1.Bölüm: "Başını eğ, itaat et."

1.9K 112 15
                                    

1.Bölüm

Başını eğ, itaat et.

Güneş, dağlık ovaların girintili çıkıntılı tepelerinin ardına gizlenmişti ve bulutlar biraz daha yere inmişti sanki bugün. Baharın o tatlı serinliği ve yalandan kendini varmış gibi gösteren güneşi insanın içini o buhran yüklü tabakadan arındırıyordu nihayetinde. Erimiş olan karlar, toz bulutçuklarını içine çekiyor ve onları sömürüyordu. Aynı zamanda toprağı iyice cıvıklaştırıyor ve iğrenç bir çamur haline gelmesini sağlıyordu.

Tüm bunlardan rahat, koyu renkli elbisesini giymiş olan Isabel nasibini almıştı. Manastırın taşlıklarından geçerken Agatha onu omzuyla sert bir şekilde ittirmiş ve Isabel'in kahverengi çizmelerinin çamurlara bulanmasına neden olmuştu. Agatha özür dilemiş ve yanlışlıkla olduğunu söylemişti ama Isabel adı gibi biliyordu ki gayet de bilerek yapmıştı bunu. Az daha Isabel'in en yakın asi arkadaşı Diane ile tartışacaklardı ancak Diane, Isabel'in o bakışlarının ezici etkisinde kalıp dilinden dökülecek olan sözcüklerini yutmuştu.

Manastırdan misafir olarak dönmemek üzere ayrılmışlardı cevir dolu geçen on beş yılın ardından. Isabel orayı özleyecek miydi? Belki biraz fakat gideceği yere bağlıydı bu özlem. Eğer kötü şeyler yaşarsa oradaki durgun, saçmalıktan ibaret derslerle dolu hayatını özlemesi işten bile değildi. Ancak tüm bu düşünceleri alaşağı eden bir güzel hayat onu bekliyorsa tüm bu önyargılarını silip atacaktı ve manastırısın baş harfini bile özlemeye tenezzül etmeyecekti.

Faytonlar manastırın geniş avlusunun üzerinde dizilmişti. Hepsi aynı tipten faytonlardı: Başları kırmızı, kadife perdeli, ahşap yüzeyli orta boy faytonlar...

Her zamanki gibi baş aşağı örtülü şekilde siyah giyinmiş eğitmenler, yani manastırın rahibeleri, kızları yol etmek için avluya üşümüşlerdi. Onlara yolda yemek için bir sürü yemek hazırlamışlar ve her bir faytona koymuşlardı. Başrahibe Belda yağla dolu geniş bedeniyle diğer rahibelerin önündeydi ve her zaman ifadesiz olan yüzü alışagelmedik bir halde biraz üzgün görünüyordu. Bu büyük ihtimalle kızlar gittiği içindi.

Rahibe Elaine, Başrahibe Belda'nın yanına geçti. "Kızlar," diye seslendi incecik, varla yok arası açık renk kaşlarını havaya kaldırarak.

Kızlar ellerindeki torbalarda eşya alışverişi yapmayı bırakıp onlara seslenen Rahibe Elaine'e çevirdiler başlarını. Isabel, onlara nasıl bir erkeği baştan çıkartabiliriz derslerini veren Elaine'i severdi her zaman. Buna tezat olarak dersi pek sevdiği söylenemezdi ancak bir yemek dersinde eline bulaşan hamurlar kadar da nefret etmezdi. Manastırdaki çoğu kız ağır cinsellikten oluşan, kadınları sadece seksten, erkekleri tahrik etmeye yarayan yaratıklardan ibaretmiş gibi gösteren bu dersten haz etmezdi ve ders esnasında kızlar sıkıntıdan patlardı. Tabii Meg haricinde...

Kızıl kahve saçları beline kadar uzanan tatlı Meg kendini önceden hiç sevmez, yapısı gereği biraz kalın olan bacaklarını ve geniş kalçalarını bedeninden söküp atmak istediğini söylerdi hep kızlara. Hafifçe tombul yanaklarından hiç hoşlanmaz ve diğer kızların o dişlerine yapışan ince yanaklarına imrenirdi. Kendisini ileride hiçbir erkeğin beğenmeyeceğini söylerdi. Kızlar ona, "Zaten beğenseler de bu bir anlam ifade etmez, akıllım. Bize iş harici ilişki yaşamak yasak," diyerek zaten var olan kuralı tekrar onun aklına sokardı.

Meg her zaman fazla kilolarından yakınır ve kendini yemeklerden kesip, ardından dayanamayıp fazlaca yerdi. Isabel ona her zaman onun güzel olduğunu, ancak bunun farkına varamadığını anlatmaya çalışırdı. Bu laflar Meg'in bir kulağından girip diğer kulağından çıkardı.

Zehir Kadehleri Leydisi (Devam Edecek.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin