XVII.

9.3K 633 366
                                    

angst yazmaktan öldü dersiniz yavrularım

zaten ben uzun yaşadım gençlere bir şey olmasın biz ölsek ne olacak

VE DE tatilim haziranın 5inde başladı ve ben bu saçmalıkla o günden beri uğraşıyorum, yani yani yani beğenmezseniz de beğenmezsiniz çünkü üçüncü defa yazmayacağım kusura bakmayın dfhjsdfk ve kötü biliyorum kötü, ama olup biten her şeyden sonra gerçekten gerçekten bunların konuşulduğu&yapıldığı bir bölüm gerekliydi, eğer gerekmeseydi muhtemelen ben de yazma ihtiyacı hissetmez- duygusuz bad boy alfa-zavallı sürüngen omegayla devam ederdim. ama guess what???? neysem, haydi güzel okumalar!!! bu bölüm atlatıldığına göre devamında pek gecikme olmayacak -zaten bitecek az kaldı. görüşüürüz. ya da durun görüşmeyiz yorum yapın o zaman görüşebiliriz ;))))))))))))

ÖNEMLİ: bundan önce bir bölüm daha var atlamayın!!!


Mutfak masasında, Alfa'nın karşısında sessizce otururken Louis durumun hiç de tuhaf olmadığını düşünmeye çalıştı ama öyle tuhaftı ki. Mumları burada bulmuşlardı ve evin en küçük bölümü olduğundan, Louis burada oturmakta ısrar etmişti çünkü merhaba, ev dışarıdan bile daha soğuktu ve donarak ölme risklerini sadece burası en aza indirgeyebilirdi. Louis bir ara ısıtmak için pencereleri açmayı teklif etmişti ve Alfa durup buna gülmüştü. Espri yapmamıştı ki.

Elbette, Alfa oturdukları masaya mum dikmekten daha yapıcı bir fikirle gelmiş ve şömine için odun toplamaya karar vermişti ama bunu asla yapamazdı çünkü Louis o evde bir saniye bile yalnız kalamazdı. Tanrıya şükür, Alfa'nın paçasına yapışıp beni bırakma diye ağlamasına gerek kalmadan, sadece bir bakışla tüm bunları Alfa'ya anlatabilmişti. İlginç bir andı, Alfa'nın onu okuyabildiğini fark etmek falan filan. O kadar da uzun zamandır tanışıyor değillerdi.

Sıkıntıyla yanaklarını şişirdi, Alfa onu ses çıkarmaması konusunda çoktan dört defa uyarmıştı ama elinde değildi, masada oturup kaşlarını dikkatle çatmış ve dudaklarını da öne doğru büzmüş kitap okuyan Alfa'yı izleyerek ne kadar sessiz kalabilirdi ki? Hem, Louis bu adamı daha önce hiç elinde kitapla görmediğine emindi, şimdi gerçekten doğru an mıydı? Hem aynı odadalardı ve Alfa'nın dikkati neden onda değil de; aptal bir kitaptaydı?

"Louis."

Kaşlarını çattı, bu durum çok sinirini bozmaya başlamıştı-

"Louis, kes şunu."

Elleri sertçe kavrandığında başını kaldırdı ve cılız mum ışığının bile varlığını inkar edemediği, zümrüt yeşili gözlerle karşılaştı. Ne yazık ki, Alfa'nın bakışları sadece bir an onunkilere kenetli kalmıştı. "Kendine ne yapıyordun?" diye fısıldadığını duydu adamın, hatta belki de duymamıştı, dudaklarını öyle dikkatle izliyordu ki, okumuş bile olabilirdi. Alfa masada öne doğru eğildi ve Louis onu takip etti. Adam, Louis'nin kendisininkinden çok daha küçük ellerinden birini aldı ve avucunun içinde sıkmaktan bembeyaz ettiği parmaklarını tek tek açtı. Louis iki eli de açıldığında öylece onlara baktı, avuç içleri belli belirsiz tırnak izleriyle doluydu.

Alfa'nın sorusuna verecek bir cevap bulamadı çünkü hayır, kendisine ne yaptığını bilmiyordu. Son zamanlarda yaptığı hiçbir şeyin arkasında bir anlam yoktu ki.

Birkaç saniye boyunca, Alfa'nın bakışlarını üstünde hissetti ama başını kaldırmadı, gözlerini yan yana duran ellerine dikmişti. Görüntü bir şekilde öyle tanıdık ki, Louis'nin göğsünü sıkıştırıyordu. Alfa'nın uzun parmakları ve Louis'ninkiyle karşılaştırıldığında devasa elleri vardı.

far as fate, close as galaxyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin