24/04/2008
Mardin-Midyat"Anne! Anne yardım et ben gitmek istemiyorum. Anne nolur bırakma beni! Anne!"
"Kes sesini ve bin şu arabaya!"
"Baba, baba dur lütfen söz veriyorum akıllı bir kız olacağım sizi hiç üzmeyeceğim. Nolur beni götürme ben annemsiz naparım?"
"Eeeh! Yettin be!"
Kocaman konakta yankılanan tokadın sesi dağlamıştı bir annenin yüreğini.
"Derman etme, yapma. O daha küçük vurma yavruma."
"Geç içeri kadın delirtme beni seni de elimden geçirmeyeyim!"
Anne çaresizce geldiği yolu geri dönerken duyduğu acı haykırışla olduğu yerde kalmıştı.
"ANNE!"
Küçük çocuğu pataklayan adam bundan keyif alırcasına gülüyordu. İntikamın acısını yanlış kişiden çıkarıyordu. O daha 9 yaşında çelimsiz bir çocuktu.
"Anne yalvarırım izin verme. Götürmesinler beni! Söz veriyorum seni hiç üzmeyeceğim. Bulaşıkları da ben yıkarım yemeği de ben yaparım ama nolur yardım et bana. Götürmesinler beni!"
Annesi sadece izlemekle yetinmişti küçük çocuğa yapılan eziyeti. Biliyordu ki eğer engellerse kocası onu öldürürdü.
"Seni asla affetmeyeceğim anne!"
Hızla yatakta doğrulduğumda yine o saçma günlerden birini rüyamda gördüğümü anlamıştım.
Mardinden sürgün edildiğim gün.
"Keçamın{kızım} kalk hadi kahvaltı yapacaz."
Dün yatarken kilitlediğim kapının zorlanması ve ardından annemin sesini duymamla yataktan kalktım. Banyoya geçerken ona cevap verdim.
"Tamam."
Kahvaltıya indiğimde babamın bakışları yine öfkeliydi.
Bu adam bana bakarken neden sürekli öfkeliydi?
"Yine neye kızdınız Derman Bey." dedim alayla.
"Sen neye yırtık pırtık şeyler giyiyon? Giyecek elbisen yok?"
Ağır aksanlı adamın konuşması beni güldürmüştü.
"Gavur memlekete gittin delirdin? Gülüyon kendi kendine."
"Giyecek bir sürü kıyafetim var Derman Bey. Bunlar sizi rahatsız ediyor diye özellikle giyiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'de Londra Esintisi
General Fiction"Nerem sahte benim?" "Sahtesin kızım sen. Aşiretin kızı böyle mi olur? Şu tipe, giyinişe bak. Çakma aşiret kızı seni." "Eğleniyorsun değil mi?" "Çok."