11.

593 78 16
                                    

2 Ocak 2020:

Neden Baekhyun'u dinleyip o lanet haplardan bulmanın peşine düşmüştüm ki? Zaten bulamıyordum da. Baekhyun'a onun söylediğine göre iyi gelecek olan o lanet haplardan bulamıyordum. Sessiz sakin bir sokaktaki boyaları dökülmüş bir başka binadan çıktığımda elimde yine bir şey yoktu. Soğuk havada nefeslerim buhar olup gözümün önünde dalgalanırken telefon kulübesi yanında kalan bir duvara sırtımı yaslayarak yere çöktüm. Sırt çantamı yanıma bırakıp bağdaş kurarak oturmuştum. Baekhyun evdeydi ve muhtemelen titremeye devam ediyordu. Belki de daha şiddetli... Düşüncelerim canımı sıkmaya devam ederken dalgalı saçlarımı elimle iyice dağıttım ama düşüncelerim dağılmadı. Gözlüğüm yerinden oynadı ve ben de onu düzeltmek zorunda kaldım. Yoktu. Bulamıyordum o haplardan. Bulmak da istemiyordum aslında. Kullansın, istemiyordum o saçmalıkları.

Çıplak ayaklarım altında gıcırdayan verandanın soğuk ahşapları sayesinde üşüyordu. Evimdeydim. Yağmur damlaları üç yanı açık verandanın tepesine melodik şekilde vururken bastığım ahşaplar gıcırdıyordu. Üşüyordum. Rüzgar estikçe daha çok üşüyordum. Yatağıma girip yorganı da başıma kadar çekerek ısınmak vardı ama gözüme uyku girmiyordu çünkü Byun Baekhyun dışarıdaydı. İstediğini yapmakta özgürdü. İzin günündeydi ama ben onun kendisine zarar verecek bir şeyi bilinçsizce -asla bilinçli yapmaz- yapmasından korkup uyuyamıyordum.

Sıçrayarak uyandığımda aslında zaten uyuduğumu ve beni nefes nefese bırakan o sahnelerin kötü bir rüya olduğunu anlamıştım. Ekim ayı gelmiş ama havalar güzel devam ettiğinden geldiğini saati kontrol etmek için telefonun ekranına baktığımda görmüştüm. Bugün bir Ekim, saat sekiz yirmi üçtü. Yataktan çıkıp ilk iş Baekhyun'un odasına uğramıştım. Aralık kapıdan da görüldüğü üzere odasında değildi. Ben yine de kapıyı iyice açarak içeriye bakınmıştım. Mutfağa yöneldim.

"Baekhyun?"

Seslenerek girdiğim mutfakta da yoktu. Sabahın bu saatinde nereye kaybolmuştu. Odama dönüp gördüğüm rüyanın da etkisiyle hemen onu aradım. İkinci çalıştı açmıştı.

"Efendim Chanyeol?"

"Neredesin?"

"Kai ile imza gününün yapılacağı alandayım. Bir şey mi oldu?"

"İmza günü mü?" dedim. Sesim şaşkın çıkmıştı. Yeni uyandığımdan dolayı algılarım henüz açık değildi. "İkinci günü bugün. Sen iyi misin, bir şey olmadığına emin misin?"

Doğru dün ilk bugün ise ikinci ve son günüydü.

"Sadece yeni uyandım." Bunu söylemem yeterliydi. Sabah sersemliğimi iyi tanırdı. "Anlaşıldı." Dedi, demiştim tanıyordu. "Birazdan gelirim. Sen karnını doyur, kıyafetlerin konusunda yardımcı olurum."

Dün eşofmanla geçirdiğim bir ilk günün ardından bugün işi bana bırakmayacaktı belli ki.

"Tamam."

Telefonu kapatıp enerjimi artıracak bir müzik açarak duşa girmiştim. Duş alıp tıraş olmuş yüzüme maske yaparak kendime kahvaltı için bir tabak hazırlamıştım. Tahıllı ekmeğim kalmadığı için kendi kendime surat asarak tabağımı bitirmiştim. Dişlerimi fırçaladığım sırada ise kapının açılış sesi duyulmuştu.

"Baekhyun?" Hırsız evime anahtarla girmeyeceğine göre o olmalıydı. "Chanyeol." İçeriden bana geri seslenmişti. "Banyodayım."

Odama giren ayak sesleriyle banyonun kapısına diş fırçam ağzımda çıktım. Etraftaki dağınıklığa bakıyordu, elindeki anahtarla. Eğilip bir parçayı yatağın üstüne koydu.

FelinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin