re

120 13 1
                                    

Bol bol yorum yapmanız temennisiyle🌸

Kulağıma dolan gitar sesiyle gözlerimi açmış ve hışımla doğrulup saatime bakmıştım. Saat daha sabahın yedisiyken hangi aptal gitar çalardı ki? Tabii ki yan odamdaki değişik.

Sinirle kulaklarıma tıkaçlarımı taktım ve kalkıp hazırlandım. Dersim iki saat sonra başlıyordu fakat ben aptalın biri yüzünden erken uyanmıştım. Inanın şu an o her kimse kapısına dadanmamak için hiçbir sebebim yoktu. Ama biraz daha sabır ve sükunetin iyi olacağını düşünerek sakinliğimi korudum.

Yemekhaneye indikten sonra kahvaltımı yaparken Jungoo yanıma geldi ve selam verdi. "Hyung, günaydın. Dersin birkaç saat sonra değil miydi?"

Bitirmek üzere olduğum kahvaltımı yemeyi bırakıp maskemin diğer tarafını takıp elimle oturması için işaret ettim. "Tabağımı alıp geleyim." diyerek gitti ve kahvaltılıklarını alıp geldi.

Tabağımı hafifçe öne iteleyerek kollarımı masaya koydum. "Günaydın Jungkook afiyet olsun. Dersim normalde bir buçuk saat sonra fakat yan odada kalan kişi elimi fena halde kaşındırıyor." dememle kaşlarını çatıp bana baktı. "Jaehyun hyung mu?" Başımı iki yana salladım. "Hayır, o olsa dört yıldır uyuz olurdum da çocuk yurda bile doğru düzgün gelmiyor ki." dedim ve Jungoo kıkırdadı. Kıkırtısı hafifçe gülümsememi sağlarken fark etmesin diye yüz ifademi hemen düzelttim.

"Diğer tarafımdaki odada kalan kişiyi bana araştırır mısın Jungkook? Diğer yenilerden daha öncelikli olarak araştır çünkü sürekli onun o ya aptal sesini ya da gitarını bilmem ne zımbırtısını dinlemek zorunda kalıyorum." Geriye yaslanıp bıkkınlıkla cümlelerime devam ettim.

"Eh kendi odamda da tıkaçla dolaşacak değilim herhalde." Jungoo dudaklarını büzüp başını olumlu anlamda salladı. "Haklısın hyung. Ben bir bakınayım o zaman." 

"Teşekkür ederim Jungkook." diye mırıldanıp arkama yaslandım ve telefonumla oynayarak Jungoo'nun kahvaltısını yapmasını bekledim. Daha sonrasında birlikte fakülteye geçtik.

Jungoo benden iki yaş küçüktü ve hemen yanımdaki binada bulunan kimya öğretmenliği fakültesinde ikinci sınıf öğrencisiydi. O da benim gibi bir yıl hazırlık okuduğu için bu yıl beraber geçirdiğimiz üçüncü yılımız olacaktı. Normalde benden iki yaş küçükken benden bir alt devrede olması okula erken başlamış olmasındandı.

Etraftakiler bahçeye çıkmaya başlayınca sesten rahatsız olacağımı düşünerek elimi cebime attım ve tı-bir dakika...

Kaşlarımı çatarak diğer elimi de diğer cebime attım. Her iki cebimi de yoklarken düşündüğüm şeyin olmaması için içimden dua etmeye başlamıştım bile. Tamam, ceplerimde yoktu. O halde şimdi çantamın ön gözünden alacaktım ve kulaklarıma takıp rahatça hayatıma devam edecektim. Ve bu da bana bir sabah aksiyonu olacaktı.

Çantamın ön gözünde bulamayıp sinirlenmeye başlarken çantamın diğer gözlerine bakmaya başladım. Min Yoongi, küfretme, küfretme...

Yok, harika! Tanrım gerçekten şansıma inanamıyorum. Bir gün ancak bu kadar güzel başlayıp bu kadar güzel devam etmiş olabilirdi. Tanrım, umarım kaybetmemişimdir de yurtta unutmuşumdur, diye içimden geçirdim ve çantamı kapayıp sırtıma asarak oturduğum banktan kalktım ve sınıfa geçtim.

Sınıfa geçerek iki kişiye çarpmıştım ama bırakın özür dilemeyi, o an dönüp göz teması bile kuracak psikolojiye sahip değildim. Bu yüzden önemsemedim.

*

Daha ne kadar sinir bozucu bir gün olabilir, diye içimden düşünürken aynı zamanda elimde soğuk amerikanom ile koridorda sınıfa doğru adımlıyordum. Arkamdan adımın seslenilmesiyle yerimde durarak topuklarımın üstünde sakince döndüm.

dormitory • yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin