-Bu bölüm diğer bölüm geciktiği için erken yayınlandı :) İyi okumalar! Destekleriniz için teşekkürler! Samir'in yüzünü daha belirlemedim o yüzden siz kafanızda canlandırmalısınız multideki kişi, benim gözümde Samir'i temsil ediyor. Playist - Demi Lovato - Teo pieces-
"Bırak saçımı!"
Beni takmayıp yürümeye devam etti. Lacivert spor bir arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açıp beni içeri itti. Saç diplerim zonkluyordu. Piç çok fena acıtmıştı. Hiç beklemeden sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Ani bir manevreyla otoyola çıktı.
Çok hızlı gidiyordu. Yanımızdan geçenler korna çalıp duruyorlardı. Kemerimi taktım. Korkmaya başlamıştım.
Yine aynı lanet yere geldiğimizi geçtiğimiz sokaklardan anladım. Birden durunca kalbim ağzımda atmış gibi oldu. Arabadan indi ve hızla benim kapımı açıp kolumu tuttu. Beni sürüklemeye başladı. Dengemi sağlamakta zorlanıyordum ve kalbim hala ağzımda atıyordu. Kapının önüne geldiğimizde anahtarı çıkarıp tek hamlede kapıyı açtı. Beni dün yattığım o lanet odaya itti.
"Üstünü çıkar."
"Ne?"
"Üzerindekileri çıkar."
Çıktı ve kapıyı kapattı. Ardından tok bir ses duyuldu. Derin nefesler almaya başladım. Hızla kapının önüne geçip kapıyı zorladım. Kitlenmişti ve açılmıyordu. kapının önünden çekildim. Vücudum buz kesmiş bir halde olduğum yerde duruyordum. Kaçacak bir yer yoktu. Ben şokun etkisinden çıkamamışken kapı açıldı.
Samir'in yüz hatları sert duruyordu ve bu korkmam için yeterliydi. Ayrıca yarı çıplaktı. Tişörtü yoktu.
"Sana ne dedim?"
Üstüme gelmeye başlayınca geriledim.
"Sana ne dedim? Üzerini çıkar!"
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Bana tecavüz mü edecekti? Bu düşünce daha da tırsmama sebep oldu ama böyle yaparak kendimi ezdiriyordum. Belki ona karşı gelirsem beni ezemezdi. İç hücrelerim korkudan titrerken. Beynim kendimi ezdirmememi söylüyordu.
"Hayır." dedim yutkunarak. Bağıramıyordum çünkü şuan çok büyük bir karmaşanın içerisindeydim.
"Öyle mi?"
Montumun fermuarından tutarak açtı ve üzerimden çıkardı.
"Uzak dur!"
Lanet olası göz yaşı torbalarım bitmek tükenmek bilmiyordu yine gözlerim dolmaya başlamıştı. Tekrar üstüme geldi ve kolumdan tutarak beni yatağa itti.
"Ne gördüm biliyor musun?"
Diye gülerek sorduğunda korkakça ona bakmakla yetindim. İyi değildi.
"İki çift gördüm. bir sürtük ve bir piç,öpüşüyorlardı. Hemde sizin evin hemen önünde, arabanın içinde."
Lanet olsun! Poyraz'la beni görmüş müydü? İliklerime kadar korkuyla titremeye başladım. Söyledikleri beynimde yankılandı. Bana sürtük mü demişti? Pekii.
Sinirlerim bozulmuştu. Kahkaha atmaya başladım. Gözlerimi kapattığımda göz yaşları yanağımdan süzüldü.
Tüm korkum bir anda toz olup gitmişti. Yarım bir gülüşle yüzüne baktım. Şuan gelen özgüvenin tarifi yoktu.
"Gerçekten mi? Kesinlikle büyük bir zevkle öpüşüyorlardır. Belki de o öpücük, o sürtüğe herşeyi bir anda unutturmuştur ha? Dün bir piçin ona neler yaptıklarını hatta O piçi unutturmuştur? Ne dersin?"
Diye yarım ağız gülerek sorduğumda kendime inanamıyordum. Bunu ben mi söylemiştim?
Tek hamleyle beni altına aldı.
"O sürtüğü yaşatmam."
Tekrar güldüm.
"O piçin, sürtüğe verdiği öpücüğün etkisi, öldürsende sonsuza kadar sürecektir, sen merak etme."
Çenesi kasıldı.
"Sürtüğün dili çok uzamış."
"Aynen öyle."
Kazağımın eteklerinden tuttu. Soğuk ellerini belimde hissettiğim an ciddileştim. Onu daha da çok sinirlendirmiştim. Az önceki korkak Demet'ten eser kalmamıştı. Ruh halim çok çabuk değişiyordu. Bunu rehabilitasyon merkezinde doktorlarda belirtmişti ama Onu sinir etmek bana zevk veriyordu. Zararlı çıkan yine ben olsam bile.
"Sakın yapma." diye boş bir tehdit savurdum.
Birden tişörtümü yukarı çekip çıkardı ve yere bıraktı. Bedenlerimiz birbirine değdiğinde elektrik çarpmış gibi bir his verdi. Onun soğuk vücuduyla, benim sıcak vücudum birleşmişti.
Ateş ve buz birleşmiş gibi.
Kafasını benimkine yaklaştırdı. Nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakındık.
"O sürtüğün üstünde, sonsuza kadar sürecek bir etki bırakmamı ister misin?"
Nefret saçan gözlerimi ona dikmiştim. Yazın asansörde ettiğimiz kavga aklıma gelmişti. o zaman da bana sürtük demeye çalışmıştı. Kan beynime sıçramıştı.
"Her hareketinle, o sürtüğü kendinden daha da nefret ettiriyorsun. Şu saatten sonra ne yaparsan yap, o sürtük seni asla sevmeyecek."
Bir süre yüzümü inceledi. Çenesi kasılmıştı.
"Kaybedecek birşey kalmamış o zaman."
Ellerini sinirle pantolonumun düğmelerine götürdüğünde kalbim ağzımda atıyordu. Dışımdan bunu belli etmesemde içim yapmaması için yalvarıyordu. Elimle engellemeye çalıştım ama hızla tek eliyle iki elimide tuttu ve düğmemi acele etmeden açtığında gözlerimi sıkıca kapayıp nefesimi tuttum. İçimden dualar ediyordum.
Ellerini pantolunumdan çekti.
"Ya da dur, yavaştan başlayalım."
Rahatlamışçasına nefesimi verdim ve gözlerimi açtım.
Yavaşça dudağıma eğildi. "eğer karşılık vermezsen, hızlıca işimi hallederim."
Diye fısıldadığında ondan ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha hatırlamış oldum. Dudaklarıma kapandı ve beklemeye başladı. İlk adımı benim atmamı bekliyordu. Gözlerimi kapattım, tekrar o yaza döndüm, o kötü olayların hiçbiri yaşanmamış olan zamana, eski, özlediğim Samir'le öpüştüğümü farzedip dudaklarımı araladım.Gözlerimi araladığımda olduğumuz şekle inanamadım hatta şok oldum. Resmen ona sarılmıştım ve ellerim ensesindeydi. Gözlerim dolmuştu. Beni büyük bir açlıkla öpüyordu. Elleri kımıldayınca gözlerimi büyülttüm. Sütyenimin kopçasını açmak üzereyken onu iterek ondan ayrıldım. Nefes nefese kalmıştım ve bu sefer o da nefes nefese kalmıştı. Kafam neredeydi benim!?
"Yeter." Dedim nefes nefese kalmışken.
"Artar da bile." Dedi o da nefes nefese. Bir süre nefesimi düzene sokmak için bekledi.
Boynuma yöneldi ve kestiği yerde dudaklarını hissettim. Hızla inip çıkan göğsüm, onun soğuk vücuduna değiyordu. Yanan yara bir anda buz kesip iyileşmişti sanki. Acı tamamen yok olmuştu. Boynumun girintisinden çıkıp gözlerime baktı. Suratını incelemeye başladım. Dağınık kahverengi saçları, hafif çıkmış kirli sakallarıyla karizmasını koruyordu.
"Poyraz sana böyle hissettiriyor mu?"
Sadece yüzüne bakmakla yetindim. Kabul etmek istemesem de doğruydu ama bu asla ona karşı bir olumluluk hissettiğim anlamına gelmezdi. Aksine ondan daha fazla nefret ediyordum.
Bana bakmayı kesip üzerimden çıkınca yerdeki kazağımı alıp üstüme giydim. Arkasına bile bakmadan odadan çıktı. Nefesimi düzene sokup kendime geldikten sonra pantolonumun düğmesinin açık olduğunu hatırladım ve hemen kapadım.
Bir süre sonra odadan çıktım. Banyoya girdim ve kapıyı kapadım.
Aynaya baktığımda gözlerim hafif kızarıktı. Saçlarımı yavaşça geriye iterek yarama baktım. Hala kızarıktı. Banyonun kapısı birden açılınca refleks olarak kafamı kapıya çevirdim ve yaram zonkladı. yüzümü buruşturdum. İçeri gelip saçlarımı diğer tarafıma attı ve aynanın önünde duran kremi alıp eline az miktarda sürdü ve boynuma yavaşça değdirdi. Gözlerimi sıkıca yumdum. yavaşça kremi yaraya yedirdi. Elini ittirdim. "Rahat dur." diye kesin bir sesle konuştuğunda yutkunarak ellerimi indirdim.
Sonunda bittiğinde Samir, "içeri gel." diye emir verip banyodan çıktı. Sinirle gözlerimi devirip onu takip ettim. Oturma odası gibi bir odaya girdik. Samir tekli koktuğa yayvan bir şekilde oturdu ve gözüyle karşısındaki koltuğu işaret etti. Yavaşça gidip koltuğa oturdum.
"Kısa keseceğim. Poyraz'la görüşmeyeceksin."
Der demez gülmeye başladım. "Samir, neyin kafasındasın?"
Bana gözlerini kısarak baktı ve bana doğru eğildi.
"Pekii. Eğer zorla güzellik istiyorsan o da olabilir."
"Samir, ben şuan buradaysam onun sayesinde! Şimdi kalkıp onunla görüşmememi söyleyemezsin!"
Tekrar yayvan bir şekilde oturup sıkılmışçasına ofladı.
"Ama söyledim. Eğer onunla yakınlaştığını görürsem yemin ederim, gözümü kırpmadan onu gebertirim. Buna dünden razıyım zaten. Benim için avantaj, senin için ise dezavantaj."
"Bu kadar düşme Samir. Sen, en yakın bildiğim arkadaşımla birlikte arkamdan iş çevirdin. Bunu kendine yedirebiliyor musun? Bu yaptığını adamlık mı sanıyorsun? Bir kızı her yalnız kaldığında ağlatmanın adamlığa sığdığını mı düşünüyorsun? Tam seni unutacakken karşısına çıkıp onu tehdit ederek adamlık yaptığını mı sanıyorsun Samir? Ben hayatımda asla yapmam dediğim şeyi yaptım. Basit bir varlık için canıma kıyıyordum. Yeter, bende insanım. Benim kalbim sen kır diye yaratılmadı."
"Ben ne kadar piç bir insan olduğumun farkındayım ve bunu inkar etmiyorum. Hayatımı böyle devam ettirmek de istiyorum. Güçlü olmak için ya insanları ezeceksin ya da onlar seni ezecek. Ben birinci yolu seçtim ve çevreme zarar vererek atlattım. Benim felsefem bu. Ne yaparsan yap, Eski Samir geri dönmeyecek."
"Eski Samir'i geri döndürme gibi-"
"Onunla bir daha görüşmeyeceksin."
Büyük bir çıkmazın içindeydim. Sanki lanetlenmiş gibiydim. Hangi sokağa sapsam önüme koskocaman duvarlar çıkıyordu. Labirent gibiydi. Çıkışın olduğuna emindim. Tüm yollar beni çıkışa götürüyordu aslında. Çok iyi bildiğim, kurtulacağım ama emin olamadığım bir çıkış yolu. Önü karanlık bir çıkış yolu. Gözlerimi kapatıp geçmem gereken bir çıkış yolu. Sonunda Samir'in beklediği çıkış yolu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kokusu
Random"Hayat ne tuhaftı, bize zarar veren şeyler aynı zamanda huzur bulduğumuz trk şey olabiliyordu." /Azra Kohen/