ஐﻬ BİR BUKET ATEŞ ஐﻬ

3 1 0
                                    

ஐﻬ5BİSİKLET

Hayal kırıklığı...

İçimde büyüdükçe büyüyen, nefretimden cesaret alan o his tüm uzuvlarımı  hareket ettirecek kadar güçlü şimdi. Dün, penceremin önünde nedensiz bir güvenle onu bekleyişim, gelmeyişi ve hüznüm bugüne mutlu uyanmamı engelliyordu. Ama ayakta kalmak, düşürmez değildi. Tutunacaktım.

Aynanın karşısından kendime baktım. Gayet derli toplu bir giyinişe sahiptim bugün, saçlarım örgülü, yüzümde tüm kusurlarımı silmiş bir tebessüm. Ağlayarak uyumamış gibiyim, dün hiç var olmamış gibi. Güzel görünüyorum. Sanırım.

Odamdan çıkıp, üzerime montumu geçirdim. Mutfakta kısa bir kahvaltı etmem gerekiyordu ancak iştahımın olmaması bunu da es geçmeme neden oldu. Ayakkabılarımı giydim, dışarıdaki hava düne göre sıcak olarak nitelendirilebilirdi. Nahoş bir esinti vardı bugün, okula yürüyerek gitme havasındaydı.

Ta ki karşıdan Yekta gelesiye dek...

Ona hiçbir şey olmamış havası vererek baktığımda birbirimize doğru yürüyorduk. İtiraf etmek gerekirse, o gerçekten iyi görünüyordu. Beddualarım tutmamıştı demek ki. "Günaydın, Çiçek." Ellerim cebimde umursamaz bir tavırla karşılık verdim. "Sana da." Kahve gözleri yüzümü tarayıp gözlerime dikkatle baktığı an hızla başka bir yöne baktım. İleriye doğru yürümeye başladığımda yanımdan ilerliyordu. "Dün, beni bekledin değil mi?"

Kurşunu hemen sıkmıştı sarmaşık dolu göğsüme.

Küçük bir yutkunma geçirip asfaltı izlerken içimden sakin olmamı dileyerek konuştum. "Hayır, beklemedim." Kaşları biraz yükselip eski yerini bulduğunda elektrik direğinin yanında duran iki bisikleti fark etmem ile dikkatim dağıldı. Biri büyük, diğeri ondan biraz daha küçük iki bisiklet yan yana konulmuştu. O sırada Yekta konuştu. "Hava çok da soğuk olmadığı için bisikletle gidelim istedim." Benim duyamayacağımı düşündüğü bir ses tonuyla ekledi. "Bir özür mahiyetinde."

O bisikleti alıp caddeye çıktığında ben de arkasından gitmeye başladım. Güneş yeni yeni kendini gösterirken bisiklet sürmek günü, insanlara ben açıyormuşum gibi hissettirdi. Yekta, bana kısa bir bakış atıp tek elini serbest bıraktı. Beni umursuyor muydu, yoksa gerçekten onu beklediğimi hissedip dikkatimi mi çekmeye çalışıyordu? Ki bir gün önceden tanıdığı ve adını bilmediği bir kıza ne kadar değer verir orası tartışılırdı.

Caddelerde hüküm süren sessizliğe birkaç ses getirmek adına elini cebine götürdü. Telefonunu çıkarıp bana doğru uzattığında yüzüne baktım. Ne istiyordu? "İstediğin herhangi bir şarkıyı açabilirsin." Sözlerinde ve bakışlarında bana kondurduğu acıma hissini es geçemezdim. Hafifçe tebessüm ettim. "İyi hatırlattın." Elimi cebime atıp kulaklığımı ve telefonumu alıp  herhangi bir şarkıyı açtım. Tekrar bisiklet sürmeye dönerken arkamda kalmış olması beni duraksatmadı.

"Hay, ben böyle işin." Deyişini duydum. O bunu bilmeyecekti, yani kulaklığımın bir tekinin çalışmadığını. Sanırım bunun bir gün bana yarar edeceğini hiç düşünmemiştim.

Yekta, hızını arttırıp yan hizamda ilerlerken pedala daha  da yüklendim. İçimde nedensiz bir öfke kol gezinirken onda hiçbir tepkininin var olmaması beni kırıyor değildi. Eh, benimle uğraşmamak istemesi gayet doğaldı.

Nihayet, okul yolunun tenha sokaklarına geldiğimizde Yekta birden sağdaki yola saptı. Ne yani, okula  bırakmaktan kastı bu muydu? En azından kapının önüne kadar getirebilirdi.

Okulun kapısının önüne gelip fren yaptığım sırada tam dibimde bir tane daha bisiklet durdu. Ah, Yekta. Karşı karşıya olduğumuz için yüzüne bakmak zorunda oluşuma lanet ederken uzanıp kulaklığımdan birini çekti. Kulaklığım yere doğru uzanırken etrafımızdaki insanların gitmesini bekliyorduk. Ulvii bir sessizlik onu böyle bırakıp gitmemi isterken dudakları aralandı.

"Bunlar, tesadüf değil." Ellerini kendi direksiyonundan alıp benim ellerimin üzerine koyarken artan şaşkınlığımın üzerine biraz daha merak serpti. Nedensiz bir heyecana vardı o an kimsenin duymaması adına eğilip fısıldadığında. "Benimle karşılaşman, bu oyunun içerisine hapsolman bir tesadüf değil." Bir tepki veremiyordum, lâl olmuştum adeta. Sadece bir fısıltı kaçtı sessizliğimden. "Nasıl?"
Çok fazla itiraf yaptığı için konuyu değiştirip gözlerini gözlerimin en derinine dikti. "Beni bekledin, üzüldün hatta ağladın."

Sessiz kaldım. Çektim  ellerimi, ellerinin altından yüzüne en kırgın bakışımla bakarken. "Daha dün tanıştığım birine güvenip onu bekleyecek kadar aptal değilim. Beklemedim, üzülmedim."

Bir an ondan hiç beklemediğim bir şey yaptı. Parmakları yanağım ve gözüm arasında bir yerde konaklarken hafifçe tebessüm etti. "Ama ağlamışsın." Kaşlarımı çattım. "Hayır ağlamadım." Gözleri, parmaklarının altında kalan ufak tefek çillerimi hecelerken konuşabildi. "Ağladın."

Ben ağlamamak adına kendimi sıkarken ciğerimin ıslak mektuplarına mühür bastı. "Yalan söyleyerek kendini yorma. Böyle güzel bir ağlayışı istesen de saklayamazsın küçük kız."

BİR BUKET ATEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin