Bölüm 2

13 1 4
                                    

"Ulan dua et şu an hiç vaktimiz yok. Yoksa ben sana yeni aldığım takım elbiseden kusmuğunu ağlaya ağlaya temizletmesini bilirdim."

Çok şükür Allah'ım iyi ki kötü adamlar peşimizde.
Buna da şükredeceğimi hiç düşünmezdim. Annem hep derdi her işte bir hayır var diye.

"Ne kadar var gideceğimiz yere?"

"Arabaya mı biniyorsun lan bu nasıl soru?
Taksimetrem yok maalesef. Çeneni kaparsan bana da hızlı geçer sana da."

Haydaa. Ne dedim ben şimdi. Sıkılmıştım. Omuzda olmak havalıydı ama çok rahatsız ediciydi. Zaten ne yediysem onu da yola boşalmıştım. Midemde hiçbir şey yoktu. Guruldamadığına dua etsin o. Ama ben acıktım. Ve kafam aşağıya sarktığından beynime çok fazla kan gitmişti. Kıpkırmızı olduğuma emindim. Görseler yanlış anlayabilirlerdi. Gerçi şu an kimin umrundaydı ki? Aklıma arkadaşlarım geldi. Onlar beni bulamayınca en son annemleri ararlardı. Olamaz..

"Bir sorunumuz daha var."

"Senin ağzından mutlu bir haber çıkmasının mümkün olmadığını düşünüyorum zaten. Söyle."

"Arkadaşlarım beni çok aramışlar. Telefondan annemi ararken gördüm. Beni bulamayınca önce annemi sonra da polisi arayabilirler. Onlarla bir iki kelime etsem hiç fena olmaz."

"Omzumdayken beceremiyor musun?"

"Farkında mısın bilmiyorum ama magmayla aramızda çok mesafe yok. Yeryüzüne çıkmanın hayal olduğunu düşündüğüm bir yerdeyiz. Ve sen neden aramadığımı soruyorsun."

"Farkında mısın bilmiyorum ama benim yaptığım bir tüneleyiz ve tabiki de her şey düşünüldü. Burda telefon çekiyor. Denemen yeterliydi. Tabi biraz da zekaya dayanıyor bunu düşünmek ama şimdilik o kısma pek ihtiyacım yok."

Arka cebimden zorla telefonumu çıkardım.
"Hay bin çikolata aşkına. Çekiyor. Lan bu benim evimde bile çekmiyor be."

Adam çok pis gömüyordu.

Arkadaşlarımdan Gamzeyi aradım. Bir çalıştan sonra açtı

"Nerdesin kızım sen ya? Meraktan öldük burda. Herkes seni arıyor. Sibel teyze kötü olmasın diye de bir şey diyemedik kadına. Hemen fenalaşıyor. Sabahtan beri seni arıyoruz."

Alabildiğim nefesi alıp zor da olsa konuşmaya başladım.

"Sakiiin. Naptınız ya. Önemli bir şey yok yaşıyorum. Telefondan önemli bir haber aldım. Gitmem gerekti. Meraklanacak önemli bir şey yok. Bana da bir şey olmadı. Şimdi yine işim var meraklanmayın diye aradım. "

"Gökçe sen gerçekten buna inanacağımı mı zannediyorsun? Sen telefonla konuşurken suratının halini gördün mü ? Bembeyaz kesilmişti yüzün. Beton gibiydin kızım. Bide iyiyim diyorsun."

"Sana da bir şey yutturulmuyor heh. Bak iyi olmasam arayamazdım. Ama bir şeyler olduğu konusunda hemfikiriz. Anlatacağım ama gerçekten şu anda önemli sorunlarım var. Benden haber bekleyin. Anneme bir şey söylemeyin yeter."

"Espri yapabilecek haldeysen tamam ben ikna oldum. Ama en kısa sürede haber vermeye çalış."

"Bak annem sorarsa sizdeyim falan dersin bana da mesaj atarsın. Okurum ama cevap veremeyebilirim. Ne zaman döneceğim belli değil."

"Ağzından çıkanı kulağın duysun Gökçe. Ne demek belli değil?"

"Kızım meraklanma hemen bak şimdi kapatmam lazım vaktim yok. Ben sana haber vereceğim öpüyoruuumm. Baaayy."

"Ama Gökçe böy..."

Bu kız gerçekten beni iyi tanıyordu. Beni iyi tanıyan biriyle uğraşmak ne zordu.

ŞİVALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin