Patrick her sabah yaptığı gibi otobüs durağına inmek için apartmanından çıktı. Apartmanı koyu kahverengiydi. Eski olduğu her halinden belli olan bina nereden baksan 50 ya da 60 senelikti. Patrick burada yaşamayı sevmiyordu ama fırsatı varken de buradan gitmiyordu, alışmıştı. Patrick kolay kolay alışkanlıklarını değiştirmezdi. Bu, giyidiği kıyafetlerden bile söylenebilirdi. Sabah dışarı çıkarken giydiği gömleği 8 yıl önce iş yerindeki kişiler Patrick'in doğum günü için hediye etmişlerdi. Tabi bu şirketteki işine ilk başladığı zamanlardaydı çünkü Patrick zamanla insanları kendisinden uzaklaştırıyordu. Bunu istemli veya istemsiz yapması bir şey değiştirmezdi, Patrick onların içinden geçenleri okuyordu bu da insanları hoşuna gitmiyordu. Patrick sıradan bir insan olsaydı bu onun için sorun olurdu belki ama Patrick buna alışmıştı. Hiç dert etmiyor hatta yalnızlığı seviyor ve ondan ayrılmaya razı olacağa benzemiyordu.
Apartmandan çıktıktan sonra yerel esnafların ve dükkanların olduğu bir sokaktan geçerdi Patrick. Her sabah insanların gereksiz gürültüsünün yanından geçer ve her seferinde bundan nefret ettiğini kendine hatırlatırdı. Fakat bu sefer olmadı... Kimse yoktu, ne ufak bir kız çocuğu okula gidiyordu ne esnaflar birbirleriyle sohbet ederken bağırırcasına konuşuyor ne de bir grup ergen bisikletleriyle birbirleriyle yarışır şekilde gidiyordu. Sokak bomboştu... O, her zaman sessizliği bölen kuş cıvıltıları da yoktu. O anda Patrick rüyada olduğunu anladı. Bunun keyfini çıkarması gerektiğini düşündü, ne de olsa dünyadaki kimsenin Patrick kadar sessizliğe ihtiyacı yoktu.
Patrick bir dükkanın önündeki masanın üzerine ters bir şekilde konulmuş sandalyeyi aldı. Düzgünce yere koydu. Paltosunun önünü açtı ve sandalyeye oturdu...
Ne kadar zaman geçti bunu Patrick de anlamadı. 5 belki 6 olabilir ama büyük ihtimalle 7 saat boyunca sessizliğin tadını çıkarmaya çalıştı. Ama olmadı. Neden olmadı bilmiyordu. Bunun gerçek olmadığını, en çok istediği şeyin sahtesini yaşamanın verdiği acizlik duygusundan mı bilmiyordu. Ayrıca 7 saattir oturuyordu ancak ne bir yaprak kıpırdadı ne de bir rüzgar esti. O anda Patrick anlamıştı. Rüyanın devam etmesi gerek !
Patrick oturduğu sandalyeden kalktı, paltosunun önünü kapattı ve yürümeye devam etti. Rüyanın devam etmesi gerekiyordu. Bunun için her zaman yaptığı şeyi yapmaya devam etmesi gerekiyordu. Patrick sokağın sonundan sağa döndü ve otobüs durağına vardı. Otobüsü beklemeye koyuldu. Patrick buraya her geldiğinde 10. sınıf olup okuluna giden bir kız, 23 yaşında bir şirkette stajerlik yapan bir genç olurdu. Onların yanında kendini her zamankinden daha yaşlı hissediyordu ancak bu sefer onlar da yoktu. Otobüs geldiğinde Patrick kartını basıp her zaman oturduğu yere doğru yöneldi. Patrick'in her zaman oturduğu bir yer vardı. Orada yolu izleyerek diğer insanların gürültüsünden uzaklaşacağını düşünürdü ancak bu hiçbir zaman işe yaramazdı. Tıpkı insanın kendi kafasında olan sesi susturamaması gibi Patrick de diğer insanların aklından geçenleri susturamıyordu. Onları duyması Patrick dışında herkes için akılalmazdı. Her insan isterdi bu yeteneği. Ancak bunu yaşayarak deneyim eden Patrick için bu bir yetenek değil lanetti.
Diğer heryer gibi otobüs de bomboştu. Hatta şoför bile yoktu, otobüs kendi kendine gidiyordu. Patrick bu rüyanın sürmesini isterdi ancak burada bile rahat edemeyecekse bitmesinden daha iyi bir şey yoktu. Patrick bunları düşünüp yolu izlerken yavaş yavaş yolun çizgileri bulanmaya daha sonra Patrick'in gözleri kararmaya başladı. Vücudu soğuyor ve kaslarının ısınmışlığı, rahatlığı yerini ağrıya bırakıyordu. Bir anda Patrick hareket edemez oldu ve içinden şunu geçirdi "Ölüm de bunun gibi bir şey mi ?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm De Bunun Gibi Bir Şey Mi ?
Fiksi Umumİnsanların zihnini okuyabilen Patrick, onu gerçek dünyadan daha mutlu eden rüyalar dizisi. Mutlu eden rüyalar mı ? Mutsuz eden gerçekler mi ? Patrick hangisini seçmeli ? Gerçek tabanlı bir rüya her zaman devam eder ve belli bir düzeni vardır. Patri...