BÖLÜM 35: "Gurur" 🌼

3K 286 213
                                    

°°°Gözlerinde sisler var,
Ardına hislerini sakladığın.
Ellerimde yangın var,
Cehennemden bir parça gül.
Benim için gül, senin için kül.
Yaktığım hislerim,
Yaptığım katliam.
Sen!
Gözlerinde sisler var,
Ellerimde yangın.
Sana dokunasım var,
Yanacaksın belki biraz.°°°

"Götürün onu," dedi kadın, çektiği acıdan dolayı gittikçe kısılan sesiyle. Kocasını kast ediyordu. Cümlelerinin hedefindeki kişiler; kocasının, olay karşısında şaşkınlıktan donakalan sarhoş arkadaşlarıydı.

Karnına yediği sert darbelerle bile, gücünün son kırıntılarını kullanarak gözlerini açık tutabiliyordu çünkü o, her şeyden önce bir anneydi. Lalisa'sı, güzel kızı için hâlâ ayaktaydı o an. Gözlerindeki yaşların, yerdeki silahın üzerine düşerek soğuk metali ıslatmasını izliyordu canhıraş bir halde. "Götürün onu!"

Sırtından aldığı derin yara ile birlikte, olayın şaşkınlığını yaşayan adam daha sondasında yere bir pelte gibi yığıldı. Bununla eş zamanlı olarak, küçük kızın gözlerinden akan yaşların hızı arttı. Karısı, kızarmış gözlerinden yükselen endişeyle baktı yere yığılan adama.

Gözleri hâlâ açıktı. Kafasını kaldırmak istiyor ama kaldıramıyordu, bunun yerine gözlerini iyice kaldırarak karısına baktı. İçine düşen ateşi hissedebiliyordu adam, sırtından yayılan sıcaklık artık tüm vücudundaydı.

Küçük kız dizlerinin üzerine çökerek hıçkıra hıçkıra ağlarken, adam karısının mahvolmuş yüzünü izledi birkaç saniye. Gözleri kapanmamak için direniyordu, elleri de uyuşmaya başlamıştı.

Karısının karnına kaydı sonra gözleri, elleri karnını tutuyordu. Az önce acımadan vurduğu yerlerde gezindi bir süre de. Oradan da ayaklarına indi... ve akan kanı gördü.

"Kanıyorsun," demek istedi karısına. "Bebek." Ama dudaklarını aralayamadı. Bir çeşit transtaydı sanki de o transtan yeni çıkmıştı.

Az önce kendi doğacak çocuğunu belki de öldürmüş olduğu düşüncesi her nedense tam şimdi onu ürkütmüştü. Sanki biraz önce karısına öldüresiye saldıran o değilmiş gibi...

"Sus!" dedi kadın, acıdan dolayı iki büklüm olmuştu. Sanki her ân bayılacak gibi görünüyordu, gücünün son demlerine olduğunu anlamak zor değildi. "Yıllarca sen konuştun," bir müddet gözlerini yumdu, konuşmakta zorlanıyordu. "Biz sustuk. Şimdi sen susacaksın. Kızın için doğduğundan beri bir kez olsun iyi duygular beslediysen eğer... sus."

Konuşmak istedi adam. Belki bağıracaktı, sövecekti. Belki de çok başka bir şey söyleyecekti ama olmadı, konuşamadı.

"Onun da hayatını mâhvetme, ne olursun." Gözünden art arda iki göz yaşı daha aktı kadının. "Karnımdaki," acıya rağmen hıçkırarak ağlamaya başladı. "Karnımdaki bebeğimi aldın benden..." Hissediyordu, karnındaki bebeğinin ne durumda olduğunu bir anne olarak ister istemez anlıyordu. Onun artık kendisiyle olmadığını, kasıklarındaki sıcak sıvının ne anlama geldiğini biliyordu. "Kızımın hayatını da mâhvetme. Yalvarıyorum, sus!"

Adam karısının gözlerine bakarken, çaresiz bir kadının değil yıkılmış bir annenin feryâdını işitti.

Arkadaşları adamı yerden kaldırırken de, acıdan bayılmadan önce son bir kez, "Git," diyebildi.

Swamp | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin