ஐﻬ2 YABANCI
Hayat birine yaşam nefesi ikram ederken diğerine ölüm zehrini ikram edebilen bir kiracı. Bizler her şeyden habersiz şaşkın misafirler. Ölümse bir gün kapıyı çalacak ev sahibi...
Herkes kendi hayatının yabancısı adeta.
Şu anda buz gibi havada, bir motorla giden insan ben olmamalıydım. Tanımadığım bir hayatın başrolü olmak beni bilemediğim bir hiçliğe sürükleyebilirdi. Süratlendikçe içimi ürperten bu motor, okula gitmeyişim ve eve döndüğümde başıma alacağım belalar şu an ağlama isteğimi kuvvetlendiriyordu."Hâlâ peşimizdeler mi?" Bir elimi motorun kenarına sabitleyip arkama baktım. Onlara dair hiçbir iz görmemek içimi biraz da olsa rahatlattı. "Hayır." Hiçbir şey söylemeden hızlanmaya devam ederken soğuktan kızaran ve titreyen parmaklarımı dizginleyemiyordum. "Beni artık bırakır mısın?" Dediğimde yeniden bir sessizlik ile muhatap olurken yaptığı ani bir manevra ile kendimi ona tutunurken buldum. "Beni indir diyorum sana!" Sesimi yükseltmeme karşı bir tepki vermezken içimden bir his yanlış bir yolda olduğumu haykırıyordu.
"Kes sesini." Uyarısı ile biraz da olsa susmaya çabalarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Okuldan kaçma isteğim gerçek olmuştu evet, bu sefer de hayatım tehlikeye girmişti. Resmen bir hırsızın esiri olmuştum. Üstelik bu şehrin birçok yerini bilmezken nereye doğru ilerliyor olduğumuzu anlamama imkan yoktu. Kimseden yardım istemeyemezdim.
Yaklaşık on dakika sonra büyük, metruk binalara arasında durduğumuzda hemen yere indim. Güneşin unuttuğu bir sokakta olmalıydık, her yer duman grisi bir renkteydi. "Beni neden peşinde sürüklüyorsun?" Başındaki kopüşonu çıkarıp yüzünü ortaya çıkardı. Sarı ve kahverengi arasında kalmış kumral saçlar, orta kalın kaşlar ve kahverengi gözler... Böylesine masum bir yüz hattının bir hırsızda bulunması da neydi peki?
"Seni peşimden sürüklemedim. Sen motora bindin." Elimdeki pırlantaya benzer cismi sıkarken koşarak eve dönmemek için kendimi zor tutuyordum. "Beni buna zorladın. Hem bir hırsızsın değil mi?" Bunları dikkate almadan avcunu açıp yüzüme baktı. "Ver şunu." Elimi arkama götürüp nedenini bilmediğim bir öz güvenle konuştum. "Vermiyorum."
O an, kahverengi gözler binlerce şimşeği bir araya getirip üzerime bıraktı. Beni korkutuyordu. "Ver, gitmene izin vereyim." Buna bir an inanıp hemen avcuna uzatmak istedim ama elim cismi kavradı. Yüzüne bile bakmadan arkamı döndüğümde bileğimden çekilmem ile çatık kaşların esiri olmam bir oldu. "Aptal."
Onun peşinde sürüklenmeye devam ederken sızlanmaya başladım. "Bırak gideyim, kimseyle konuşmam bile. Hatta senin yüzüne bile bakmam. Hadi bırak." Beni duymazlıktan gelerek içeriden birtakım sesler gelen binaya girdi. Bana doğru eğilip fısıldadığında içim ürperdi. "Konuşma." İçeriye adımımı attığımda birkaç ürkünç görünümlü adam yüzüme şaşkınca baktı. Arkamdaki genç beni omuzlarımdan tutup öne doğru ilerlettiğinde karşımızdaki yaşlı adam konuştu.
"Bu kız kim Yekta?" Adını öğrenmiş olmam benim için bir mana vermezken tok sesi zihnime mührü bastı. "Emaneti çalan kız, bu."
Ben, artık kendi hayatımın yabancısı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BUKET ATEŞ
Historia CortaAteşle büyüttüm kuru yapraklı çiçeklerimi, Belki yanarsın diye. Belki de beraber yanarız. Bir buket ateş ile.