Bölüm 2

40 5 0
                                    

Kampüs evimize yürüme mesafesinde olduğundan yol boyunca Cansunun dırdırını çektim. Buluşma konusunda benden daha heyecanlı olduğu ortadaydı, ona bunun sadece ödev için olduğunu , hem bu kişiyi tanımadığımı ve muhtemelen bir daha muhatap olmayacağım konusunda ikna edene kadar çoktan okula varmıştık. Üç saatlik beyin yakan dersten sonra içimdeki tedirginlikle kütüphaneye vardım. Boş bir masaya geçtim ve esrarengiz ödev avcımıza oturduğum masayı tarif edici bir mesaj yazdım. Profil fotoğrafı ve rüyamdan yola çıkarak tüm sınıfta onu aramıştım fakat derse gelmemişti. Attığım mesaj da henüz iletilmemişti. Onu beklerken essay ödevimi yapmaya başladım. Ödevden başımı kaldırdığımda neredeyse iki saat geçmişti. Telefonumu son kez kontrol ettiğimde mesajın gelmemiş olduğunu hatta daha iletildilmediğini görünce iyice tepem atmıştı. Bu sorumsuzluk karşısında daha fazla canımın sıkılmaması için eşyalarımı toplayıp dışarı çıktım. Eve vardığımda dünden kalanlarla karnımı doyurdum. Ve artık dağınıklığı toplamanın zamanı gelmişti, o sırada telefon çalmaya başladı ve arayanın Cansu olduğunu tahmin etmek çok zor değildi. Tamamen neşeli ve enerjik bir sesle bağırarak "Aşk dolu kütüphane buluşmanız nasıl geçti? Detaylarıyla bekliyorum!" dedi. O böyle sorunca yatıştırdığım sinirim tekrar tepeme çıktı ve sadece "Gelmedi" diyebildim. Cansu da sinirlendiğimi fark edip uzatmadı, günlük konuları konuşmaya devam ettik. Telefonu kapattığımda keyfim yerine gelmişti, taa ki o sorumsuzdan mesaj geldiğini görene kadar...

- "Çok özür dilerim, dün gece önemli bir işim vardı bu yüzden uyuyamadım, sabah da uyanamadım. Rica etsem buluşmayı tekrarlayabilir miyiz?"

- "Üzgünüm" diyerek başımdan savmaya çalıştım.

- "Gerçekten ihtiyacım olmasa bu kadar ısrar etmezdim. Hızlı anlarım. Lütfen, en azından bir saatini ayırırsan bana çok büyük bir iyilik yapmış olursun."

Bu sırada belki de gerçekten önemli işi olduğunu düşünerek empati kurarak yardımcı olmam gerektiğini düşündüm. Ayrıca dolap bomboştu ve mutfak alışverişi de yapmam gerekiyordu, çıkmışken bunu da aradan çıkarsam iyi olur diye düşündüm fakat metro ile uğraşmak istemiyordum, bu yüzden evimin yakınındaki kafede buluşma kararı aldım.

- "Limon kafeye gelirsen buluşabiliriz. Dediğin gibi sadece bir saat ayırabilirim."

Anında cevap geldi.

- "Tamam, hemen evden çıkıyorum."

Ben de üzerimi değiştirdim ve laptop ile kitaplarımı alarak kafeye doğru yürüdüm. Vardığımda da buram buram kahve kokusuna dayanamyıp bir kahve sipariş ettim. Hiç gelmesini bekleyemeyecektim. Oturduğumda daha rahat bulması için konum attım. Burayı çok seviyorum çünkü çalma listelerinde her daim sevdiğim bir şarkıyı isabet ettirmeyi başarıyorlardı. Şu anda La vie en rose çalıyordu. Müziğe tam dalmışken mesaj geldi.

- "Geldim, nerede oturuyorsun?"

ı

Beni bu sabah ektiği için biraz uğraştırmak istedim. Böylece aklımca ondan intikam alacaktım.

- "Bilmem, deneme yanılma yöntemiyle bulabilirsin." dedim.

Bu sırada kapıda etrafına alık alık bakınmasını izlerken içimden kahkahalar atıyordum. Bir anda göz göze geldik, muzip bir şekilde bana doğru yürüyordu. Gülerek "beni nasıl bu kadar çabuk buldun?" diye sordum. "Önünde laptop ve boy boy kitaplar olan tek kişi sendin" dedi. Haklıydı. Direkt yanıma oturdu. Süzebildiğim kadarıyla uzun boylu, pürüzsüz cildi ve koyu kahve gözleri vardı. Bana "beni kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi. Ayrıca "bir saatimiz olduğu için hemen başlayalım istersen" diye ekledi. Ben de "tamam olur" dedim. Ödevi anlattığım süre boyunca hiç soru sormadan pür dikkat dinledi, bununla birlikte anlattığım her adımı yanında getirdiği küçük not defterine yazdı. Söyleyeceklerimin bittiğini anlayınca not defterini cebine koydu. "Beni büyük bir dertten kurtardın. Geldiğin için teşekkür ederim, umarım güzel bir not alırsın" diyerek ayaklandı. "Rica ederim" dememle kapıya yönelmesi bir oldu. Çok sinir olmuştum, patavatsız önce ekti sonra iki kelime dahi etmeden arkasını dönüp kapıya yöneldi. Ben bu sinirle kalkmaya hazırlanırken birinin omzuma dokunmasıyla irkildim. O kişiye döndüğümde karşımda duruyordu. "Bu emeğinin karşılığında sana borçlandığımı düşünüyorum. Yarın akşam saat 22:00'da grubumla birlikte sahne alacağız. Adresi sana mesaj atarım. Gelirsen borcumu ödemiş olurum. Umarım gelirsin, şimdilik görüşmek üzere" dedi ve hızlıca kapıdan çıkıp gitti. Ben de toparlanıp ev alışverişini yapmaya gittim. Yorgunluktan bıkmış bir şekilde merdivenleri çıktım kendimi koltuğa attığım esnada kedim Mozart üzerime çıktı ve onu severken mayışıp uyuyakalmışım...

HERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin