20 Ekim 2006
Sokağın sessizliğini bozan botlarım,sanki sıkıntımı ayaklarımda taşıyormuş gibi hissettiriyordu. Bana ağır gelen yük çok fazlaydı. Kalbimin taşıyamayacağını bildiğim, ama onsuz yapamadığım lanet, beni avcunda tutuyordu. Bırakamıyordum. Olmuyordu. Ölmek istemiyordum ama bilinç altıma yerleşen madde, beni suya muhtaç bir serçe gibi çaresiz bırakıyordu.
Kollarımı açtığımda karşıma çıkan soluk ten, beni simgelemiyordu. Sahip çıkamadığım bu beden, ruhuma yakışmıyordu.
Sesli bir kahkaha attım, deniz dalgası eşliğinde. Deliriyor muydum? Bana arkamdan gülen kaderime katılıyordum belkide. Beni bu hale iten, şimdi de arkamdan gülen şeytana katılıyordum. Zaten cennete göz ucu ile bakamayacak bu ruhum, belki de kendinindenize emanet etmeliydi.
Solgun bedenim yavaşça denize doğru yürürken, annemi düşündüm. Her annenin melek olduğunu gösteren canlı bir kanıttı o. Belki de bu dünyada hayırlı bir evladı hak eden nadir insan. Benimle imtihan edilmesi ne acıydı. Gülümsedim, adım adım sonuma yaklaşırken. Babamı düşündüm bu sefer. Belki de yufka yürekli olması annemi bulmasının büyük nedenlerinden biriydi. Doğduğumda 'baba oldum' diye sevinen bu adama, yakışmıyordum ben. Kayalıklara geldiğimde bana değer veren insanları düşündüm. Yüzümün solgunluğunu ağır makyaj yapıp sakladığım, yalan söylediğim insanları.
Son kayaya geldiğimde, duraksadım. Derin bir nefes aldığımda tek bir şeyi düşünüyordum. Tatmadığım ve şairlerin her satırını yazmaya doyamadığı o tutkulu duyguyu düşünüyordum. Belki de yaşamaya değer tek şey olan, ama benim bir çöpe duyduğum tek duygu. Aşk. Üç harften oluşan tek bir kelime bile sizi destansı şeyler yazmaya itiyorsa, nasıl merak içinde olmaz ki bu değersiz ruh?
Gözlerimi kapattım ve belki de günlerce aranacak cansız bedenimi, suya ittim.
Belimde oluşan çekme hissi ile refleks olaraka gözlerim açılmıştı. Neydi beni engelleyen bu sebep? Belki de delirmiş, kendi kendime oyun oynuyordum?
"İntihar etmek için daha kaliteli bir fikir bulmalısın." belimi saran kollar beni kayalardan uzaklaştırırken, bu ani kahramanlığın cesaretimi kırdığını hissettim.
"Ne yapıyorsun sen! Bırak beni, her şeyi mahvettin!" insanların sinirliyken konuşmaları, gelende saçma konuşmalarıyla eşdeğerdi. Belki de kırk yılda bir gelen cesaretim, ya da yapacağım en doğru iş mahvolmuştu.
Belim serbest kaldığında, kolları arasından henüz kurtulduğum yabancının yüzüne baktım. Koyu kestane ve gür saçları vardı. Gözleri beni sönük bırakmak için koyu maviydi sanki.
"Söylediğim gibi, daha kaliteli yollar denemelisin." beni kurtarmasının tek sebebi, sıradan bir intihar ile ölmem olan bu koyu mavi gözlere sahip yabancı beni ürkütüyordu.
"Gerçekten sadece görmezden gelip gitsen, bir şey kaybetmezdin." dedim hayata büyük katkım olacak girişimimi durduran, koyu mavi gözlü yabancıya bakarak.
"Bunu yapabilirdim.." dedi denize bakarak. "Ama istemedim."
Oy ve yorumlarınız beni çok mutlu eder. Şimdiden teşekkürlerr..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOKTA.
Fiksi Remaja"Söz veriyor musun?" dedim söz vermesini dileyen çaresiz göz yaşlarımın eşliğinde. "Söz veriyorum," dedi kollarımdan tutup beni sarsarak "bedenimde bulunan her bir hücre ile, seni bu lanet ten kurtaracağıma söz veriyorum," kollarımdan tutup beni ken...