mi

89 11 1
                                    

"Sesler seni çok mu rahatsız ediyor Min Yoongi?"

Etrafıma bakındım ve gülümsemeye çalıştım. "Geçmiş kadar etmese de anılar nüksetmedi değil tabii."

Önümde beliren silueti görmemle bir an afallasam da hemen sağımda olduğunu fark ettiğim sandalyeye oturmuş ve gözlerine bakmıştım. Yüzünde durgun bir tebessüm vardı.

"Bu rahatsız edici bir ses değil. Her seferinde huzurla dolu hissettiriyordun bana, unutma." Sesinin yumuşacık çıkmasıyla derin nefes almıştım. "Biliyorum ancak yine de suçluluğumu inkar edemiyorum."

Gözlerimi kaçırınca o devam etmişti. "Inkar edilecek bir durum da yok Min Yoongi. Suçlu olup olmadığını kendi içinde hâlâ kararlaştırmaya çalışıyorsun ama sen de farkındasın gerçeğin. Beni sen öldürdün."

Gözlerim dolarken öne doğru eğilmiştim onu görüp de kendime daha fazla acı vermemek için.

"Bencilsin. Bırak diğer insanlar hayatını yaşasın. Onları da mı öldüreceksin?"

Burnumu çekip ona baktım. "Bunu istemediğimi biliyorsun. Ayrıca benim de bir hayatım var."

"Bencilsin. Hep öylesin. Asla ama asla mutlu olamayacaksin artık. Ileride ben seni affetsem bile sen kendini kabullenmeyeceksin. Sevgiyi ve hayatı asla bilemeyeceksin. Beni öldürerek senden bu iki şeyi çalmama sebep oldun."

"Be-" sözüm bedenimin titremesiyle yarım kalırken etrafıma baktım ve görüş açım tamamen saf siyahtan ibaret oldu.

"Benim de yaşamaya hakkım var!" diye bağırırken gözlerimi aniden açmıştım.

Ağlamamı durduramazken derin nefesler alıp oturur pozisyona gelmiştim. Gözlerimi sildim ve zifiri karanlık odada bir süre kalbimin hızlı atışlarını dinledim. Ellerimle yüzümü sıvazladım ve ayağa kalkıp yavaş adımlarla lavaboya ilerledim. Arada iç çekiyordum, gördüğüm kabusu hâlâ atlatamamıştım.

Elimi yüzümü yıkayıp lavabodan çıktığımda kapımın tıklatılmasıyla irkildim.

Boğazımı kısık sesle temizleyip "Ne var bu saatte?" diyerek kapı önüne doğru ilerledim.

"Min Yoongi?" diye seslenen kişiyi tanıdığım için sessiz kaldım. "Bağırma sesleri duydum," sesi uykulu geliyordu. Bu cümleden sonra kapıya iki adım daha yaklaştım.

Sol omzumu kapıya yasladım. Aramızda sadece kapı vardı şimdi ve tesadüfen aynı anda derin birer nefes aldıktan sonra o cümlesine devam etti. "İyi misin?"

Tebessüm etmek istedim fakat bir yandan kendime kızdım. Ben adamı azarlıyordum fakat o beni sormaya geliyordu. 'Düşünceli biri.' diye geçirdim içimden. Ama bir yandan da bu kabusu görmeme sebep olan kişi oydu. Sinirlerime yenik düştüm.

"İyiyim ben, sormanı gerektirecek bir durum yok." Sesim fena halde sert çıkmıştı. Yutkundum ve bir tık daha kısık sesle konuştum. "Uyumaya gitsene sen. İnsanlar beni alakadar etmez, ben de onları. Bu yüzden birbirimizi rahatsız etmeden bu sene bitsin sadece."

Sözüm bitince onun sert cümlesi yer almıştı kulaklarımda. Gecenin geç vakti olduğu için sesini yükseltmemişti ama sesindeki yoğunluğu fark etmiştim. "İyi o zaman, ben de rahatsız olduğum için geldim bağırışlardan zaten. Merak ettiğimden geldiğimi sanıyorsan fena halde yanılmışsın."

Yarım ağız sırıttığımda sözlerine devam etmişti. "Iyi geceler, umarım bir daha uykumu bölmezsin."

Üç-beş adet adım sesi ve ardından gelen kapı kapanma sesi.

Sana da iyi geceler, diye mırıldanmıştım.

Sana da iyi geceler, Park Jimin.

dormitory • yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin