Grındylow

49 17 20
                                    

Öktem ile bakışıyorduk. Daha doğrusu o bana bakarak düşünceli bir şekilde beni süzüyordu. Gerçekten ağlamak istiyordum. Hayatım boyunca binlerce kitap okudum. Ve tek bir türde kalmadım. Ne verseniz okuyan bir kızdım. Ama şöyle bir şey var ki haftada bir babam okuyacağım kitabı seçerdi. Ve aldığı kitaplar genellikle bilim kurgu kitaplarıydı. Ve şuan ki durumuma benzer bir çok kitap okudum. Şansa da hepsini babam seçmişti!

Öktem içinden sessiz ama duyabildiğim bir küfür savurdu.

"İnsan olman imkansız."

"Senin de insan olmaman imkansız. Baksana insansın işte. Bedenin normal, davranışların normal, aynı benim gibi."

Başını iki yana salladı.

"Benimle geliyorsun." Ne? Tanımadığım ve insan olmadığını söyleyen kaçık bir adamla mı? Asla

"Suyun var mı? Kalkacak gücüm yok ve çok susadım."

"Bekle burada ve sakın bir yere kaybolayım deme." Şimdi akıl yürütelim. O giderken kaçsam nereye gideceğimi bilmiyorum. Ve ormanda tek başına kamp kurduğuna göre buraları iyi biliyordur yakalanma olasılığım çok yüksek. O zaman tek bir çare kalıyor. Kitap...

Bazen ummadığın şeylerle karşılaşabilirsin. Kafan karışabilir. Ama düşün ya senin doğruların doğru değilse. Buna göre karar ver. İçinde olduğun durumu düşün. Herkesin doğruları doğru olsaydı asla yanlış denilen şey olmazdı.

Saçma, saçma, saçma!

Kitabı kapadığım zaman arkadan Öktem'in ayak seslerini duydum. Ardından bana uzanan suyu aldım ve içtim. Anın verdiği duygusallıkla gözümden bir yaş düştü.

Öktem gitmemiz gerektiğini anlatacak bi hareket yaptı ve kalkmama yardım etti.

O sıra bir çatırtı duydum. Öktem de duymuş olacakki benimle aynı yöne bakıyordu.

Kafam allak bullaktı zaten.
Bir de karşım da gördüğüm şeyle daha da bir şok oldum.
Karşımda köpek gibi ama köpek de olamayacak kadar sert dişlere sahip olan bir bir...
Yaratık vardı.
En uygun kelime o olurdu sanırım.

Öktem'e baktım. Bir asker edasıyla hemen hazır ola geçmişti. Ben ne yapacaktım?
Tabikii onun arkasında saklanacaktım.
Başka türlüsü beklenemezdi zaten!!

Ben daha ne olduğunu anlamadan yaratık saldırmaya başladı.
Küçük bir çığlıkla gözlerimi kapadım.
Öktem'den de pek insana ya da insan olmayan ama insana benzeyen bir canlıdan çıkamayacak sesler çıkarıyordu.
Yerde boğuşuyorlardı.
Tamam Öktem yakışıklı ve kaslı bir varlık olabilirdi.
Ama o yaratığında pek güçlü olduğuna eminim.

Öktem'in yerde kaldığını anlayınca hemen bir odun aldım elime. Lanet olsun ağrıdı!

Yaratığın arkasına geçip gücümün en fazlasını kullanarak odunu yaratığın boyun kısmına indirdim. Yaratık sersemledi. O sıra da Öktem anlamadığım bir şeyler fısıldadı ve bir anda yaratık bayıldı.

Yaratığın yanına yaklaştım.
Vallahi bayılmış.
Sakin olmalıydım mırıldanarak söylediği şeyler sadece benim bilmediğim dilden bir küfür idi.
Ben vurduğum için bayılmıştı.
Öyle olmalıydı!?

Öktem'in bana baktığını hissettim. Ona bakmadan

"İyi misin?"
"Evet."
"Saol, bende iyiyim"
Öküz mübarek. Ve o anda bir şey daha fark ettim. Fark etmemem gerek bir şey. Ya da fark etmem gerekiyordu bilmiyorum.

Öktem'in gölgesi yoktu.
Ama benim vardı.
Onun yok, benim var.

Belki de kafa karışıklığı ile görmemişsindir.

Bir daha baktım ama yoktu.
Başım dönüyordu. Öktem ise ayağa kalkmaya çalışıyordu.
Daha da başım döndü. Ve sanki ağaçlar bana gülüyordu. Kitaba sıkıca sarıldım ve kendimi yere bıraktım.

Öktem

Bu kız... insan.
Ama nasıl?
Geçitler kapalı.
Nasıl geldin sen buraya?

Onu hemen yetkililere teslim etmem lazımdı. Aksi taktirde benim başım yanardı ve ben bunun olmasını hiç mi hiç istemezdim.

O sıra çalılıklardan bir ses duydum. İkimizin de kafası oraya döndü. Ve bir de ne göreyim, yaşadıklarım yetmiyormuş gibi karşım da tatlı mı tatlı(!) bir grındylow.

Bir kaç dakika sonra üzerime atladı. Yerde debelenmeye başlamıştık bile. Onu yenebilirdim. Yani öyle düşünüyordum ama grındylow benden hırslı çıktı.

En son tam yüzümü ısıracağı sırada Melodi arkasından odunla vurdu. Hayvan sersemleyince ben de hemen kısa bir uyku büyüsü yaptım. Hayvan hemen uyudu.

Melodi inanmadı. Ya da inandı ama neye inandığıda belli değildi.
Nerede değişik şeyler var onlar da beni bulur zaten!
Ama kız onu teslim edecek olmama rağmen beni kurtarmıştı. Ona bakıyordum o da ormana doğru.

Ama göz bebekleri titreşiyordu. İlk ağlayacak sandım ama kız bayıldı. Kafası yere çarpmadan onu tutmayı başardım. Ve hemen çadıra götürdüm.

Yüzüne su vurdum. Ve bacaklarını hafifçe kaldırdım.
İlk defa ona bu kadar fazla bakabilme şansım olmuştu.
Güzeldi.
Hem de baya güzeldi.
Elinde sımsıkı tuttuğu kitabı görünce onu elinden aldım.
Kitabı açmak istedim. Ama açılmadı. Son gücüme kadar açmayı denedim ama yok
lanet olası kitap açılmıyordu.

Büyü yapmayı denedim.
Hiç bir sey olmadı.
Sinir oldum!

Kitabın dışı ise çok güzeldi.
İncelemeye koyuldum.
Ve kitabın arka kısmında en alt köşede küçücük bir yazı vardı.

Fark edilmesi çok güçtü. Ve fark etsen bile okuyamazdın. Tabii ki sihrin yoksa. Yazıyı büyütüp okumaya çalıştım.
Bilimsel bir dille yazılmıştı.

'İstediğin herşey sana bir gün döner. Ama sen onun kiminle veya nasıl döneceğini asla bilemezsin'

Ama ama bu...
Doktorun bana söylediği sözlerdi
O... o gitmişti.
Nasıl olurdu bu?
Onun sözleri bu kitapta nasıl bulunabilirdi?
Ya bu kız doktoru tanıyorsa.

Kendimi durduramadım.
Yasak olduğunu bildiğim halde kızın zihnindekileri ve anılarını kendimi aktardım.

Ve bir söz herşeyi anlamama yetti.

'Baba'

____________________________________

Evet! Bir bölüm daha sona erdi
Yorumlarınız alalım bakalım.

Not:Grındylow bir Harry Poter karakteridir.
Kesinlikle anlatılanla gerçek Grındylow'un bir alakası yoktur.
Kurgudur.

Diğer BoyutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin