Bir saatten kısa bir sürede takas yerine vardılar. Chanyeol alışkanlıktan arkasına baktı ama bugün orada ekip olmayacağını biliyordu, bir avuç serseriye ekip denilirse tabii.Aniden durduğunda Baekhyun homurdandı. "Durmadan önce uyarman gerekiyordu!"
Diğer atlar da yanı başlarında durdu. Jongin ve Kyungsoo yere atlayıp, atları bağlamaya koyuldular.
"Ekipler peşimize takılmış mıdır sence patron?"
Kyungsoo gür bir kahkaha attı. "Tanrı'nın bile unuttuğu o ıssız kasabada kimsenin takılmayacağı kesin."
"Mr.Simon ıssız bir kasaba değil." dedi Baekhyun kibirli bir sesle.
Chanyeol onu attan indirip kaçmasına fırsat vermeden kolunu boynuna doladı. Baekhyun ciyaklayıp onu tekmeledi.Tekmesi Chanyeol"un kaval kemiğine isabet ederken acı içinde inledi.
"Seni..." ardından gelen bir tekme daha. Chanyeol inadına daha sıkı sardı Baekhyun'u. Adamlarına döndü."Peşimize birileri takılmadan dağılalım en iyisi. Sehun, sen arka yoldan çiftliğe gelirsin, Jongin sen de Kyungsoo ile kanyondan gel.Parayı bölüşmek için bir kaç gün sonra tepede buluşuruz."
"Çocuğu ne yapacağız öldürelim mi?"
"Biz katil değiliz Kyungsoo."dedi Jongin sakin bir sesle." Hem çok görünmemiz bizim açımızdan daha iyi. "
Kyungsoo esiri şüpheli bakışlar ile incelerken konuştu." Tabii ben daha az geveze birini tercih ederdim. "
Baekhyun kolunu uzatıp sağ elinin orta parmağını kaldırdı.Kyungsoo bunu üzerine kahkaha attı.
"Sende artık bırak beni domuz!"
Chanyeol hafifçe gülümsedi. "İnsanlar yüzüme karşı kötü söz diyemezler...onları öldürmemden korkarlar." diye fısıldadı.
"Sen beni öldüremezsiniz aptal!Bu benim rüyam!"Cümlenin saçmalığı herkesin kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
Bu çocukta ters bir şeyler var diye düşündü Chanyeol. Sanki hiç bir şeyi normal değildi. Kıyafeti bile. Kalçalarına kadar inen uzun bir sarı tişört giymişti.Boyun kısmı neredeyse göğsüne kadar açıktı. Kısa şortu yüz yıllıktı sanki ve çamaşır suyu ile yıkanmışa benziyordu. Fahişeler bile bu çocuktan daha kapalı giyinirlerdi.
Üstelik tek garip yanı kıyafetleride değildi. Saçları beyazdı. Hasta olabileceğini düşündü bir an. İnce açık tenli bir yüzü, çekik elmacık kemikleri ve bir kadının yüzünde olsa öpme istediği uyandıracak kadar dolgunlukta dudakları vardı.
"Sen aklını kaçırmışsın." dedi Jongin alçak sesle.
Sehun korku dolu bakışlarını Chanyeol'e çevirdi. "Bu çocuk delirmiş...Üstelik adımı da biliyor!"
"Benimkini de." dedi Kyungsoo şüpheli bir sesle. "Bence onu öldürmeliyiz!"
"Sürekli öldürmekten vazgeç Kyungsoo. Bence onu tepeye görütüp bu kadar bilgiyi nasıl bildiğini öğrenebiliriz."
Bu oldukça mantıklıydı ve Chanyeol'un daha iyi bir çözüm düşünmeye vakti yoktu. "Tamam Jongin. Onu sen götür."
"Benim kaçıklara ayıracak vaktim yok. Kusura bakma patron." dedi Jongin gülerek.
Sehun, Chanyeol'un konuşmasına fırsat bile bırakmadan ellerini kaldırdı. "Bana bakma patron... Bu çocuk beni korkutuyor."
Chanyeol dişlerimi sıktı. "Pekala. Benimle geliyor. Herkes işine baksın!"
"Patron at ikinizi taşımaktan yorulmuştur." dedi Jongin Baekhyun'a imalı bir şekilde bakarak konuşmuştu.
"Jongin, bir daha kilomla dalga geçersen seni iğrenç bir karakter olarak yazarım. Anlıyor musun?" Jongin onu elbette ciddiye almamıştı. Son kez gülerek atına binerek uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cowboy//Chanbaek
Tiểu Thuyết ChungByun Baekhyun'un hayatı büyülü şimşeklerin çaktığı fırtınalı bir gecede tamamen değişir. Aşk romanları yazarı ve geçmişte çok zor bir hayat yaşamış olan Baekhyun, bahçesine düşen yıldırımla gözlerini bir yüzyıl öncesinde açar ve kendi kitabındaki k...