu bilmiyordum. Eğer izin vermezsem kimsenin beni üzemeyeceğinin de farkındaydım ama olmuyordu işte. Lanet olasıca hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Masmavi gözler beklentiyle gözlerimin içine bakarken herhangi bir şey demem gerektiğini hatırlatıyordu bana.

''B-ben mi?'' Lanet. Kekelemiş miydim ben? Bakmamak için kendimi kastığım biçimli dudakları yeniden alayla kıvrılırken ''Evet sen ufaklık. Zaten böyle şeyler için yaşamıyor musunuz?'' demişti. Soru sorar gibi çıkmamıştı kelimeler ağzından, buram buram alayın kokusunu çok net almıştım. Özenle seçiyordu sanki söyleyeceklerini. Dudaklarını her konuşmak için açtığında enkaza uğratan can yakıcı harfler kullanıyordu. Ama bilmiyordu, ben zaten kendim başlıca bir enkazdım. Konuşmak için birkaç defa ağzımı araladım ama ne diyebileceğimi kestiremiyordum. Zerre sinirlenmemiştim ona, benim öfkem kendimeydi. ''Az daha benliğime duyduğum güvenden şüphe duyacaktım. Görünüşe bakılırsa buda işe yaramadı, ben seni daha yaratıcı bir şey bekliyordum yazık.'' öyle ruhsuz, duygudan yoksun bir şekilde çıkmıştı ki kelimeler dudaklarımın arasından, saliseler arasında yaşanmış olsada bi an afalladığını gözlerinde görmüştüm. Ah şu her boku yansıtan gözler.

''Bir teklifte bulundun arkasında dur bari küçük. Kelime oyunları yapma bana.'' Cevap vermek istemiyordum. Ne söylersem söyleyeyim her dediğime bir cevabı vardı çünkü. Uğraşamayacaktım.

Ağır adımlarla yanından geçip giderken bakışlarını tuhafta olsa sırtımda hissediyordum ve bu his tüylerimin diken diken olmasına yetiyordu. Bir şeyler mırıldandığını duyar gibi oldum ama açıkçası pekte umrumda değildi. Başım felaket ağrıyordu ve heran yere yığılacakmış gibi hissediyordum. Anlık gelen duygu yoğunluğuyla tutuşurken öfkeyle bağırarak bira şişesini duvara fırlattım. Kalbim de böyleydi işte. Paramparça. Başımda bitmek bilmeyen uğuldamalar vardı, kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordum. Ellerimi uzun kahve tonlarında dalgalı saçlarıma daldırarak çekiştirmeye aynı zamanda da bağırmaya başladım. Sanki böyle yaparak her şey bitecekmiş de huzura kavuşacakmışım gibi.

Derin derin nefesler alarak sakinleştiğime inandıktan sonra caddeye doğru yürümeye başladım. Taksi çevirip Ase'nin yanına gitmem gerekiyordu. Evsiz, ailesiz, parasız, yıkık dökük biri olmak felaket hissettiriyordu. En azından Ase beni anlardı. Ogün'ün bana yaptıklarını öğrendikten sonra yaşatmazdı onu. Sülalesine kadar küfreder yine de rahatlamazdı. Bende belki kendimi bu şekilde biraz daha iyi hissederdim. Evet, evet kesinlikle Ase'ye gidecektim. İlk defa şans bana olumlu yaklaşırken fazla beklemeden bir taksi durdurup arkaya geçtim. Aselerin adresini de tarif ettikten sonra başımı cama yaslayıp göz yaşlarımı serbest bıraktım. Gitmiyordu o lanet olasıca alt alta üst üste olmuş görüntüleri zihnimden, kalbimden, kulaklarımdan gitmiyordu. Nasıl yapabilmişti bunu bana, neden yapmıştı aklım almıyordu. Yetememiş miydim acaba ona, düşündükçe çıldırmanın eşiğine geliyordum.

SARHOŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin