Hadi bakiim. İyi okumalar!
Gözümü zar zor açtığımda o iğrenç ilaç kokusu ve sanki göz korneamı delmek için orada olan o iğrenç ışık ile yaşadığım için bir kez daha lanet ettim.
Aniden açılan kapı ile kafamı kapıya çevirdim. İnsan bir kapıyı tıklatır. Doktor gelmişti.
"Asya? Uyanmışsın." Asya felan, hayırdır askerlik arkadaşımsın da ben mi bilmiyorum?
"Evet. Neden uyuyordum onu da bilmiyorum ya gerçi." diye söylendim.
"Uyumuyordun, bayılmıştın." hadi canım, ciddi misin?
"Nasıl hissediyorsun kendini?" olanlar aklıma geldiğinde kalbim acımaya başladı.
"Bok gibi." dediğimde -ki sessiz söylediğimi sanıyordum- doktor kaşlarını çatarak baktı yüzüme.
"Ağrın mı var?" dediğinde 'sanane!' dememek için kendimi tuttum. Doktordu sonuçta.
"İşini yapda çıkar beni şu iğrenç yerden." dedim yüzümü buruşturarak.
"Serumun bitsin çıkarsın." dediğinde seruma baktım. Doluydu.
"Onun bitmesini bekleyemem." diyip kolumdan serumu çıkardım. Yoksa bunun çıkartacağı yoktu.
"Ne bakıyorsun öyle? Yardım etsene." dedim elimde ve bileğimde takılı olan kablolarla uğraşırken.
"Bunu yapmamalısın."
"Sana bunu yapmalı mıyım demedim. Yardım et dedim." ben napıyorum ya?
Tekrar yatağa yatıp doktora baktım. Boş boş duruyordu karşımda.
"Sen nasıl doktorsun be?"
Güldü. Cevap vermedi. Salak şey.
"Kim var dışarıda?"
Yine cevap yok. Pişmiş kelle gibi ne sırıtıyor be bu? Bu... Doktor değil...
"Sen... Doktor değilsin. Ne istiyorsun benden?" her şeyin yeni farkına varmıştım.
"Ben değil amcan istiyor." dedikten sonra elindeki beze bir şey döktü ve burnuma bastırmaya başladı.
Ne yaparsam yapayım engel olamamıştım. Ve yine karanlık.
&
Uzay'dan...
İşte en çok bundan korkuyordum. Bu yüzden söylememiştik ona olanları. Öğrendiğinde onu kaybedeceğimizi biliyorduk çünkü.
Evden çıktığından belli Asya'ya ulaşamıyorduk. Telefonu da evdeydi zaten. Salonda bir o tarafa bir bu tarafa dönüp dururken annemin ağıt sesi daha çok sinirlenmeme neden oluyordu.
"Ben. Söyleyelim. Demiştim." dedi hıçkırıklarının arasından. Halbuki bunları saklayan, söylemememizi isteyen kendisiydi.
Ama bir şey diyemiyordum. Üzülüyordu sonuçta. Telefonum çaldığında telefona baktım. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu.
Belki Asya'dan bir haber vardır umudu ile telefonu açtım. "Alo?"
"Uzay abi, benim Ege." daha çok sinirlenmeme sebep olmuştu.
"Ne var lan? Yaptıkların için mutlu olduğunu söylemek için mi aradın?" diye çıkıştım.
"Asya..."
"Ne oldu lan Asya'ya? Yanında mı?" diye bağırdım bir anda. Annemi unutarak.
"Sanırım, kaçırıldı." sesi titriyordu.
"Ne demek sanırım ka-" annemi fark ettmemle sustum. "Ha şey ya. Öyle mi? Aa çok güzel." dedim sanki Asya hakkında konuşmuyormuşuz gibi.
Telefonu kulağımdan çektim ve anneme baktım. "Anne ben dışarı çıkıyorum, ararım seni."
"Oğlum dur bir. Nereye? Asya diyordun. Ne olmuş Asya'ya?" hala ağlıyordu.
"Merak etme annecim bir şey olmamış çok iyiymiş. Arkadaşları ile kafeye gitmiş. Ama şuan daha önemli bir işim var." ne diyeceğini beklemeden hızla evden çıktım.
"Nerdesin onu söyle sen."
"Hastanedeyim. Kamera kayıtlarına bakıyorum."
"Tamam bekle beni orada. Geliyorum." diyip telefonu kapattım.
&
"Kim Asya'dan ne ister ki?" diyen Ege'ye baktım.
"Bilmiyorum. Bu adamın fotoğrafını fotokopi olarak alabilir miyiz? Ve kamera kaydını?" dedim güvenliğe.
"Kamera kaydını almak için başhekimle görüşmeniz gerekiyor. Ama fotokopiyi verebilirim."
Başhekimin yanına çıkıp olayı anlattık. Polise gideceğimizi ve kanıt için gerekli olduğunu söyledik.
Onayladığında güvenliği aradı ve kaydı hazırlamasını söyledi. Yaklaşık 15 dakika sonra hazır olduğunda aldık ve hızla çıktım.
Bir anda aklıma gelen şeyle durdum. "Ne oldu?" dedi Ege.
"Tabii yaa. Amcam yaptı bunu. Ve galiba nerde olduğunu biliyorum." dedim.
"Amcan neden böyle bir şey yapsın ki? Sonuçta yeğeni ve yeğenine zarar vermek isteyeceğini sanmam." o da sinirliydi fakat kendince mantıklı düşünüyordu.
"Para için. Para gözünü kör etti. Ve Asya'ya düşman oldu."
Amcam para için her şeyi yapardı. Asya ölürse para ona kalacaktı. Çünkü ikinci planda o vardı.
Ki ben amcamı tanıyorsam para için Asya'yı bile öldürebilir.
Obaaa! Neler oluyor öyle?