Eşyaları yerleştirmeyi bitirdikten sonra seslice iç çekip kendimi sırtüstü yatağa attım. O kadar yorulmuştum ki. Akşam yemeğine az bir süre kalmıştı, ben de bu vakti kısaca üzerimi değiştirip telefonla oynayarak geçirmiştim.
Yemekhaneye inince herkes bana ve yüzümü örten klasik siyah maskeme bakıp fısıldaşmalar eşliğinde önüne dönmüştü. Eh, yılın daha ilk gününden yurtta klasik rutindi. Dört yıl içinde buna fazlasıyla alışmış ve yenileri de dahil herkesi alıştırmıştım.
Yemeği alıp her zamanki masama geçtim ve tam maskemi çıkaracakken minik Jungoo'nun yanıma yaklaştığını gördüm.
"Dur hyung, maskeni çıkarma." Eh, onu fark etmediğimi sanmış olmalıydı. Bu çocuğu bu yüzden seviyorum diyebilirdim. Yurtta belki de kalpten bir samimiyet hissettiğim tek kişiydi. Hatta, belkisini atalım. Belli etmesem bile öyleydi.
"Gel bakalım." dedikten ve yüzümü ona döndükten sonra yaklaştı. "Seni göreyim dedim hyung, uzun zaman oldu."
Yoğun bir tebessüm etme isteği sardı içimi fakat yemekhanedeydik. "Evet Jungkook. Uzun zaman oldu. Nasılsın?"
Benim aksime tereddütsüzce gülümsedi. "İyiyim hyung. Sen nasılsın? Ah, çok iyi gözüküyorsun." Benim adıma kendini cevapladığında bir an duraksadım. Fakat sonra devam ettiğinde onu dinledim.
"Neyse hyung, daha sonra uğrarım yanına. Sen güzelce yemeğini ye." deyip gidince amacının beni oyalamamak olduğunu anlayıp önüme dönerek tebessüm ettim.
Maskemi tek kulağımdan çıkararak diğer masaların olduğu tarafı kapadım ve yemeğimi yemeye başladım. Tarif etmem gerekirse evet, sürekli maskeyle dolaşıyordum insan içinde ve bu hasta olduğumdan değil, hasta hissettiğimdendi.
Jungoo ve -mecbur oldukça- hocalar hariç kimseyle konuşmuyordum ve bu benim için çok mutluluk verici oluyordu. Okulda asosyal fakat popüler biriydim ve bu hoşuma gidiyordu. Çünkü popüler olmama rağmen kimsenin yanaşmasına dahi izin vermiyor, insanlara karşı ciddi anlamda soğukluk hissediyordum.
Komodinimin başında bulunan kulak tıkacı sayesinde yan odalardan gelen müzik sesi veya konuşma seslerinden rahatsız olduğumda sakin ve huzurlu hissediyordum.
Odalarımız tek kişilik ve haliyle ufaktı. Minik bir tuvalet ve duşa kabinle iki kapaklı bir dolap, bir komodin ve bir yatak olmakla beraber dolaplı çok da büyük sayılmayan bir çalışma masası vardı.
Yemeğimi yedikten sonra tekrar odama çıktım ve haftalık programımı yapmak üzere masaya oturdum.
Matematik öğretmenliği üçüncü sınıf öğrencisiydim. Bir yıl da hazırlık okumakla beraber bu okulda ve yurtta dördüncü yılımdı.
Derslerle beraber yurttaki rutinim hakkında da bir program hazırladım ve masanın köşesine iliştirdim. Yemekten önce dizdiğim kitaplarımı çok sıkıldığım için bu sefer boy sırasına dizdim ve telefonla oynamaya başladım.
Yan odadan gelen seslerle yatağıma geçtim ve kulak tıkacımı takarak farklı bir oyun açtım. Yeni yerleşiyor olmalıydı.
Hala maskemi taktığımı fark ederek önce perdeyi çektikten sonra maskeyi çıkartarak komodine koydum.
Yaklaşık bir saat sonra tıkaçları çıkarıp yatağıma tamamen uzandım ve uyumak için yastığımı çevirdim. İçimden biraz kendimle konuştum ve gözlerimi kapadım.
*
Gözlerimi aralayıp küfretmemi sağlayan şey, daha ilk geceden beni korkarak uyandıran gitar sesi olmuştu. Yastığımın altından telefonumu çıkarıp tuşa basıp saate baktım.
Bulanık gördüğüm için gözlerimi biraz kırpıştırdım ve ekrana daha dikkatli baktım.
Eh, hadi ama! Saat 2.47 olamazdı!
Bu saatte gitar çalanı cidden dövecektim. Hışımla kulak tıkacımı takarak örtümü kafama kadar çektim ve sinirli bir şekilde uykuma devam ettim.
Uykuya tekrar dalmadan önce bir anlığına düşündüğüm bir şey vardı ki o da gitarı çalan bu kişinin odası benim yakınlarımdaysa ve bu kadar geç saatte çalmayı bırakmazsa çok geçmeden bu kişi benden sıkı bir dayak yiyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dormitory • yoonmin ✔️
FanfictionMüziğe sırtını dönmüş Min Yoongi, yan odasındaki kişiden fazlasıyla rahatsızlık duyar. Yayımlanma tarihi: 18.08.2020 Tamamlanma tarihi: 08.01.2023