Louis TV karşısında kuzeniyle otururken birkaç şeyin farkına vardı.
Paige’i ciddi ciddi ona emanet etmişlerdi.
O Paige’i koruyacaktı. Ne komediydi ama.
Fark ettiği ikinci şeyse, Aiden’ın söylediğini yapmasına gerek olmadığıydı. Paige zaten onun gibi kokuyordu. Louis bunun nasıl farkına varmamıştı, bilmiyordu ama kuzeni son birkaç gündür sürekli olarak Louis’den ödünç aldığı giysiler sonucunda gerçekten onun gibi kokmayı başarmıştı.
“Off ya,” dedi Paige esneyerek. “Ne boktan dizi bu,” dudaklarını büzerek Louis’ye döndü. “Cidden sıkılmadın mı?”
Louis etrafına baktı. Sıkılmak mı? Şu anda mı? Alfa tehlikede olabilirdi, bu durumda kendisinde sıkılacak iradeyi nasıl bulabilirdi ki? “Yoo.”
“Uykum geldi benim,” diye sızlandı Paige. “Odama çıkıyorum. Sen uyumayacak mısın?”
Louis elindeki kupadan birkaç yudum çikolata alırken arkasına yaslandı. “Yapabilir miyim bilmiyorum. Sürü bir savaşa girmiş olabilir, farkındasın-”
“Elbette savaşa falan girmeyecekler,” dedi Paige doğrulurken. “Harry bir alfanın yapması gerekeni yaptı sadece; sert oynamaya çalıştı, o kadar.”
Louis şaşkınlıkla ona baktı. “Nasıl bu kadar emin olabilirsin ki?”
“Eşiyim ben onun,” dedi Paige kısaca. “Yüz ifadesini görmem yeter anlamam için.”
“Sahiden mi?” diye sordu Louis, gözleri irileşmişti. “O yüzden mi planı dinlerken bir şey söylemedin?”
“Elbette,” kuzeni omuz silkti. “Savaşa zaten niyetli değildi, onu aksine ikna etmeye uğraşmama gerek yoktu ki.” Gülümsediğinde Louis kendini çok kötü hissetti çünkü o tam olarak bunu yapmaya çalışmıştı. Alfa’nın eşi olan kendisiymiş gibi.
Hayatının melodrama dönmüş olmasına ne demeliydi?
“Her neyse,” Paige koltuğundan kalktı ve Louis’nin yanağına küçük bir öpücük bıraktı. “Yatıyorum ben. Kendine bir iyilik yap ve gözcülük edeceksen de kapat şu aptal diziyi.”
Louis onu belli belirsiz onayladı ve arkasına yaslandı. Uzun bir gece olacaktı.
***
Onu ilk dudakları üstünde hissetti. Çok önemsemedi, rahatsız edici bile değildi bu. Ama sonra baskı arttı, bir şey onu inleterek dudaklarını araladı. Tam dudaklarını öne uzatacakken aynı baskıyı burnunun ucunda hissetmişti. Derin bir kıkırtı duydu.
Yüzünü diğer tarafa dönerken gözlerini ısrarla kapalı tuttu. “Beş dakika daha.” Diye sızlandı yorganı üstüne çekmeye çalışırken.
Sırtında bir sıcaklık hissetti, biri ona arkadan sarılmıştı. Bacakları onunkilere dolandı ve adamın onaylamayan sesini duydu. “Donuyorsun."
Louis sırtını ona biraz daha yasladı. “Isıt o zaman.”
Kulağının arkasındaki sıcak nefes boynundaki mühür noktasına değmeye başladığında Louis titremişti. “İşte bu, karşı koyamayacağım bir teklif, cor meum.”
Bir an sonra kendini onun altında, bacaklarını kalçalarının etrafında ve bileklerini de iki yanında hareketsiz halde buldu. “Heey,” dedi itirazla gözlerini aralarken. “Kalk üstümden, koca dev se-”
Dudakları birleşti ve adam onu öyle aralıksız öptü ki, Louis bir an nefessizlikten bilincini yitireceğini falan düşündü. Elleri uzanıp adamın ensesindeki buklelerin arasında dolaştı, vücudunun etrafındaki bacaklarını gittikçe daha da açıyordu. “Alfa,” diye inledi dudakları ayrıldığı an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
far as fate, close as galaxy
Fanfiction"alfa'ya en uygun eş benim," dedi paige gururla. "çevremizde -elbette- bir omega yok," gülümsedi. "ve omega güdülerine sahip tek beta da benim, yani, tabii ki beni seçeceklerdi." louis zorlukla yutkundu ve bakışlarını kaçırdı. tamam, omega olduğunu...