S.2 ~ 38. Bölüm

762 189 155
                                    

Sen NE saklıyorsun BABA?

Mardin

Egemen konak

Haluk ağa kadının bu cesur davranışına şaşırmıştır fakat bunu dışa vurmamakta kararlıdır. Hazan'ın üzerine yürümeyi sürdürür ve genç kadına işaret parmağını sallayarak "Sen canına mı susadın gelin?" derken, adeta kükrer. Hazan adamın tepkisiyle bir kaç adım geriye çekilir ve yüzünde sorgulayıcı bir ifade belirir. Yaşlı adama gözlerini kısarak bakar "Bu gizlediğin sır sana Yağız'ı kaybettirir değil mi?" derken, sesiyle endişesini yansıtır. Farkına vardığı şey ile şaşkınlığı artar ve yaşlı adamı şüpheyle süzer. Haluk ağa genç kadının zekasına şaşırmıştır yine bozuntuya vermemek için başını endişeyle hayır anlamında sallar ve gözlerini belerterek "Bu işe burnunu sokarsan! Taş, üstünde taş koymam ve andım olsun ilk önce senden başlarım" diye, tehdit ederek hızla arkasını döner ve kapıyı çarpıp çıkar. Hazan çarpılan kapıyla irkilir ve yaşlı adamın arkasından şaşkınlıkla bakar. Endişeyle elini ağzının önüne tutar ve gergince parmağıyla oynayarak "Sen ne gizliyorsun be adam?" derken sesi sadece kendi duyacağı birşekilde çıkar.Arkaya doğru yavaş adımlarla geriler ve sendeleyerek koltuğa oturur. Donuk bakışlarını etrafında gezdirirken parmağındaki yüzüğü fark eder ve nikah yüzüğüyle gergince oynar. Yüzünde saf bir gülümseme belirir, aklına Yağız gelir ve başını hayır anlamında sallayarak "Senden vazgeçemem ama bu adama da boyun eğemem. Gördüklerimden sonra uslu durmayı düşünmüyorum... Affet beni sevgilim.. " diye kendi, kendine telkin verir.

~

Egemen şirket

Mehmet şaşkınlıkla kocaman açtığı gözlerini gercince oynadığı parmaklarına indirir. Yağız'ın şüpheli bakışlarını üzerinde hissettikçe soğuk terler atar. Yağız sakalını kaşır gözlerini kısar ve babasına şüpheyle bakmayı sürdürür. Mehmet bu sefer yakasını tek eliyle bollaştırır ve titrek bir nefes alır "Çok işim var söyle" derken, sesi titrer. Yağız başını evet anlamında sallayarak "Seni böyle sessiz boyun eğdiren şey nedir?Sadece bir cevap, bana sakın dedenin gücü diye başlayan bir cümle kurma. Artık o masalı yemem, büyüdüm baba ben" der ve hüzünlü ifadeyle babasına bakar. Mehmet endişeyle sesli yutkunur ve anlamamış bakışlarla oğlunun boncuk gibi mavilerine bakar "Yaaağızz oğlum boyun eğdiğimi nereden çıkardın, bilmiyorum ama benim acil girmem gereken bir toplantı var" der ve hızla oturduğu yerden ayaklanır. Yağız başını alaycı bir ifadeyle sallar ve hızlı bir hamle yapıp koltuğundan kalkar. Babasının bileğine uzanıp tutar. Mehmet şaşkın ve endişeli bir ifadeyle Yağız'ın mavilerine bakar. Yağız sıkıntıyla iççeker ve babasının oturması için tuttuğu kolundan asılır "Bu sefer olmaz sekreterinden öğrendim, önümüzdeki üç saat boşsun baba" deyince, Mehmet endişeyle yutkunur "Anlamıyorum, ne öğrenmek istiyorsun?" derken, sesiyle de endişesini yansıtır. Yağız, babasının elini serbest bırakır ve koltuğu gösterir "Lütfen" deyince, Hazım koltuğa geriye oturmaktan başka bir seçeneği olmadığını anlar ve oturur. Yağız başını sallayarak "Şimdi sadece gerçekleri istiyorum. Kapalı kapılar ardında benden ne saklanıyor baba? Annemle bir ilgisi varmı?" der. Kendinden emin bir tavırla sormak istesede başaramaz. Titreyen ve ağlamaklı sesiyle sorar. Mehmet köşeye sıkıştığının farkındadır ama oğlunu kaybetmeyi göze alamaz. Oğlunun dizlerine şevkatle dokunur "Ne demek istediğini anlamıyorum oğlum.Sana öyle gelmiş oğlum, ne gizleyelim ki senden? derken, sesinde ayrı bir sevecenlik vardır. Yağız dudaklarını yanlara kaydırır alaycı bir ifadeyle gülümseyerek
" Dün dedemin söyledikleri? Dedemin yaptıkları? Bana öyle geldi ha baba? Dün dedemi sen görmedin mi?" deyince, Mehmet başını sallar "Yaaağızz, burası Mardin ve bazı uyumamız gereken kurallar var ve sesin deden buraların sahibi.Babam otoriter bir yapıya sahip" der ve oğlunun yanağına elini koyar "Babamın da benimde bazı pişmanlıklarımız var ögün bugün olsa senin ailenden uzak büyümeni ikimizde istemezdik" deyince, Yağız hissettiği sevgiyle gözlerini yumar. Mehmet genç adamın yüzünü okşamayı sürdürürken oğlunun ne kadar baba sevgisine aç olduğunu fark eder ve gülümseyerek "Madem, benim toplantım yada görüşmem yok. Şöyle baba, oğul annene ziyarete gidelim mi?" diye, sorarak Yağız'ın dikkatini başka yöne çekmeye çalışıp kurtulmak ister. Yağız yumduğu gözlerini şaşkınlıkla kocaman açar "Sen benimle annemi mi ziyaret edeceksin?" derken sesi titrer. Yağız sanki hala Amerikaya ilk gönderildiği yaşta çocukmuş gibi sevinir. Başını heyecanla evet anlamında sallayarak "Ben, ben çok isterim" der ve buğulanan boncuk gibi parlayan mavileriyle, babasının şevkatle ona bakan gözlerine bakar. Mehmet oğlunun yanaklarından tutar ve anlına küçük bir öpücük kondurur "Oğlum" derken, pişmanlığı sesiyle yansıtır. Gözlerini yumar ve yıllardır derince kokusunu içine çekemediği kokusunu içine çeker. Yağız'da babasının sıcak, sıcak nefesini anlında hisseder ve ağzından her zaman sormak istediği sey dökülüverir "Neden baba?" deyince, Mehmet yine anlamamış bakışlarıyla oğluna bakar "Ne, neden?" diye sorar. Yağız ağlamamak için alt dudağını ısırır "Dedem beni Amerikaya yollarken sustun, dün neden sustun?" diye sorar. Mehmet ayaklanıp kapıya yönelir ve kapıyı açar başını oğluna döner "Annen gülleri sever yolda kocaman buket alırız değil mi ?" deyince, Yağız yine babasının konuyu değişmesine başını alayla sallar "Evet, annem kan kırmızısı gülleri sever baba" der ve gözlerini bıkkın bir ifadeyle devirir "Sen ne saklıyorsun baba" diye içinden geçirir.

 𝗕𝗶𝗿 𝗕𝗘𝗥𝗗𝗘𝗟 𝗠𝗲𝘀𝗲𝗹𝗲𝘀𝗶   ~ sᴇᴠᴍᴇsᴇᴍ, ᴢɪʏᴀɴ ᴏʟᴀᴄᴀᴋᴛɪ..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin