Kampüse geldiğimde, gözüm ilk olarak Jimin'i aradı. Fakat bulamamıştım. Daha sonra içeri girip, orada aramaya başladım. Ama yine bulamadım. Meraklanmıştım doğrusu. Bugün gelmemesi imkansız çünkü teslim etmesi gereken sunumları var.
Ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp dionysus'u aramaya başladım. Böyle kaydetmemi Lay söylemişti. Telefon bir süre çaldı. Tam kulağımdan çekiyordum ki onun sesi geldi. Üzgün sesi.
"Chaeyoung?"
"Jimin, neredesin? Geldim okula yoksun, merak ettim."
"Ahh, daha yeni uyandım. Alarm çalmamış."
Sinirle gözlerimi devirdim. Cidden aptaldı. "Tamam hadi gel, bekliyorum." Ne diyeceğini dinlemeden, telefonu suratına kapattım. Sinirlenmiştim. Bugün teslim etmesi gereken çok önemli bir sunum var. Hatta dün, geceye kadar o sunum için çalıştık. Eğer teslim edemezse elimden çekeceği var.
Omzumda bir el hissettiğimde sadece başımı döndürdüm. Lay'i görmem ile hızlıca boynuna sarıldım ve kokusunu içime çektim. "Dün gece gelmedin. Orada mı kaldın?" Gülümseyip koluna girdim ve bahçeye doğru ilerledik. "Geç saatte çıktığım için o beni bıraktı. Senin evinde kalmamı öğrenmemesi gerektiğini düşündüm. Ben de kendi evime bırakmasını söyledim."
Kafasını sallayıp dudağımdan öptü. Korkuyordum. Jimin'in evi üniversiteye çok yakındı. 5-10 dakika içerisinde burada olurdu. "Yapma şöyle. Gelir birazdan." Omuz silkip banklardan birine oturduk. "Dün neden benim hesabımdan yazdın?"
"Lütfen benimle konuşanın sen olmadığını söyle."Yüzüme zorla bir gülümseme takıp önüme döndüm. "Seni çok sevdiğini söyledi Lay. Sen neden onu sevmiyorsun?" Hızlıca yayıldığı bankta doğrulup ellerini yanağıma koydu. "Zamanı gelince Rarý." Tam ağzımı açıyordum ki, arkadan bir öksürük sesi geldi.
Ödülüm nerede? Malum yılın salağı seçildim. "Abi?" Lay'e döndüğümde gözlerinden ateş çıkarırcasına ona bakıyordu. "Neyse Chaeyoung. Ben verdim sana numaramı, sonra görüşürüz." Giderken göz kırpıp tekrar Jimin'e bakmıştı. Tanrı'ya şükür yalan söylemekte iyiyim.
Yanıma oturup ciddi bir ifade ile bana bakmaya başladı. "Jimin, abin olduğunu bilmiyordum. Sadece tanışmak istedi." Kafamı eğip, parmaklarımla oynamaya başladım. Vücudum sıcaklığı algılayınca nerede olduğuma iyi baktım. Yaa çok tatlı beni kolunun altına almış, kokumu içine çekiyor.
Öğk.
Yüzüne bakmaya başladığımda telefonumun alarmı çaldı. Ders başlıyordu. Sanırım dersin başlamasına ilk defa sevindim. Yoksa kusacaktım. Oturduğu yerden kalkıp elimi tuttu ve içeri doğru yürümeye başladık. Tutmasaydın keşke. Ben iyiydim.
𓍯
Jimin, Chaeyoung'u istiyordu. Ama bilmediği bir şekilde bunu dile getiremiyordu. Ne hissettiğini bilmiyordu. Akışına bırakmak istiyordu. Fakat Chaeyoung'un güzelliği buna engel oluyordu.
Jimin biliyordu. Onunla sadece yatacağını ve daha sonra ayrılacaklarını. Ama içindeki ses, buna karşıydı. Dionysus Tanrıçası'na kavuşmak istiyordu. İçinde merak hissi uyanmıştı. Abisi bu üniversitede değildi. Nasıl olurda Chaeyoung ile tanışmak isterdi?
Jimin uzun süre baktı kıza. O, Jimin için fazla iyi bir kızdı. Tabi bu sadece Jimin'e göre. Chaeyoung onu sevmiyordu. Chaeyoung onu asla sevmeyecekti. Jimin onun için sadece, çocukluğunda kullanıp attığı oyuncaklardandı. Elbet bu oyunun sonu gelecekti. Kötüler kazanır, iyiler ölür. Bu döngü hep böyleydi, böyle devam edecek...
☘
içimdeki piç ruh bırak rosé kötü olarak kalsın diyor slsöaşslağslapsl
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lies and facts | jirosé
FanfictionPark Chaeyoung, çoklu kişilik bozukluğu olan bir hastaydı. "𝑅𝑎𝑟𝑦́ 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑦𝑜𝑟, 𝐽𝑖𝑚𝑖𝑛." [Rahatsız edebilecek içerikler vardır.] pcy & pjm