-Kitabın ezik yazarından yanlışlar için özürler •-• ha birde, korece şarkı önersem sorun olmaz değil mi?^^-
Müdürün kapısının önüne geldiğimizde kolumu bıraktı ve kapıyı tıklattı.
"Girin."
Kapıyı açıp içeri girdi ve bende onunla birlikte içeri girdim.
"Samir? Samir Çağan? Tunç Bey'in oğlu değil mi?"
Samir sadece kafasını salladı.
"Sen niye burdasın Demet? Ders başlamak üzere, hafi sınıfına."
"Bana sınıfımı gösterecek bir öğrenci lazım değil mi?"
"Hayır, nöbetçi öğrenci sana yardım edecek."
Müdür bana ıyarı doku bakışlar atınca odadan çıktım. Fırsat bu fırsattı, şimdi Poyraz'ın yanına gidebilirdim ama beni yakalarsa çok fena olurdu.
Annemi idare ediyorlardı ama annem bir zaman sonra anlayabilirdi. Yanımdan bir temizlikçi geçince onu durdurdum ve telefonunu istedim. Hızlıca annemin numarasını tuşladım. ikinci çalışta açtı.
"Alo?"
"Anne benim, Demet."
"Demet? Kaç gündür eve gelmiyorsun, yanlış birşey mi yaptım bebeğim?"
İçim burkulunca ağlamamak için zor tuttum kendimi.
"Yok, hayır. Sadece biraz evden uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. Biraz zamana ihtiyacım var."
Bir süre bekledi. "Pekii tatlım, sen nasıl istersen. Seni seviyorum."
"Bende."
Kapattım ve görevliye geri verip teşekkür ettim. Kapı açıldı ve içerden Samir çıktı. Yürümeye başlayınca onu takip ettim. Dışarıya çıkınca, "derse girmeyecek misin?" Diye sorunca kafasını hafif yan çevirip bana salakmışım gibi baktı. Bahçe kapısından da çıktık ve acele etmeden sürücü koltuğuna geçti. Derin bir nefes verip bemde ön koltuğa geçtim. Nereye gideceğimizi çok merak ediyordum ama ağzımı açmamaya kararlıydım.
Biraz sonra ara sokaklardan birine saptı ama buranın o ev olmadığına emindim. heryerde değişik insanlar vardı ve heryerden müzik sesleri yükseliyordu. Arabayı sokağın girişine bir yere parkedip indi ve peşinden de ben indim. Elimi tutmasına birşey demedim çünkü korkuyordum. Buradaki insanlar farklı giyinimdelerdi. Birden önümü bi adam fırlayınca yerimde sıçrayıp küçük bi çığlık attım. Allah'ın belası ödümü koparmıştı. Samir'e baktığımda bıyık altından gülüyordu. Önümüze çıkan adamla Samir selamlaştılar. Onlar konuşurken kafamı başka tarafa çevirip insanları incelemeye başladım, bir yandan da ınları dinliyordum.
"Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Arkadaşlarla sözleşmiştik."
"Hm. Bu hatun kim? Seninkilerden biri mi?"
Bu söz üstüne bakışlarımı o çocuğa yönelttim. Gördüğüm kişi karşısında şok olmuştum.
"Demet?"
"Emre?"
Onu böule göreceğimi hiç düşünmemiştim hatta göreceğimi düşünmemiştim. Saçlarının şeklini değiştirmişti ve bu yakışmıştı, trk kaşında façası vardı ve bu onu daha yakışıklı yapıyordu aslında kaşa faça atanlardan nefret ediyordum ama Emre'e garip bir şekilde yakışmıştı.
Bana gülümseyip sarılınca bende ona sarıldım. Lanet olsun ki diğerlerine ihanet etmiş gibi hissediyordum. Ayrıldık.
"Biz içerdeyiz."
"Tamam. İyi eğlenin."
Emre'nin hiçbirşeyden haberi yokmuş gibi davranmıştı. Emre bana göz kırpıp yanımızfan ayrıldı. Yürümeye başladık.
