12

54 15 2
                                    

Chanyeol ve Baekhyun o küçük çadırda yan yana oturmuş, yağmurun o koyu renkli kumaşın üstündeki tok seslerini dinliyorlardı.
Baekhyun gözlerini ardına kadar açıp uzanmış, uyku tulumunu çenesine kadar kapatmıştı.

Seni tanımama izin ver.

Bu kelimelerden yayılan romantizm inanılmazdı. Baekhyun onları duymak, onlara inanmak için bir ömür beklemişti sanki. Chanyeol'un onu neden önemsediğini hayal bile edemiyordu ve ister istemez bunun bir illüzyon olduğunu hissediyordu.

"Ne düşünüyorsun?" diye soru Chanyeol.

"Bilmiyorum... Yağmuru dinliyorum yalnızca."

"Bana kendinle ilgili bir şey söyle Baekhyun." Baekhyun gerildi.

"Nasıl bir şey?"

"Bilmem. Herhangi bir şey. En sevdiğin renk nedir? Doğum günün ne zaman? Hangi yemekleri seversin? Nerede büyüdün... Bunun gibi."

Baekhyun yavaş yavaş cevap verdi. "Mavi, 6 Mayıs, başka birinin pişirdiği bütün yemekler."

Chanyeol güldü."Nerede büyüdüğünü unuttun."

Baekhyun bu soruyu bilerek atladığını Chanyeol'un fark etmemesini dilemişti oysa.

"O soruyu yanıtlamak o kadar kolay değil. Bir uzun, bir de kısa versiyonu var. Çoğu kişi kısa olanı tercih ediyor."

Chanyeol ona doğru döndü. Bir kolunu büktü ve yüzünü avucuna yaslayıp ona baktı."O halde ben uzun versiyonunu istiyorum."

Baekhyun bir an için geriye, yapayalnız geçirdiği yıllara, kapıların önünde kaldığı ya da hastanenin demir parmaklıklarının arkasına atıldığı günlere gitti. "Çok sıkıcı ama."

Baekhyun, Chanyeol'un inceleyen derin bakışlarını üzerinde hissetti. Bir yanı onun meraklı bakışlarına sırt çevirmek istiyordu. Ama diğer yanı, kısa süre önce ortaya çıkan yanı Chanyeol'un ona baktığında ne hissettiğini anlamak istiyordu.

" Bana sıkıcı gelmez."

Baekhyun sonunda ona baktı. Daha önce hiç kimse bu soruyu böylesi bir içtenlikle sormamıştı, dinlemeleri için para ödediği ama yanıtını pek de can kulağıyla dinlemeyen psikiyatrlar ve sosyal hizmet görevlileri dışında.

Yüzleri çok yakındı, öpüşecek kadar yakın. Ve bunun düşüncesi bile Baekhyun'un içini özlemle doldurdu. "Çok çirkin şeyler. Neler yaptığımı bilsen..."

Chanyeol kahkaha, iç geçirme ya da ikisinin karışımı olabilecek bir ses çıkardı.

"Kiminle konuştuğuna bir baksana. Ben kanun kaçağıyım. Ben yalan da söyledim, aldattım ve çaldım da. Masum kadınlara silah çekip paralarını aldım. Yaşamayı belki de benden daha çok hak eden adamları öldürdüm."

Baekhyun titrek bir kahkaha atıp ona baktı.

"Ne hoş bir ikiliyiz, değil mi?"

"İkili olabilirdik.Belki..."

Baekhyun bir an kalbinin duracağını hissetti. Gülümsemesi kayboldu.

"Belki ne?"

"Belki birlikte, ayrıyken olduğumuzdan daha iyi olabiliriz. Saçma göründüğünün farkındayım ama..."

"Hiç de saçma değil."

"Belki... belki sıradan insanların her gün hissettiği şey bu. Ama bizim için yeni."

Baekhyun son bir haftayı düşündü. Zamanda yolculuk yapıp, kendisinin uydurduğu bir hayal ürününü öpmüş ve bu da hoşuna gitmişti.

"Baekhyun... hadi uyuyalım artık. Çok çabuk sabah olacak."

"Ben fazla uyuyamam."

"Gel buraya."

Chanyeol ona doğru eğildi.

"Ben buradayım Baekhyun. Bunu unutma."

Sonra en inanılmaz şeyi yaptı.Baekhyun'un alnına bir öpücük kondurdu. Dudakları tenine dokunup öylece beklerken parmakları da onu yatıştırırcasına saçlarında gezindi.

Baekhyun hafifçe iç geçirdi. Hayatı boyunca uyumasına yardım edecek, ona masal okuyup saçlarını okşayacak ve usul usul ninniler söyleyecek birini beklemişti.Bir annenin yapabileceği her şeyi yapacak birini yani... Önce koruyucu bakım sisteminin tuzağında yapayalnız ve arkadaşsız bir çocuk olarak, sonra zorluklarla dolu soğuk sokaklarda yaşayan genç bir adam olarak, son olarak da aşkı aradığı karanlık geçitlerde ve çıkmaz sokaklarda onu asla anlamayacak adamlardan beklemişti bunu. Şu ana kadar, imkansız bir yer ve zamandaki imkansız bir adamla karşılana kadar.

Chanyeol'e kadar. Chanyeol her istediğini söyleyebilirdi.Bağırıp çağırabilir, Baekhyun'a göre biri olmadığını söyleyebilirdi ama Baekhyun gerçeği biliyordu.Özünde iyi, onurlu bir adamdı o. Ve eğer Baekhyun kendini bırakırsa ona aşık da olabilirdi.

Gözyaşlarının gücü karşısında ürperdi ve ona iyice sokuldu. Chanyeol onun saçını okşayıp sıcak nefesini yüzüne doğru verdi. Bu Baekhyun'un önce annesinden, sonra babasından, sonra da karşısına çıkan ciğeri beş para etmez adamlardan ömür boyu beklediği dokunuştu.

Chanyeol'un bakışlarında, Baekhyun'un acısını kendi acısı gibi benimsediğini gösteren hüzünlü bir şefkat belirmişti.

"Yalan söylemiyorsun değil mi?"

"Ne konuda?"

"Beni... önemsiyorsun değil mi?"

Chanyeol baş parmağını onun yüzünde gezdirdi. "Evet, önemsiyorum."

"Neden?"

"Tanrım Baekhyun..." Sesi öyle yumuşaktı ki Baekhyun onu güçlükle duydu. "Sana iyi davranan kimse olmadı mı?"

Baekhyun, Chanyeol'un ne kadar önemsemeye başladığını acı verici bir şekilde fark ederken onu tekrar öpmek istedi.

"Sen..." dedi usulca. "Bana iyi davranıyorsun."

"Bu da ne kadar kötü bir hayat yaşadığını kanıtlıyor."

Tanrı ona bu armağanı, bu anı vermişti. Baekhyun yıllarca Tanrı'ya kızmış, başarısızlıklarını ve acılarını telafi etmesini, karşılığını vermesini istemişti.

Tanrı ona Chanyeol'u vermişti.

Aşk.

Bu kelime onu hazırlıksız yakaladı.

" Chanyeol ben... " Donup kaldı ve o kelimeleri söyleyemedi.

"Ne oldu Baekhyun?"

Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Baekhyun nefessiz kalıp sersemleyene kadar kelimeler zihninin içinde birbirini takip edip durdu.Baekhyun o anın kayıp gittiğini, Tanrı'ın ona verdiği şansın kaybolmaya başladığını hissediyordu.

Vücudu... Chanyeol' u ne kadar önemsediğini göstermek için vücudunu kullanabilirdi.

Anlık bir tereddüt hissetti. Hayatı boyunca aynı taktiği yüzlerce defa kullanmış, istediği şeyi almak için adamlara istedikleri şeyi, değeri olabilecek tek şeyi defalarca vermeyi denemişti. Ama hiçbir zaman işe yaramamıştı bu.

Bu defa farklı olacak, diye düşündü çaresizce. Chanyeol ondan bir şey istemiyordu ki. Bu defa, ilk kez kendini bir adama onu sevdiği için verecekti.

___

Kendinize iyi bakın ♥

Cowboy//ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin