O gün ona neden izin verdim hiç bilmiyorum. Sadece bana yalvarırken onu üzmek istemedim. Şimdi ise karşımda duran adama bakıyordum. Rüyalarım da bile rahat yoktu. Hoseok gülümseyen yüzünü bana çevirip mutlulukla bana baktı."Sonunda YoonGi... Doğru yolu buluyorsun. "
"Neden rüyalarımda bile dillik vermiyorsun?"
Bana ay gibi parlayan gülümsemesini sundu ve yanıma geldi. Bana sarılırken kulağıma tek bir şey fısıldadı.
"Ona taviz ver..."
Ve ben ter içinde yatağımdan doğrulup yanımda uyuyan çocuğa baktım. Hoseok'un ne demek istediğini gayet iyi biliyorum ve bu beni rahatsız ediyordu. Derin bir nefes alırken yanımda ki beden hareketlenip boğuk sesiyle konuşurken yakalanmanın verdiği utanç ile kafamı geri çevirdim.
"Ne oldu? Sen iyi misin?"
Doğrulup bana dönüş ve endişe ile sormuştu. Sertçe yutkunup gecenin karanlığında parlayan kahve harelere baktım. Gözlerin de ışıltıyı gördüm. Şefkat ve sevgi. İkisi de benim yıllar öncesinde sahip olduğum ve şu anda yerlerinde sadece kocaman boşluk olan ve belki de asla sahip olamayacağım iki duyguydu. JungKook elini omzuma koyunca ve nefesimi kulağımın arkasında hissedince irkilip ona bakmadan cevap verdim.
"Bir şey olduğu yok, ben gayet iyiyim.
"YoonGi terlemişsin. Gerçekten anlatmak istersen dinlerim."
Sinirle gözümü kapattım. O da onun gibi bana çok fazla şefkat gösteriyordu. Ben yıllar önce ona ait olan her şeyi kaybetmiş ve kendimi buna alıştırmıştım. Ben onu hatırlamak istemiyorum.
"İyiyim Kook. Merak etmene gerek yok."
Geri gidecekken beni durdurdu ve ona bakmamı sağladı.
"Neyden kaçıyorsun? YoonGi neyden kaçıyorsun bilmiyorum ama anlatmanı öneririm. Çünkü rüyalarına kadar girdiğine göre çok rahatsız edici olduğu kesin."
Ona şaşkınca bakarken nasıl diyebilirim ki onun beni rahatsız ettiğini? Aklımı kurcaladığını? Ayağa kalkıp ona baktım ve ,
"Duş alacağım." Diyerek banyoya girmiş ve soğuk suyun zihnimi arındırmasına izin vermiştim.
🥀🥀🥀
Banyodan çıktığım da onu bıraktığım gibi bulmayı beklemiyordum. Ama JungKook beni yanıltmış ve burada kalmayı sürdürmüştü ben onun daha çok burada kalmak istemediğini düşünüyordum. Onun tabiri ile ben bir canavardım. Neden benim yanımda kalmak istesin ki? Ona çok fazla baktığımı hissedince başımı çevirmiş ve de kıyafet dolabına yönelirken JungKook tüm bu süreç boyunca kahve harelerini üzerimden çekmemişti. Ama bakışlarını sırtımda hissetmek rahatsız edici bir durum."O kadar," duraksamış ve bende bu süreç içerisinde ona dönmüştüm.
"Beyaz bir tene sahipsin ki... Kağıt gibisin ama tek bir şey eksik,"
Ona baktım devam etmesini beklercesine ama o bana sırıtmış ve o güzel kahve gözlerini bedenimde gezdirmiş ,bunu hiç utanmadan yapmış, ve gözlerimin içine bakarak konuşmuştu. Bu ondan beklenilmeyen bir cevaptı.
"Her kağıt," bana yaklaşmaya başlamış ve de dibime gelip ellerini yeni yıkadığım için ıslak olan saçıma çıkarmıştı. Siyah bir tutam saç alıp parmağına dolamış ve bana bakıp saçı geri bırakıp düzelmişti. Ama bu süreç içerisin de bir kez olsun gözlerini gözlerimden çekmemişti. Dudaklarını yalamış ve de elini yanağıma indirip kulağımın hizasına gelip fısıldamıştı.
"Bir mürekkep olmadan işe yaramazdır. Kendine bir mürekkep bulmalısın..."
Fısıldayarak konuşurken ben ise sertçe konuşmuştum. Ardından temasımızı tamamen kaldırıp bana son kez bakıp çekilmiş ve kapıya adımlamıştı. Benim solumda kalan beyaz meşe kapıyı açıp odadan çıkmış ve sessizce kapatırken ben ise orada biraz daha durup soluklanmaya başladım. Ne zaman nefes almayı bırakmıştım? Ardından sakinleşince dolabı açıp üzerime kıyafet alıp giymiştim. Saçlarımı düzeltip kapımı açtığım sıra da onda odasından çıkıyordu , odası benim odanın karşısında kalıyordu, ve beni görünce yine beni arsızca süzüp gülmüş ve aşağı adımlamaya başlamıştı. Onunla ne yapacaktım ben?
Düşüncelerimi susturup aşağıda kalan ve çoktan hazırlanan yemek masasına gitmiş ve de yerime geçip yemeğe başlamıştım. Epeydir diğer şehirlere girmiyor ve infaz yapmıyordum. Kapı çalınmış ve burada çalışan bir adam açınca Jin gelmişti. Am o buraya gelmezdi. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Jin hemen sandalyeye oturup bana bakmış ve sertçe yutkunmuştu.
"Neler oluyor Jin... Sen buraya gelmezdin."
O ise bana bakıp gergince gülümsemiş ve elleri ile oynamaya başlamıştı.
"NamJoon ben... Ben onu bulamıyorum YoonGi. Her yere baktım hem de her yere...."
Zorlukla yutkunup bana baktı. "Ama hiç bir yerde yok."
Onlar birbirlerini o kadar çok severler ki bir zamanlar bende isterdim onlar gibi olmayı ama şimdi insanlar tarafından çocuklara anlatılan bir canavar iken bu nasıl olacaktı ki?
JungKook tüm bunlar olurken sessizce bize bakarken en sonunda konuşmuştu.
"Bu NamJoon esmer ve uzun boylu bir adam mı?"
Ona bakan Jin gülümsemiş ve tek bir şey demişti,
"Evet, onu görmüş olabilir misin?"
"En son iki hafta önce yaşadığım köye genç ve soylu gözüken bir adam gelmişti. Gülünce yanaklarında iki tane gamze vardı."
Jin umutla bana bakınca iç çekip ayağa kalktım. Jin de ayaklanıp ben yürümeye başlayınca arkamda takip ederken masada oturmaya devam eden Kook'a baktım.
"Ne duruyorsun? Sende gel."
Ben ona bakarak söyleyince başını kaldırıp, bana tavşana benzeyen dişleri ile inci gibi gülümsemesini sunmuştu.
İşler karışıyor peki siz buna hazır mısınız? Ve lütfen hayalet okuyucu olmayalım.
Sugar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meet Evils ∞ YOONKOOK∞
FanficMin YoonGi ateşi ile her şeyi yakıt yıkarken bir gün karşısına bir beden çıkar, ilk defa karşısında ağlayan birini öldürmez çünkü o diğerlerinden farklı olarak onu öldürmesini ister. YoonGi'nin içindeki ateş he şeyi yakmak isterken önüne çıkan beden...