Ve yine hayaller, yine sahte mutluluk, yine palavra hikayeler. Bir ömrüm böyle geçti ve böyle de geçecek gibi diyebilirim. Ben buyum işte sahte düşlerle olmayacak ya da olamayacak hayallerle yaşayan bir kız. Tek kelimeyle bir palavrada yaşam kurmuş durumdayım. Şimdi soruyorsunuz kendinize, bunun bahsettiği bu palavra ne, diye. Hemen söyleyeyim uzak platonik hikayesi benimkisi. Tam tamına dört yıldır platoniğim, evet tam dört yıl. Ama ben halimden gayet memnunum. Aman hayat ilerliyor bir şekilde.
Şimdi yatağımdan kalkıp hazırlanmam gerek yoksa okula geç kalacağım. Kalkıp okul formamı giydim üstüne de sweatshirt, siyah pantolon tamam oldu galiba. Çok mu siyah ne, ruhum gibi oldu. Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttim saçlarımı toplamaya üşendiğim için salınık kalmasına göz yumdum. Aşağıya inip kahvaltımı yaptım, evet yine tek başıma yapıyorum. Her gün böyleyim yanımda kimse yok. Hayat mücadelemi kendi kendime halletmeye çalışıyorum. Montumu giydim ve dışarı çıktım. Saate baktığımda 08.15'ti.
Okula doğru yürümeye başladım. Acaba şimdi ne yapıyor? Yanında kimler var? Bende isterdim okula gittiğimde onu görebilmeyi, bende isterdim sokağa çıktığımda onunla konuşabilmeyi ya da bende isterdim sokakta karşılaştığımda onu görebilmeyi. Ama o Aydın'da bense Denizli'de...
Telefonumun çalmasıyla daldığım sokak taşlarından gözlerimi alabildim. Arayan Kumsal'dı.
-Efendim Kumsal?
-Uzay, bugün okula geliyorsun değil mi?
-Evet, yoldayım geliyorum.
-Sonunda kendi enkazının altından çıkabilmeli başardın demek.
-Ne demek istiyorsun? Açık açık konuşsana sen.
-Diyorum ki hazır kendi yarattığın depremin altından sağ salim çıkabildin. O zaman sen başka bir afete sebep olmadan senin onu unutmanı sağlayacak birini buldum.
-Onu derken? Hem sen evlendirme programı mısın?
-Mehmet'i diyorum ya. Sen kaç kişiye platoniksin acaba. Yeni biri geldi okula. Fena da değil. Tanışsan fena olmaz bence. Yeni bir kişi, yeni bir sayfa. Hem de bembeyaz bir sayfa olur belki.
-Yeni birini buldum ne demek. Vallaha bir platonikliği daha kaldıracak bünyeye sahip değilim.
-Aman seninle telefonda tartışacak değilim. Okula gel öyle konuş. Çocuk bir gidiyor. Etrafı yakıp kavuruyor hem görmen gere...
Yüzüne telefonu kapattım. Yeter ya... Ben unutmak istemiyorum belki. Neyse müziğin keyfini çıkarayım bari.
Okulun giriş kapısına geldiğimde sadece durup düşündüm. Kendimi, onu, olmayan ve asla da olmayacak aşkımızı. Benim için en iyisi hangisi onu bile seçemeyecek kadar karmaşık duygularla boğuşuyordum. Acaba en iyisi yeni bir sayfa, tertemiz bir sayfaya adım atmak mıydı yoksa kalıp sevgime zincir vurmak mı? Acaba bir gün sever diye beklemek mi yoksa kendime uygun birini sevip biraz olsun mutluluğu tatmak mı? Hangisiydim ben veya hangisi olmam gerekiyordu? Tekrar bir afete sebep olup kendimi hapsettiğim o karanlık dünyamda beni kurtarmasını, geçti gel artık seninleyim seninim benimsin, demesini mi beklemeliydim yoksa? Yeni birileriyle tanışmak ona ihanet etmek mi olurdu? Ya ilerde aşkına sahip çıkamayan bir çaresiz insan konumuna düşersem? Ya olacaksa ve ben o doğru zamanı bulamıyorsam? Ya da hiç olmayıp hayatımın içine sıçmayı planlıyorsam?
"Uzay, kızım ne duruyorsun orada korkuluk gibi, kapı bekçisi misin sen?"
"Ha, şey dalmışım ya hadi gel gidelim."
"Bana bak sen... Senin kafanda neler dolaşıyor acaba."
"Kumsal, iyiyim yok bir şeyim. Sadece düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAY'IN PALAVRASI
RomanceAklı platoniğinde olan Uzay, öbür yandan Poyraz. Poyraz'ı Uzay'a ayarlamaya çalışan Kumsal, Kumsal'a platonik olan Koray. Uzay'ı sevmeye başlayan Poyraz, peki ya Uzay? Platoniğini mi seçecek yoksa Poyraz'ı mı? 🎇🎇🎇 Okulun giriş kapısına geldiğimde...