Bugün tahlilleri yaptırmaya gittik. Röntgen, kan tahlilleri, idrar tahlilleri ve daha sayamayacağım bir sürü şey yaptılar. O kadar çok tahlil yapıyorlar ki son haftalarımızın hepsi neredeyse hastane köşelerinde sürünmekle geçti. Bu kadar tahlile rağmen hala hastalığın ne olduğunu bilmediklerini söylüyorlar ama bildiklerini biliyorum. Louis’te biliyor. Yanında olan benim ama her şeyden en son benim haberimin olmasını sağlamak onun en öncelikli göreviymiş gibi davranıyor. Her şeyi bilmemek yorucu, özellikle bilmem gerekenleri bilememek beni bitkin düşürüyor.
‘’Louis neden söylemiyorsunuz?’’
‘’Bilmene gerek yok Harry.’’
Ama onun da bilmesine gerek yok. Hissedebildiğimi bilmesine gerek yok, sonu rahatlıkla görebildiğimi bilmesine gerek yok. Gerçeği bildiğimi bilmesine gerek yok. Durdurmaya çalıştığımı bilmesine gerek yok, onsuz yaşamaya hazır olmadığımı bilmesine gerek yok.
Ölümün kokusunu alabildiğimi bilmesine gerek yok.
Louis uyandı, gitmeliyim.
-Harry