Bölüm 7

10 1 0
                                    

Gözümü açtığımda hemen yataktan çıkmak istemediğimi fark ettim. Boğazım ağrıyordu ve halsizdim. Tavanı izlerken bir yandan son günlerimi düşündüm. Alışık olmadığım türden günlerdi bunlar...

İçinde bulunduğum durumu kavramaya çalışıyordum ama kavramaya çalıştığım şeyin bile ne olduğunu bilmiyordum. Her zamanki gibi yapmam gereken bir sürü şey vardı; ders çalışmak, ev işleri, Mozart'ın bakımı vs. ama yapmak istediklerim daha farklıydı. Alışveriş yapmak istiyordum. Uzun süredir kıyafet almamıştım, kitap bile almamıştım. Belki de bugün her şeyi boşvermeliydim. Yemek, içmek dışında o kadar masrafsızdım ki ailemin yolladığı paranın düzenli olarak birikmesi ilk kez işime yaramıştı. Yatakta doğruldum birden içimi sevinç ve heyecan karışımı hisler kaplamıştı. Kafamda plan yapmaya başladım, bugünü tamamen kendime ayıracaktım. Hemen aynanın karşısına geçtim, iki üç dakika kadar kendimi izledim, duş alsam mı diye düşündüm ama ne gerek vardı. Saçlarımı tepeden topladım, dolaptan elime ne geçerse giydim, salona gelip Mozart için mama ve su hazırladım. Çantamı alıp kendimi sokağa attım. Karnım çok açtı, kahvaltı etmek için uygun bir yer düşündüm, zahmete girmeye gerek yoktu, bugün alışkanlıklarımın biraz dışına çıkmamda sakınca yoktu. Köşedeki pastaneden simit ve meyve suyu aldım. Metroya bindim, alışveriş merkezine geldim. Sanki kıtlıktan çıkmış gibiydim, tüm mağazalara tek tek girmek istiyordum, öyle de yaptım. Hepsine tek tek baktım. Yeni tişörtler, bir tane ceket, etek, pantolonlar, bir tane sırt çantası ve elbise aldım. Elimde poşetler ile bulduğum ilk masaya oturdum ve şimdi ne yapsam diye düşünmeye başladım. Telefonumu çıkarıp vizyondaki filmlere bakmaya başladım ama hoşuma giden, ilgimi çeken film olmadı. Biraz da kitapçı gezeyim diye düşünüp alışveriş merkezinden çıktım ve sahaflar sokağına yürümeye başladım. Asıl olmak istediğim yerde olduğumu sokağın başına geldiğimde anladım. Yüzümdeki gülümsemeyi durduramıyordum.Sokağın başından sonuna kadar sıralanmış kitapçılara girip çıkmaya başladım. Heyecanla raflardaki kitaplara göz gezdirirken Hera'yı anlatan, 1960 basımını keşfettim. Yunan mitolojisindeki güçlü kadını temsil eden Hera, benim için özeldir. Oldukça güzel ve zeki oluşuyla, güçlü duruşuyla hayran kaldığım bir kadındır. Güzelliği ile baharı kıskandırır, zambak çiçekleri gibi kokarmış. Her ne kadar kıskanç, dırdırcı, hırçın bir kadın olarak tanımlansa da Zeus'un aşkının onu bu hale getirdiği bellidir. Bu kitap da günün en hoş sürpriziydi. Kitabı satın aldıktan sonra diğer yerleri de gezip , satıcılarla sohbet ederek poşetler dolusu kitaplar aldım.Ellerim kollarım poşet doluydu, metro ile eve dönemeyeceğimi düşünerek bir taksi çevirdim, gideceğimiz yeri söyledikten sonra arkama yaslandım ve telefonumu karıştırmaya başladım, hiç mesaj yoktu. Yüzüm birden asıldı. Batu'dan mesaj bekleyecek kadar kafayı yedim mi diye düşünmeye başladım, hem neden mesaj atsın ki... Ben böyle düşüncelerle boğuşurken eve gelmiştik bile. Parayı ödeyip poşetlerimi aldıktan sonra bin bir güçlükle apartmana girdim. Rahat bir nefes aldım, koltuğa yığıldım ve poşetleri izlemeye başladım. Kalkıp aldıklarımı dolaba yerleştirdim, tek tek kitapları inceledim ve hepsini kitaplığa yerleştirdim. Hava kararmaya başlamıştı, hala daha mesaj yoktu... Neden bu kadar ondan gelecek bir cümleye bel bağlamıştım ki, anlam veremiyordum. Bugünü kendime ayırmıştım ve mahvetmeye niyetim yoktu. Emin adımlarla mutfağa ilerledim. Makarna suyu koydum, bir yandan da sos hazırlamaya başladım. Yarım saat içinde elimde tabakla televizyon başına oturdum. Netflix'i  açtım ve yeni bir dizi aramaya başladım, yeni yapımlar dikkatimi çekmedi, eskilerden bir diziye başlasam mı diye aranırken önüme The Walking Dead çıktı. İşte aradığım tam olarak böyleydi. İlk bölümü açtım ve izlemeye başladım. Artık ne gelmeyen mesaj ne de yorgunluktan ağrıyan bacaklarım umrumdaydı çünkü sabahlayarak izlemem gereken gerilimi bol sezonlarca süren bir dizim vardı...

HERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin