KIRILMA ANI

50 3 0
                                    

Gün ışığı göz kapaklarını gıdıklıyordu, mis gibi yumuşatıcı kokan rahat yastığından gözlerini aralayarak uyandı.
Tabi ki de her şey bir rüyadan, hatta kötü bir kabustan ibaretti. Gözlerini tekrar kapatıp açtı ve hala yatağındaydı. O kadar mantık hatasının gerçekte var olma ihtimali imkansızdı diye düşünürken, karısının önce sesi sonra da kendisi yatak odasına girerek, hayatım, seni uyandırmak için geldim. Nasılsın? Uyumak iyi geldi mi? Kötü bir şey olmadığına eminsin dimi? Dün gece çok geç bir saatte kireç gibi bir suratla eve geldin, titriyordun, hemen ateşine baktım buz gibiydin. Çok yorgunum dedin ve yattın. Dedi, adam yaşananların bir rüya olmadığını o zaman anladı. Kadının ve kızının kaybolma anını. Araca tekrar bindiğini hatırlıyordu ama sonrası zihninde yoktu. Peki ama eve nasıl gelmişti. Ucuz bir romanın arasından rasgele koparılan sayfalar gibi gecenin geri kalan kısmı zihninden tamamen silinmiş gibiydi...
Hemen yataktan kalktı ve oturma odasının camına yönelip dışarı baktı. Hava günlük güneşlikti kapının önünde çocuklar oyun oynuyorlardı. Oyuna dalmış olan kendi çocuklarını bile çok özlemesine rağmen gözü görmüyordu. Çünkü apartmanın sokak kapısının önünde gecenin kabusunu taşıyan külüstür münibüs duruyordu. Münibüsün tavanındaysa kocaman harflerle MARAZ yazmaktaydı. Genç adamın miğdesi burkuldu. Sanki görünmez bir el midesini avuçlarının içine almış, parmaklarını midesinde ileri geri oynatarak sıkıp bırakıyormuş gibi kötü bir histi bu yaşadığı, hemen banyoya koşmuş ve istifra etmeye başlamıştı. Karısı yanına gelip, hayat arkadaşını hasta görmenin üzüntüsü ve telaşıyla ne yapacağını bilemez bir halde, hadi kalk hastaneye gidiyoruz bu böyle olmayacak dedi...
Genç adam kahvaltı yapalım toparlarım, sadece kötü bir zaman geçirdim ama iyiyim, söz bi şeyler yeyip dinlendiğimde bile kötü hissedersem ben kendim gidicem hastaneye. Dedi karısı ise zorla bile götüremezken seni hastaneye nasıl gidecekmişsin bakalım. Hele bi iyi olmayıpta gitmemekte ısrar et seni ilacla bayıltıp öyle götürürüm hastaneye demedi deme. Dedi ve aşk ile birbirleeinin gözlerinin içine bakarken sıkı sıkı sarıldılar. Kadın hadi çocukları çağırıp öğle kahvaltısı yapalım dediğinde, genç adam uzaklaşan karısını kolundan yakalayarak kendine doğru çekip sıkı sıkıya sarılıp öptü ve seni çok seviyorum. Bu hayattaki yaptığım en iyi şey seni kendime aşık etmek oldu dedi. Kadın ise biraz utanmış daha çokta ruhu okşanmış bir şekilde kocasından ayrılırken, iyi ki sensin iyi ki sevmişim seni dedi. Çocuklar gelene kadar da kendi şarkılarını mutfak masasının üstündeki antika araç görünümlü mp3 çalarlı radiosundan açarak son eksikleri tamamlıyordu. Detaycı bir kadındı en basit sofraları bile hazırlarken ya saray mutfağı gibi eksiksiz ve görseli en güzel şekilde hazırlıyacaktı ya da hiç bir şey yapmayıp basit atıştırmalıklarla günü geçistirecekti, gerçi çocuklar olduğundan beri mutfakta daha çok zaman geçiriyor ve sağlıklı olan birsürü faydalı yemek yapmayı ve o yemekleri nasıl daha güzel sunması gerektigini giderek kendini geliştirerek öğreniyordu. Kadın çocuklarına seslenirken, adam da elini yüzünü yıkarken bileğinde yazan bir yazı fark etti. Unutma yazıyordu. Neyi hatırlamalıydı. Zaten geceye dair hatırladığı ne varsa dün geceki sisin ardına gizlenmiş gibiydi. Kendi yazısına çok benziyordu bu yazılan yazı ama telaşla yazıldığı ve silinmeye çalışıldığı için mürekkebinin silikleştiği ve yazının dağıldığı anlaşılıyordu. Yine vücuduna yazılmış bir başka yazıda ise sıra bende yazıyordu... Çocuklar oyunlarını bırakıp eve gelmişlerdi bile, genç adam ise, hızlıca yatak odasına gidip çantasını aradı. Yatağın altında bulduğu çantanın içerisinde not defteri yoktu. Her tarafı mürekkep olmuş bir kağıt parçası, dumanlı kuvars renginde daha önce görmediği çok güzel bir taş madalyon ve içinde şiiri yazan buruşuk kağıdı bulabildi. Geceye dair tüm bulabildikleri bunlardı birde kapıdaki külüstür münibüs. İçinde şiir yazan kağıdın bir yerinde alakasız bir şekilde kırmızı lekeler gördü, kağıtı açıp baktığında ise. Sanki biri Kırmızı bir tükenmez kalemle yazı yazmayan eliyle şiirine itafen istesen de istemesende kopacak kıyamet yazıyordu...

