| 3, final |

575 64 140
                                    

Lily elini alnına koyup gülerek kafasını iki yana salladı. "Tanrım, çok tatlısın." dedi aniden ona dönerek. "Sen rahatsız olursun diye söylememiştim."

James aldığı iltifatı duyduktan sonra yanaklarının yanmaya başladığına yemin edebilirdi. Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu, bu da sonrasında gözlerini kısarak tüm yüzüne yayılan bir gülümsemeyi getirdi.

"Ben de aynı şeyleri yaşıyorum," diye mırıldandı sakince. "Hiçbir şekilde uyuyamıyorum, yatağa gitmenin manası yok."

Lily'nin yüzünün düştüğünü gördü. "N'apacağız?"

"İnan bilmiyorum," dedi James Lily'yi neşelendirmenin bir yolunu bulma telaşıyla, sesi garip bir şekilde heyecanlı çıkmıştı. Lily'nin keyfini yerine getirmeliydi, n'apabilirdi?

Koltuğa iyice gömülüp kollarını az önce kendine çektiği bacaklarına doladı, gözlerini kapattı ve ateşin henüz duymaya başladığı çıtırtılarını dinledi. Lily'nin onu izlediğini hissediyor gibiydi, düşüncelerine gömülmüştü ve bu pek alışıldık bir şey değildi, ona hak veriyordu.

Gözlerini açtı. Nefesini dışarı verdi, Lily'ye döndü ve bu garip, uzun bir bakışmayı başlattı. James buna cesaret edebileceğinden gerçekten emin değildi. Bacaklarını tekrar koltuktan aşağı bıraktı, derin bir nefes aldı.

"Sana... sarılabilir miyim?"

Lily hafifçe gülümsedi, başkası olsa bu gülümsemeyi fark etmeyebilirdi ama James o gülümsemeyi görür görmez eridiğini hissetti.

Genç kız koltukta yan döndü, yavaşça açtı kollarını, yanaklarının kızardığı açıkça belli olan çocuk da hızla sarıldı ona. Genç kızın omzuna koydu başını, saçları saçlarına değiyordu şimdi.

James tam şu an ağlamak istiyordu. Üzüntüden değil, yıllardır kendisinden nefret ettiğini söyleyen Lily'ye sonunda sarılabildiği, saçlarına dokunabildiği için. Mutluluktan. Fazla sevgiden?

Lily James'in boynuna kollarını doladıktan sonra kıkırdamasını tutamadı ve bu James'i çok, çok mutlu etti.

James başını omzundan kaldırdığında bir şeyler eksikmiş gibi hissetti Lily, sonra James onu utanarak da olsa daha da yakınına çekti ve bu his hemen gitti.

Başlarını koltuğa dayadılar. James'in tek kolu Lily'nin beline dolanmıştı, narin bir çiçekmişçesine, kırmak istemiyormuş gibiydi. Lily'nin de tek kolu onun sırtında yer edindiğinde her şey tamamlanmıştı.

Birbirlerine o kadar yakın duruyorlardı ki, dudakları arasında santimler oynuyor, gözleri birbirlerinden ayrılmıyordu. James bir fısıltı gibi, geceye karışan, sessizliği bir saniyeliğine bozan o iki kelimeyi söylediğinde Lily ilk defa bu cümleye tüm kalbiyle inandı.

"Seni seviyorum."

Cevap vermedi, sadece gülümsedi. James'e bu da yetti.

İkisi de o an günler sonra ilk defa bu hâlde, birbirlerine sarılarak uyuyabileceklerini ve o andan itibaren birbirleri olmadan rahat bir gece geçiremeyeceklerini bilmiyorlardı.

Her gece buraya, aynı yere geldiler. Gizli, hiç söylenmemiş bir anlaşma gibiydi bu; dile getirilmemiş gizli bir söz, belki de bir gereklilik.

Her gecenin sonunda James aynı James'ti, onunla flört etmeye çalışan çocuk, muziplik kralı, aptal aşık.

Lily'nin onu sevdiğini söylemesi birkaç haftasını aldı. Genç kızın elini yanağında hissetmesiyle mayışmış ve uyumanın eşiğine gelmiş James bunu duyar duymaz ayıldı.

Saymaya çalıştıkları yıldızların gökyüzüne usulca serpiştirilmiş gibi durduğu bu gece hayatlarının en güzel gecesiydi belki de.

En kötü gecelerinde de yıldızları sayıyorlardı.

Yıldızlar onlar için iki kere ağladı: Biri mutluluktandı, diğerine sebep verense yıldızların mutluluktan ağladığı gecede ikisinin başlarına gelmesinden korkarak birbirlerine sarıldıkları şeyin gerçekleşmesiydi.

son.

***

BEN ÇOK KÖTÜ AĞLIYORUM DOKUNMAYIN BANA ÜZGÜN BİR PATATESİM ŞU AN

ÜZGÜN PATATES ÖZÜR DİLİYOR

Lüüütfen nasıl olduğunu söyleyin.

Sizi seviyorum. Siz de kendinizi sevin lütfen. ❤️

uykusuz • jily [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin