BÖLÜM 1

1.2K 55 22
                                    

Küçük kasabamın ortasında geziniyordum, yanımda da babamın öğrencilerinden bir vardı. Sora idi adı. Etrafa bakınmaya çıkmıştık. Ev beni bunaltmıştı, o da biraz gezinmek istemişti. Pembe sakuraların hafif meltemle dökülmesi, havada süzülmesi zaten bir büyüleyiciydi. Şafak vakti de gün batımı ayrı bir hoştu.

Sora klasik kıyafetlerini giymişti, siyah renkli üstünde dalga desenleri olan bir kimono ile beline bağladığı o saçma beyaz-kırmızı kalın ip. Anlamıyordum onu. 

Belimde babamın korunmam için verdiği ninja yıldızlarını koyduğum küçük bir deri çanta vardı. Üstüme saçlarımın ve gözlerimin parlayan rengarenk kristal renkleriyle uyan bir kimono giymiştim. Kahkülüm gözlerimi kapatıyordu. Saçlarım dizlerime kadardı. Uğraşmadan arkadan dağınık örgü yapmıştım. Elimdeki tahtadan oyulmuş üç boyutlu bulmacayı çözmeye çalışıyordum. Bunu bana babam vermişti. Bu bulmacayı çözersem aldığım kılıç, nefes ve savunma tipi derslerimi geçip son sınava girmeye hak kazanacaktım. 

Tahta bulmacanın küçük küp parçaları birbirlerine ince şeffaf bir iple bağlanmıştı.Yakından yada uzaktan, nereden bakılırsa bakılsın ip zorlukla görülüyordu. İnce olduğu gibi çok zayıf bir ipti. En küçük darbede hemencecik kopabilirdi. Bulmacaya nazik davranıp ipleri koparmadan bulmacayı çözmem gerekiyordu. Bulmaca minicik küplerden yaklaşık 50 tane birbirine bağlanmış şekilde idi. Bir yıldır bu bulmaca ile boğuşuyordum. 365 gündür çözememiştim.

En azından sabrım yetiyordu. Benimle birlikte babamın toplam 19 öğrencisi vardı. Hep benden büyüktüler. Babamın öğrencilerinden birisi sabrı yetmediği için bulmacayı parçalayıp küp halinde birleştirmişti. Kısacası hile yapmıştı. Babam tabii ki hile yaptığını biliyordu onun, ama yine de büyük sınava göndermişti. Çocuk büyük sınavda iblisler tarafından öldürülmüş. O çocuk gibi giden 2 kişi daha olmuş. Sonradan kimse buna bir daha kalkışmadı. 

Ben bulmacayı çözmeye çalışırken manavın olduğu ara sokaktan birisi sendeleyerek kendini meydana attı. Omzu oluk oluk kanarken, ''Yardım edin, iblisler peşimde.'' diye kendi kendine konuşuyordu. Adamın meydana kendisini atmasının ardından aynı yoldan başka biri daha meydana koşturdu. Damarları çıkmış, ağzı yüzü kan olmuş bir iblisti. Adam korkuyla titreyen parmağını gelen iblise doğrulttu.

''İşte iblis! Kaçın!''

Kasabanın sakinleri ilk başta afalladılar, ama sonradan kendilerine gelip en yakın bölgeye koşuşturmaya başladılar. Sora merakla ve uyuşuklukla sordu.

''Neler oluyor?''

Elimi yavaşça belime götürdüm ve deri çantayı sessizce açtım.

''Bilmiyorum.''

Ben deri çantadan yıldızları çıkarırken Sora katanasını çıkarmaya hazırlanıyordu.

Biz tam hazırlanmıştık ki kalabalığın içinden elinde katanası olan birisi atladı. Katanalı çocuk taş çatlasın benden 2 yaş büyüktü. Arkasında kocaman ''ÖLDÜR'' yazan bir dojo kıyafeti giyiyordu. İblisle, katanasıyla zor başa çıkıyordu. Sanki acemiydi. 

Sora'ya fark ettirmeden onun sırtındaki katanayı aldım. Katana yeşilden beyaza döndü. Elimle sıkıca kavrayıp saldırmanın zamanını bekledim. 

İblis çevik bir hamleyle çocuğun savurduğu katanadan kaçıp çocuğun üstüne atladı. İşte tam zamanıydı. Elimdeki katana ile iblise koşturdum. O anda Sora'dan beklediğim haykırış geldi.

''Michi-chan! O benim katanam!''

Bağırması sadece yüzümde küçük bir tebessüm yaratmaya yetmişti. İblisin hareketleri tahmin edilebilir ve yavaştı. Babam bile daha hızlıydı. Bu iblis benim için kolay lokmaydı. İblisin arkasına geçer geçmez tek hamlede başını kopardım. Katanayı hafifçe yana sallayıp üstündeki kanı az da olsa akıtabildim. Tok bir ses çıktı, battaniyeyi döverken çıkan ses gibi. Diğer iblis çocuğu bırakıp zaman kaybetmeden bana saldırdı. Herşey planında ilerliyordu. Her saldırısını boşladım. Tabii ki sinirlenip saldırılarını hızlandırdı. Ben ise hala aynı hızda saldırılarını boşlamaya devam ediyordum. 

tsuchinoto // KnY Fan-FicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin