🥀
Bazı zamanlar vardır; ölmüş gibi hissedersin, ruhun çürümüş ve yaşamını yitirmiş gibi. Aynı şey bedenin için geçerli değildir ama. Şu an tam olarak bu durumu özetliyordum. Bedenim ayakta, fakat ruhum çökmüş... Beyaz, loş ışıkların hakim olduğu koridorda, sadece o ve ben varmışız gibi. Etrafta bizden başka kimse yok, yalnızca o ve ben...
Tam olarak bir yıl geçmişti. O kaza geçirmiş, ve bir yıl boyunca komada kalmıştı. Ben her gün buraya gelip, onu izliyordum. Lay ise benim aksime bazı zamanlar buraya uğruyordu. O da üzülüyordu, farkındaydım. Bugün nedensizce o kapıdan içeriye girmek istemiyordum. Gitmek istesem bile, ayaklarım istemsizce geri çekiliyordu.
Yüzümü buruşturup hızla hastaneden dışarı çıktım. İstem dışı bunları yapıyordum. Uzun zamandır Kim Namjoon'un yanına, tedavi olmaya gitmiyordum. Çünkü bir belirti göstermemiş, veya Rarý ve Rosé arasında kalmamıştım. Şu an kimim onu bile bilmiyordum. Düşüncelerimi bir kenara atıp, önümden geçen taksiyi durdurdum.
Evi tarif edip beklemeye başladım. Bunu yapan ben olamazdım. Mutlaka Rarý veya Rosé şu an bedenimi kontrol ediyordu. Çünkü benim şu an Jimin'in yanında, her gün olduğu gibi onunla konuşmam lazımdı.
Evin önüne gelince parayı ödeyip hızla taksiden indim. Ben, ölecek miyim? Eve girdiğimde içimde anlamlandıramadığım bir acı vardı. Kolumda asılı olan çantayı sertçe koltuğa atıp, üzerimdeki ceketi çıkardım ve adımlarımı banyoya yönlendirdim.
Ben şu an hiç gitmek istemediğim bir yola gidiyordum. Bu yolda sadece ölüm vardı. Sadece ölüm...
Küvetin suyunu açıp dolmasını bekledim. Lavabonun altındaki çekmeceyi açıp, içinden daha önceden aldığım bir jileti çıkardım. Sanırım son dakikalarımı yaşıyordum.
Küvet dolunca, suyu kapatmadan içine girdim. Evet, kıyafetlerim ile. Yerler çoktan su ile dolmuştu. Göz yaşlarımın akmasına izin vererek geriye yaslandım, ve şu zamana kadar yaşadığım bütün olayları gözlerimin önünden geçirdim.
"Park Jimin, seninle sadece oynamak istemiştim. Ama ben seninle oynamadan, sen benim kalbimle oynadın. Beni kendine hapsettin. Ben böyle olsun istememiştim. Ben seni sevmemeliydim. Ne kadar komik, değil mi sevgilim? Daha sana anonim olarak yazan kızın ben olduğumu bile söyleyememiştim. Şimdi ise, ölüm ile burun burunayım. Tıpkı seninle olduğu gibi. Sen ölümdün Park Jimin, ve ben ölüme gitmekten asla çekinmeyeceğim."
𓍯
Bir çizik attı koluna, göz yaşları akarken. Canı öyle çok yanıyordu ki... Sevdiği adamı o halde görmek, onu kahrediyordu. Sanki bu, Tanrı'nın onu cezalandırma şekliydi.
O cezasını çekmeye hazırdı, çünkü biliyordu hak ettiğini. Birkaç çizik daha attı, ve durdu.
Bedeni uyuşmaya başlamıştı bile. Ev şu an kan gölü gibiydi fakat bu umrunda bile değildi. Sahi, ölecekti birazdan, neden umrunda olsun ki?
"Seni seviyorum," diye fısıldadı gözleri kapanıp, suyun içine girerken. Keşke biraz daha bekleseydi, Chaeyoung. Belki öldüğü an uyanan sevgilisini görebilirdi.
Ama nafile. Sanki Tanrı, Chaeyoung'un canını Jimin'e devretmişti. Ne komik, değil mi? İki aşık... Biri ölürken, diğeri tekrar yaşamına kavuşuyor...
☘
bitti. resmen koskoca kitap, bitti. sakın bana kızmayın, mutsuz son yaptım diye. böyle bir kitaba mutlu son yakışmazdı.
ayrıca anlamayanlar için; chaeyoung intihar ettiği an, jimin komadan çıkıp uyanmıştı. yani bir nevi tanrı, chaeyoung'un canını jimin'e devretti.
ve size bir sır vereyim, çoklu kişilik hastalığı ile ilgili en ufak bir fikrim yok slxlslxlsşdls ama umarım hiçbir yanlışlık yapmadan hastalığı iyi yazabilmişimdir.
artı olarak özel bölüm atacağım.
finale kadar yanımda olan herkese teşekkür ederim, sizi seviyorum.♡
lies and facts: yalanlar ve gerçekler.✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lies and facts | jirosé
FanfictionPark Chaeyoung, çoklu kişilik bozukluğu olan bir hastaydı. "𝑅𝑎𝑟𝑦́ 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑦𝑜𝑟, 𝐽𝑖𝑚𝑖𝑛." [Rahatsız edebilecek içerikler vardır.] pcy & pjm