ஐﻬ4 KAYBOLMAK
Sanırım, kalkmak için hep düştüm. Sevdim, kalbinden yuvarlandım, aşık oldum gözlerinden kayıp kayboldum, unuttum zihinlerde görünmez oldum, hatırladım anılarda ağladım. Kalkmak için hep düştüm. Ve ben yerden kalkamıyorum. Sanırım...
En hakikatli düşüşlerimden birindeyim şimdi. Kalktığım an başıma neler gelecek bilmem. Bilsem, belki hep koşmazdım kendime. "Ne dedi sana?" Yekta, belki de yirminci kez soruyordu bu soruyu. Bir şey söyleyemiyor olmama rağmen ısrarcıydı. Belki bir saat olmamıştı yüzünü göreli. Neydi bu başıma açtığı belalar?
"Neden suçu üzerime attın, neden bunlara beni âlet ediyorsun?" Öylesi bir ruhsal çöküş içindeydim ki gözlerimin hafifçe dolmasına engel olamadım. Bakışları sertliğini yitirip kısılırken diğer adamlardan uzak oluşumuza dikkat ederek konuşuyordu. "Orada kalsaydın, bir delil olurdun. Ben hem kendimi kurtardım hem suça ortak ettim belki ama artık eskisinden daha güvendesin." Eskisinden daha güvenli olmak benim umrumda değildi. Artık bir hırsız sayılırdım, belki daha çok hırsızlık yapacaktım. Bunlar ismimi kirletecek şeylerdi. Ki adım da artık sahteydi.
Çiçek...
"Beni neden bu işe bulaştırdın diye sordum." Onun verdiği cevaptan tatmin olmayışımı belli etmeye çalışırken elini sertçe arkamdaki duvara yasladı. Diğer adamların kuşkucu bakışlarını üzerimize hissediyordum. "Bir mahkuma ihtiyacım vardı, bu suçu paylaşmak için." Az kalmıştı. Bağıra çağıra ağlayıp suçsuz olduğumu söylememe az kalmıştı.
"O mücevher ne kadar önemli?" Yüzü, sinirinden arınırken kısa bir yutkunma sonrası yanıtladı sorumu. "Eğer şimdi senin elinde olsa, gözünü kırpmadan seni öldürecek kadar." İşte o an zihnimde berbat bir plan gerçekleşti. O mücevheri alıp Yekta'nın cebine koyma fikri hiç de mantıksız gelmiyordu.
Ki onun gerçek adı Yekta ise...
"Adın Çiçek değil, değil mi?" Bunu anlamış olmasına karşın yalan söylemek istemedim. Sorusuna soruyla cevap verdim. "Adın Yekta mı?" Düşünmeden yanıtladı. "Evet. Ama senin adın Çiçek değil." Başımın hemen üzerinde duran elini indirmesi için işaret verdikten sonra tekrarladı. "Adın ne?"
Sinirden güldüm. "Çiçek."
İnanılması zor belki ama o da güldü. Geriye doğru bir adım attığında güneşin bizi yeterince ısıttığına emin olmuştum. Bu şehrin havası böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BUKET ATEŞ
Kısa HikayeAteşle büyüttüm kuru yapraklı çiçeklerimi, Belki yanarsın diye. Belki de beraber yanarız. Bir buket ateş ile.