"Ona söylemdedin mi?"
"Neyi?"
"O yaz ki-"
"Hayır."
Bardan içeri girdiğimizde yüksek sesteki müzik kulaklarımı patlatacak gibi hissederdim ama bu mümkün değildi çünkü Taylor Momsen çalıyordu. Etrafa göz gezdirdiğimde iğrenç derecede şeyler yapan çiftler gördüm. Kafamı başka yönlere çevirsemde farketmiyordu, heryerdelerdi. Samir bana kısa bir bakış attı. Yürümeye devam ediyorduk. Başka bir kapının önüne geldiğimizde bodyguardlar önümüzden çekildi ve oradan içeri girdik. Tanrım! Dumanlar resmen bulut gibiydi. Göz gözü görmüyordu ve bir de karanlıktı. Sadece renkli yanıp sönen ışıklar vardı. Samir bırakarı avcumun içi gibi ezbere biliyordu sanki. Br süre sonra gözlerim karanlığa alışmıştı ve daha iyi görebiliyordum. Ya da duman azalmıştı. Evet, duman azalmıştı. Burası ne kadar büyüktü? Daha ne kadar yürüyecektik!?
"Samir?"
Erkeksi bir ses duyduğumda kafamı sesin geldiği yöne çevirdim, Samir de öyle.
"Abi nerdesin, kaç saattir seni bekliyoruz."
"İşim vardı, uzatma. Nerde bizimkiler?"
"Her zamanki yerde."
Çocuk yürümeye başladığında Samir onu takip etti ve sonunda bir masaya geldik. Masa genişti ve nereden baksan bir on kişi vardı ve hepsi erkekti. Samir'i gördüklerinde kafalarıyla selam verdiler. Samir koltuğa geçti ve yanına oturmamı işaret etti. Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı ve içine çekti. Ah lanet olası.
Gözlerimi devirip kafamı diğer tarafa çevirdim. Çevirdiğime bin pişman olup tekrar Samir'e döndüm. Hepsi pür dikkat bana bakıyorlardı. Yiyecekler gibi bakıyorlardı. Aralarında madde çeken bile vardı. Boynumda birrinin mefesini hissettiğimde üç buçuk atarak kafamı o tarafa çevirdim ve yüzüme birden duman geldi. Öksürük krizine girmiş gibi öksürmeye başladım. Ne yaptığını zannediyordu bu lanet!?
"Rüzgar, hareketlerine dikkaet et."
"Şakaydı sadece. Ayrıca bu kız kim? Sen sarışın seversin."
"Bugün esmer istedim, Rüzgar."
Ben burda öksürükten ölcem bunlar esmer sarışın peşinde. Beynini siktiklerim.
Birinin elini sırtımda hissedince kafamı kaldırdım ve bana uzatılmış olan suyu gördüm. Hiç düşünmeden aldım ve içtim. Tafı normaldi. Su olduğuna emindim.
Suyun yarısı duran bardağı masanın üzerine koydum ve eski yerime yerleştim. Bir çocuk geldi ve Samir'in kulağına birşey söyledi. Samir hızla ayağa kalktı.
"Kıza dokunanı yakarım."
Gittiğinde korkmaya başlamıştım bile.
"Şanslısın."
Kaşlarımı çatarak yüzüme duman üfleyen Rüzgar'a döndüm. İçten içe üç buçuk atıyordum ama korktuğumu gösteremezdim.
"Samir sarılın sever ve sen ilksin. Esmerlerden hoşlanmazdı bildiğim kadarıyla."
"Onunla yatmayacağım."
Kaşlarını kaldırdı.
"Hangimiz için geldin?"
derin bir nefes alıp verdim.
"Samirleyim ama yatmayacağım."
Güldü.
Şunu kabul etmem gerek, çok yakışıklıydı. Saçları dağınıktı ve sarışındı.
"Ben rica etsem?"
"Ne diyosun ya sen? Sikik kafa!"
"Oww asi de. Bebeğim, kesinlikle bana gelmelisin. Hayatında yaşayacağın en iyi gece olur."