Çantasından çıkardıklarını geri yerine koyup, ayağa kalktı önce derin bir nefes alıp herşeyi karısına anlatmak istedi, hadi gel baba diyen çocularının sesi zamanı durdurmuştu adeta. Mutfağa giderken, istemsizce oturma odasına varıp pencereden aşağı baktı ve minübüsün artık orada olmadığını gördü...

Baba diye yanına gelip sarılan çocuklarını sıkıca kucaklayıp sarılırken, ne kadar genç oldukları ve istedikleri her şeyi yapabilecekleri geldi aklına. Kendisi için gelen tren onu beklememiş ve almadan uzaklaşıp gitmişti. Belki çocukları treni kaçırmaz oda çocukları sayesinde kalan macerasına devam edebilirdi. Belki de treni kaçırmak birçok ailede olduğu gibi onlarda da gelenek haline gelirdi, hem hayat her nesilde sıradan insanlar için çok daha zorlaşırken. Bunları neden düşündüğüne bir türlü anlam veremiyordu. Çocuklarına dönüp, durgun ve düşünceli haline heyecan katmaya çalışarak. Size hediyeler aldım. Hadi bakalım ama önce karnımızı doyuralım. Yemeğinin hepsini kim daha önce bitirirse önce onun hediyesini vereceğim dedi...

Yemekler bitip sıra hediyeleri açmaya geldiğinde, dün gece yaşadıklarını karısına anlatıp anlatmamak arasında gidiyordu ki çocuklardan biri baba bir şeyler durup dururken ortadan kaybolabilir mi dedi. Sokakta saklambaç oynarken kapının önündeki minübüsün arkasına saklandım, ama birden kayboluverdi ve beni ebelediler. Bize aldığın oyuncaklarda böyle kaybolur mu? Ne olur kaybolmasınlar dedi. Annelerine çocukların hayal gücünün ne kadar kuvetli olduğu geldiyse de genç adam şaşkınlıktan konuşamamıştı bile... Çocukların yaşları çok küçüktü yaşananları daha doğrusu yokoluşu görmüşlerdi ama bu durum onlara gayet normal gelmişti. Neler oluyordu da nesneler, araçlar ve hatta insanlar gözler önünde kayboluyorlardı ve geride en ufak bir iz bile bırakmıyorken kendisi ve çocukları bu kayboluş anını hatırlıyorlardı. Bu ona ve nesline özel bir durum muydu?
Genç adam izinliydi ama kafasını kurcalayan sorularına bir nebze de olsa cevap bulabilmek için otogara gitmeye karar verdi...
Otogara vardığında ilk işi danışmaya gitmek oldu. Cümleye nasıl başlıyacağını bilememiş gece yarısından sonra otogara indiğini ve bir saate yakın bir süre bekledikten sonra servise bindiğini ama inerken eşyalarından birisini unuttuğunu söyledi. Kayıp eşya bürosuna yönlendirilen genç adam teşekkür etti. Ama bu baştan sağma ve başarısız bir konuşma oldu. Başka bir danışma noktasına yürüdü otogar büyüktü ve aradığını nasıl bulacaktı, üstelik ne aradığını henüz bilmiyorken. Sadece aracı sorsa en azından geri gelmiştir. Bulduğu görevliye arabanın içinde değerli bir eşyasını düşürmüş olabileceğini söyledi. Görevli Hangi araç diye sorduğunda kendi yaşadığı semtin merkezini söyledi ve gece 01.30 sularında 113 nolu perondan hareket etti dedi. Görevliyse bir yanlışınız olmalı beyfendi çünkü söylediğiniz semte servisimiz bulunmamakta. Başka nerelerde düşürme ihtimaliniz varsa oraları arayın dedi. Genç adam şaşırmamıştı. Bakın hanımefendi metrodan kaynaklanan arızasından ötürü otogarda mahsur kalmıştım. Sebebide buraya beni getiren firmanın yolda tekerinin patlamasıydı. Gece danışmadaki görevliye sordum ondanda sizden aldığım cevaptan farklı bir cevap alamadım, sonrasındaysa yaşlıca bir adam gelip mağdur bırakmamak adına ek seferler düzenledik dedi ve o araçla evime vardım. Şimdi gelip servis olmadığını söylüyorsunuz dedi. Görevli kadın üzgünüm ama böyle bir bilgi ne dün gece ne de bugün bize ulaşmadı, ya da azından bizim haberimiz yok dedi. Genç adam detayları anlatmaya başladı. Bakın 113 numaralı perondan hareket ettik. Kliması çalışmayan önünde maraz yazan bir minibüstü. Kadın adamın sözünü kesti. Yeter ama beyfendi bu size son kez beyfendi diyişim olacak. Çünkü sabrımı zorluyorsunuz bizim 112 nolu peron sayımız son sefer sayısı alanıdır. 113 nolu peron dahi yok dediği sırada. Genç adam dün gece onu seferden haberdar eden yaşlı adamı gördü ve kadın daha sözünü bitirmemişken danışmadan ayrılıp yaşlı adamı takip etmeye başladı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MARAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin