Uyandığımda işim telefona bakmak oldu çünkü Cansudan mesaj gelip gelmediğini merak ediyordum. "dün neredeyse sabaha karşı eve geldim" yazmıştı cevap vermek yerine direkt aradım. Telefonu her zamanki gibi yüksek enerji patlaması ile bağırarak açtı.
"Anlat bakalım Cansu hanım, dün gece neler oldu?"
"Son derece sakindi, yemek yedik ve sadece sohbet ettik. O kadar güzeldi ki..."
"Yine kaptırdın kendini."
""Gerçekten kaptırmakla alakası yok, şu zamana kadar ettiğim sohbetlerin en iyisiydi diyebilirim. Çok hoş ve kibar biri. Dün gecenin her dakikasından keyif aldım. Hem bugün kahvaltı etmek için de sözleştik. Çok mutluyum."
"Sen mutluysan ben de mutluyum, hadi sen hazırlanmaya başla. Senden tek isteğim kendine çok dikkat etmen."
"Sen beni boşver, gözden kaçırdım sanma. Dün eve Batu ile döndün, dökül bakalım neler oldu? Ne konuştunuz? Zaten dün gece de sohbetiniz baya koyuydu" dedi ve kahkahalarla gülmeye başladı.
"Hiçbir şey konuşmadık. Yol boyu sustuk. Geldiğim için teşekkür etti ve iyi geceler diledi. Daha sonra eve girdim."
"Şimdilik seni azat ediyorum, hazırlanmam gerek ama daha sonra alacağım ifadeni. Ayrıca bunu unutma fazla nazı aşık usandırır" yine o kötü kadın kahkahasını attı ve telefonu kapadı. Yapacak tonlarca işim vardı ve bir an önce dünden kalan bu uyuşukluğu üzerimden atmam gerekiyordu. İlk önce ılık bir dul aldım, makineyi çalıştırmak zor geldiğinden saçlarımı havlu ile kurutup taradım. Midem kötü olduğundan giyinip sert bir kahve yapmak için mutfağa gittim. Kahvemi içerken kaçırdığım haberleri telefonumdan okudum. Ders çalışmam gerekiyordu ama çalışmak için gerekli enerji bende yoktu. Bu yüzden sadece evdeki klasik ev işlerini yapmaya karar verdim böylelikle kafam da dağılmış olurdu. Biriken bulaşıkları ve çamaşırları makineye koyup çalıştırdım. Evi süpürüp, sildim ve tozunu aldım. Balkonu yıkadım ve çiçekleri suladım. Mozart'ın kumunu temizledim, uzun uğraşlar sonucu banyoya sokup yıkadım daha sonra kurutup tüylerini taradım.. Her ne kadar onu yıkadığım için kızgın olsa da tüylerini taradığım için beni affetmişti ve çoktan kanepeye kurulup uyuklamaya başlamıştı. Ben bunları yaparken çamaşırlar ve bulaşıklar çoktan yıkanmıştı. Bulaşıkları yerlerine yerleştirdim ve çamaşırları sepete koyup balkona astım. An itibari ile ev işlerini halletmenin verdiği rahatlıkla kanepeye Mozart'ın yanına yığıldım. Çoktan öğleden sonrayı geçmişti. Hala daha kahvaltı etmemiştim, kalıp mutfağa gittim ve kendime tost hazırlayıp salona döndüm, meyve suyu eşliğinde Chilling Adventures of Sabrinayı izlemeye devam ettim. İki bölüm sonunda vicdan azabıma yenik düştüm. Hazırlanıp okulun kütüphanesine ders çalışmak için gitmeye karar verdim, başka türlü bu uyuşukluk ile evde ders çalışamayacaktım. Kararımı değiştirmeden hızlıca giyinip, kitaplarımı alıp evden çıktım. Tam kütüphaneye girecekken arkamdan biri seslendi. Dönüp baktığımda Batu gülerek koşar adımlarla bana doğru geliyordu.
"Ders olmadığı halede yine de okula gelip, günü kütüphanede geçirmek tam senin tarzın."
"Ders olmadığı halde yine de okula gelmek hiç senin tarzın değil ama."
"Haklısın, hiç benim tarzım değil ama teslim etmem gereken bir ödev var" dedi ve gülümsedi, gülümsemesi gerçekten çekiciydi."
"Sandığımdan daha sorumlusun."
"Kesinlikle öyleyim. Hatta dünden beri ön yargı listeni bekliyorum.
"Listeyi henüz hazırlama fırsatı bulamadım ama sana birinci maddeyi söyleyebilirim."
"Neymiş birinci madde?"
"Sorumsuz insanlara karşı oldukça ön yargılıyım ana sayende bu maddenin yanına tik attık."
"O halde ikinci maddeyi duymayı hakettim."
"Dışarıda yemek yemekten hoşlanmam."
"Hazır ol ikinci maddenin yanına da gün içinde tik gelecek. Şimdi kütüphaneyi boşver. Seni götürmem gereken harika bir pizzacı var." dedi ama çalışmak için gelmiştim ve vicdanım hiç rahat değildi.
"Başka bir zaman yapsak olur mu? Gerçekten ders çalışmam gerek."
"İtiraz kabul etmiyorum, zaten halletmem gereken ufak tefek işler var. Seni akşam 20:00'da okuldan alırım. Bu sürede de çalışmış olursun."
"Madem pizza konusunda bu kadar iddialısın, anlaştık o zaman."
"Akşama görüşürüz, pişman olmayacaksın."
"Görüşürüz" dedikten sonra kütüphaneye girdim ve uygun bir masaya geçtim, vakit kaybetmeden çalışmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERA
Teen FictionBen Doğa, üniversitede ilk yılım ve bölümüme gönülden bağlıyım. Ailem, okulum, Cansu ve birtakım hobilerim ile çoğunuza sıkıcı gelecek bir yaşama sahiptim. Ta ki biricik ödev avcım ile tanışana kadar. Zaman zaman kavga ettiğimiz, ama her zaman birli...