Kan beynime sıçradığında ayağa kalkıp yarım olan duyu yüzüne döktüm.
"Dediklerine dikkat et piç!"
Yanağımda keskin bir acı hissetmemle kendimi masada bulmam bir olmuştu. Nefesim kesilmişti çünkü boğazımı sıkmıştı. Kendini bana yasladığında tepinmeye başladım. çırpındıkça daha çok bastırıyordu ve daha da çok hissetmeme neden oluyordu. Yaram tekrar yanmay başlamıştı. Boğazımdaki baskı bittiğinde direk nefes aldım. elimle bıpazımı ovalafım.
kendime gelince Rüzgar'ın dayak yediğini gördüm ama bu sefer Samir değil, Emre onu dövüyordu.
İçimden ayırmak gelmiyordu ama Emre'ye zarar gelmesini de istemiyordum.
"Emre tamam."
Bir yumruk daha atıp kalktı ve eliyle bodyhuardlara işaret verdi. Badigartlar gelip Rüzgar'ı yerden kaldırıp buradan uzaklaştırdı. Emre'nin kolundan tutup onu oturttum.
"Emre, çok teşekkür ederim ama keşke yapmasaydın."
Cebimden temiz bir peçete çıkarıp yavaşça kanı silmeye başladım. Beni incelerken güldü.
"Neye gülüyorsun?"
"Otelde yalvarırken çok komiktin. Lütfen benide içeri alın!"
Kahkaha atmaya başlayınca yüzümde istemsizce bir gülğmseme olıştu. Çok tatlı bir kahkahası olduğunu yeni fark ediyordum.
"Kes sesini." dedim gülerek. Peçeteyi hafif yarasına bastırınca inledi ama yine birlikte güldük. Emre arkama baktığında bende kafamı, yaramı daha fazla acıtmamaya özen göstererek çevirdim. Samir. Onu görünce yüzümdeki kocaman sırıtış yok oldu. Peçeteyi masanın üstüne bıraktım. Emre kalktı ve Samir oturdu.
"Lanet olsun! Emre kaybol!"
Emre arkasına döndü ve yaratık görmüş gibi koşmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamadan kendimi Samir'in kucağında buldum.
"Napıyosun!"
"Kes sesini."
Yavaşça kafasını çıkararak baktı.
"Siktir! Demet, sakın ters bir tepki verme. Seni mahvederim."
Birden dudaklarıma kapanınca kaşlatım çatıldı. elleri omzuma gitti ve montumun şapkasını kapatarak yüzümüzü gizledi. Piercingi apzımdaki yerini almıştı ama İkimizinde dudakları kımıldamıyordu. Artık piercing en nefeet ettiklerim sırasında ikimci sırada felandı. Dilime değmesi beni sinir ettiği için huzlıca dilimi kımıldattım. Samir boğukça inleyince gözlerimi büyülttüm. Bir süre sonra ağzımda metalik bir tat hissettim ama piercing değildi. Kan gibi.
Lanet olsun! Dilimi çok hızlı oynatmış olmalıydım ki piercing dudağını kanatmıştı. Onun yüzünden inlemişti. Bende...
Herneyse.
Dudağımdan ayrılınca, dudağına baktım. Azıcık bir kan vardı.
"Piercingimle alıp veremedipin şey ne?"
"Bilerek yapmadım."
"Neden dilini oynattın ki?"
Yanaklarım kızardı. Aptal. Laf sokmasından nefret ediyordum. Onu öpme girişiminde bulunduğumu ima ediyordu.
"Piercinginden nefret ediyorum."
"Hani sende bir tane istiyordun?"
İçten içe şaşırmıştım çünkü unutmamıştı.
"Unutmamışsın."
"Sadece aklımda kalmış. Yakışmıştı da."
Bende çok yakıştırıyorDUM ama artık değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kokusu
Разное"Hayat ne tuhaftı, bize zarar veren şeyler aynı zamanda huzur bulduğumuz trk şey olabiliyordu." /Azra Kohen/